Bu süreç
içinde Dr. Aysun Hanım’a giderek kontrollerimizi de ihmal etmiyorduk. Aysun
Hanım hem gelişmeleri takip ediyor hem de zaman geçtikçe iğnelerin dozunu
değiştiriyor, yeni iğneler ve ilaçlar veriyor, tedaviyi en güzel şekilde
sürdürüyordu. Bu sırada yavaş yavaş tedavinin sonuna geliyoruz. Nursen’den
yumurta toplama işlemine 1 ay kadar süre kaldı. Bir önceki ay Nursen’de 5 tane
yumurta varken son bir aya girdiğimizde şansımıza 2 tane yumurta oldu. Tabii bu
durumda alternatifimiz biraz olsun azaldı. Bu 2 yumurta üzerine yoğunlaşmamız
gerekiyor.
Artık yumurtaları olgunlaştırma çalışmaları
başladı. Yeni bir iğneye başladık. Bu iğne sayesinde mevcut olan iki tane
yumurtanın olgunlaşarak daha bir embriyo olması amaçlanıyor. Yeni iğnemize ve
yeni şakalarımıza başladık. Yumurtalar olgunlaşacak, kocaman olacak diye
uğraşıyoruz.
Bir akşam
iğne yaparken Nursen’in aklına çok parlak bir fikir geldi; “Yumurtaların
olgunlaşması için iğnelere ne gerek var ki? Olgunlaşma Enstitüsü’ne gönderelim
daha iyi olgunlaşsınlar.” Süper fikirdi ama iğne yaparken söylenmez ki!
Gülmekten gene iğneyi zor yaptım.
İki tane
yumurta olunca Aysun Hanım laf aralarında bizi herhangi bir olumsuz duruma
karşı hazırlıyordu. Tutmazsa bir daha deneriz, yöntemi değiştiririz, şu şekilde
uygulamalar yaparız gibi. Öğrendik ki aslında bize en temel ve kısa olan tedavi
şeklini uyguluyormuş. Tutmadığı takdirde biraz daha ağırlaştırılmış olan uzun
tedavi yöntemine geçeriz dedi. Kısa olanı 3 ay sürüyor uzun olanı ne kadar
sürüyordu acaba? Bunlara kısa protokol ve uzun protokol deniyormuş. Uzun
protokolde daha fazla iğne, daha fazla ilaç, daha çok sıkıntı, bayağı zor
olurdu sanırım.
Her zaman
ilk seferde tutmayabiliyor. Sorun kadında da olabilir, erkekte de. İlk
tedavinin etkileri devam edeceğinden ikinci denemede tutma ihtimali çok daha
yüksek olabiliyor. Çünkü hazır bir tedavinin üstüne eklemeler oluyor. Erkek
üzerinde de ikinci seferde bir takım tedaviler uygulanıyor. Bunları hiç merak
edip sormadım bile.
Aysun Hanım hem olacağı yönünde moral veriyor hem de
herhangi bir aksilik durumuna karşı bizi hazırlıyordu. Aslında hiç gerek yoktu
gibi geliyordu bize bu telkinler. Biz çok emindik ilk seferde tutacağından, çok
inanıyorduk. Çünkü tedavi çok güzel gidiyordu ve bizim moralimiz çok yüksekti. Hadi
tutmazsa da büyük ihtimalle bir daha denemeyecektik zaten. En azından o zaman
ki düşüncemiz buydu.
Aysun
Hanım’ın bizi olumsuz duruma karşı teselli ederken bir benzetmesi vardı ki,
bizim için ilginçti ve aramızda şaka konusu olmuştu. Hep “Mümkün olduğu kadar
fazla kumaşla çalışmamız lazım”, “Keşke daha fazla kumaşla çalışabilsek” gibi
benzetmeler kullanıyordu. Burada ki kumaş Nursen’de ki yumurta sayısıydı. Tüp
bebek mi yapıyorduk, bedenimize göre İngiliz kumaşından bebek mi diktiriyorduk?
Ama neyse ki kumaş diye diye sonunda kumaş işlenecekti.
Hem Aysun Hanım ve Evrim’den, hem çevremizden tüp
bebek ile ilgili olumlu şeyler duyduğumuz kadar olumsuz durumlarda duyuyorduk.
Defalarca denenip olumlu sonuçlanmayan tedaviler vardı. Tedavimiz olacak,
gerekli işlemler yapılacak, Nursen hamile kalacak ve bir bebeğimiz olacaktı. Bu
düşünceden hiç vazgeçmedik. Kumaş falan umurumuzda değildi. Tek kumaş olsun
bizim olsun. Nursen onu Aysun Hanım’ın da desteğiyle en güzel şekilde teğeller,
biçer ve diker nasıl olsa. Biraz megolomanca olacak ama sonuçta kumaşın imâlatı
çok iyiydi. Nursen imâl ediyor nasıl olsa. Bende takviye yapınca olumsuz olacak
hiçbir durum yok.