Kızlar Ağası
Hanı’na gittik ve o tarihi, otantik Han’da dolaşmaya başladık. Çok güzel
dükkânlar ve orijinal el yapımı süs eşyaları arasında kaybolduk resmen. Değerli
taşları işleyip takılar yapılan dükkânların önünden geçerken bir baktık ki bir
dükkânın adı Lâl. Ama bizim özellikle üzerinde durduğumuz şekilde a harfinin
üzerinde inceltme işareti koymadan yazmışlar. Olsun anlamı nasıl olsa Lal’ın
anlamında değildir. Sonuçta taş işlemeciliği ve takı yaptığı için mutlaka
Lâl’in anlamını düşünerek koymuşlardır dükkânın adını.
Hemen o dükkâna
gidip Lâl taşını görmek istedik. Hem de Lâl’in anlamını bir de onlardan
dinleyelim istedik. Hem dükkanın adı lâl hem de taş işlemeciliği yapıldığı için
anlamını bizden daha iyi biliyorlardır herhalde diye düşündük. Dükkâna girdik
ve durumu anlattık. Doğacak bebeğimizin adının da Lâl olacağını, dükkânın
isminin de Lâl olduğunu görünce hemen geldiğimizi anlattık ve ellerinde var ise
lâl taşını görmek istedik. Hemen çıkarttılar lâl taşını. İki tane gösterdiler.
Bir tanesi ham haliymiş. Ham olunca hiçbir şeye benzemiyor tabii. Bildiğin taş
işte. Sonra da işlenmiş halini gösterdiler. Gerçekten rengi çok güzeldi. Çok
hoş ve çekici bir kırmızı. Hatta orada iki çeşit olduğunu öğrendik lâl taşının.
Açık renkli olan dişiymiş. Koyu renkli olanı ise erkek. Lâl taşı hakkında yeni
bir şey öğrenmiş olduk. Dişi olanının rengi aynı zamanda Lâl şarabının rengine
de çok yakındı.
Sonrada
oradaki kişiye Lâl’in anlamını sordum. Bende araştırmıştım, biliyordum ama hadi
o dükkânın adı da Lâl olduğundan belki yeni bir şey daha öğrenirim,
bildiklerimde eksik bir şeyler kalmış olabilir diye düşündüm.