İçeriden
Nursen ve Aysun Hanım’ın sesleri geliyordu ama o kadar da rahat anlayamıyordum
ne dediklerini. Ancak gayet neşeli ve heyecanlı konuşmalardı. Konuşmalar ve
gülüşmeler arasında “Hadi bakalım görelim bebeğin kalp atışlarını” dediğini
duydum Aysun Hanım’ın ve konuşmalar kesildi. Bende heyecan had safhada. Yerimde
duramıyorum. Bir an önce içeri girip bende görmek istiyorum ve sabırsızlıkla
Aysun Hanım’ın çağırmasını bekliyorum.
Sessizlik
biraz sürdü. Bana saatler geçmiş gibi geldi ama ne kadar geçtiğini bilmiyorum.
Fakat garip bir sessizlik vardı içeride. Bir şeyler ters gidiyordu anladığım
kadarıyla. Boğuk bir şekilde bazı sesler geliyordu ama hiç de öyle sevinçli,
neşeli sesler değildi. Evet, bir şeyler ters gidiyordu. Tam ben sıkıntılı bir
şekilde beklerken Aysun Hanım kapıyı açtı ve hiç de hoş olmayan bir yüz ifadesi
ile beni içeri çağırdı. Nursen muayene koltuğundaydı ve ultrason cihazının
ekranında bir görüntü vardı. Aysun Hanım, maalesef bebeğin kalp atışlarını göremediklerini
söyledi.
O anda tüm
enerjim boşaldı sanki. Kendimi patates çuvalı gibi hissettim. Ekrandaki
görüntüde bebeğin oluştuğu keseyi gösterdi bana. Görüntüye çok yabancı
olduğumdan zar zor seçebildim. Evet ufacık hatta milimle ölçülebilecek bir
kesecik görünüyordu. Aysun Hanım: “İşte bu bebeğin kesesi. Kalp atışı olsaydı
şu kısım sanki yanıp sönüyor gibi görünecekti. Ama maalesef görünmüyor ve öyle
bir hareket yok” dedi.
Ama sadece
görüntüden anlaşılacakmış meğerse kalp atışları, bu ultrason cihazının dışarıya
ses verme gibi bir özelliği bulunmuyormuş. Daha gelişmiş ultrason cihazlarında
bu özelik var. Direkt ses dışarı verilebiliyor ve kalp atışları rahatlıkla duyulabiliyor. Ben boş boş
bakıyorum ekrana ve Aysun Hanım’ın dediklerini dinlemeye çalışıyorum ama bir
yandan da ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Bir ara Nursen’e baktım o
da aynı şekilde yüzünden düşen bin parça. İkimizinde morali çok bozuldu. Ama o
anda yapacak hiçbir şey yok işte.
Devam edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder