Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
detektör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
detektör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Lâl’in Annesine Lâl Taşı


Kızlar Ağası Han’ına gelmişken Türk Kahvesi içmeden olmaz tabii ki. Alçak, küçük tabureleri olan bir yere oturduk ve ben sade, oturaklı bir kahve söyledim. Seren’de kahvede bana eşlik etti. Gerçekten çok güzel yapıyorlar Türk kahvesini. Nursen gene ayranını içti. Hamile olduğundan kahve içmemesi daha iyi olur tabii.

Orada otururken Seren bir işinin olduğunu, hemen geleceğini söyleyerek kalktı. Hazır buradayken babası için bir şey bakacakmış hemen ilerideki bir dükkândan. Biz Nursen’le oturmaya devam ettik. Bir yandan da Lâl ile konuşuyorduk. Çok geçmeden Seren geldi yanımıza. Aradığını bulamamış ama çok daha güzel başka bir şey bulup almış Lâl’in halası. Çengelli iğneye takılmış küçük bir lâl taşı. Kızımızın adını aldığı taşa ilk kez sahip oluyorduk. Seren Hala’sı hediye etti bize. O taş hâlâ Lâl’in başucunda duruyor.

Biraz daha oturup dolaşmaya devam ettik. Gümüşçüleri gezerken bir yerde lâl taşını sorduk gene. Satıcı bayan bize çok hoş bir gümüş üzerine lâl taşından yapılmış yüzük gösterdi. Nursen çok beğendi yüzüğü. Hemen almak istedim ama engelledi Nursen. Peki dedim ve uzaklaştık oradan. Sonra ben bir bahane bulup geri döndüm ve o yüzüğü aldım Nursen’e. Madem adı Lâl olacak bebeğimizi karnında taşıyor bunun anlamlandıracak bir aksesuarı da olsun istiyordum. Gerçekten de çok sevindi ve yüzük çok yakıştı eline.

İzmir’de gündüz saatleri dışarı çıkmak sıcaktan dolayı çok zor olduğundan evde geçiyordu. ‘Bunalgül’ Nursen o sıcaklara dayanamıyordu. Seren işe gitmek zorunda oluyordu ve bizi bırakıp gidiyordu. Bizde zaten dışarı çıkamayacağımız için evde klimayı açıp serin serin oturuyorduk. Daha da iyi oluyordu. Hem de dinlenmiş oluyorduk. Aslında esas Nursen dinleniyordu ama bende durumdan istifade ederek biraz tembellik yapıyordum. Nursen eve bile ancak klima ile dayanabiliyordu sıcaklara. Sanırım Seren’e bizim yüzümüzden yüklü bir elektrik faturası gelmiştir.

Diğer zamanlarda hem Nursen’e keyifli zaman geçirtmek hem de gezmek için mutlaka bir yerlere gidiyorduk. Ankara’ya döneceğimiz sabah bir balıkçı limanına gittik. Nevalemizi alıp kahvaltıyı orada yapacaktır. İzmir’de efsaneleşen peynir – simit ikilisi ve boyoz. Peynir de öyle sıradan peynir değil meşhur İzmir tulumu. Deniz kenarında, denizin ve balıkçı teknelerinin mis gibi kokuları içinde, denizde pelikanları, martıları seyrederek kahvaltı yapacaktık. Sıcaktı tabii ki ama orası biraz esintili olduğu için çok sorun olmayacaktı. Soframızı kurup içeceklerimizi balıkçıların çay ocağından isteyip keyifli bir kahvaltı yaptıktan sonra dönüş hazırlıklarına başladık. Uçağımız öğleden sonraydı. Eve gidip hazırlandık ve Seren bizi havalimanına bıraktı.

Aynı gelirken olduğu gibi havalimanında hamilelere tanınan önceliklerden yararlandık. Bunu ekstra bir şey olarak söylemiyorum. Ya da biz uyanıklık yaptık gibi söylemiyorum. Olması gereken gibi davrandık sadece. Yalnız kontrolden geçerken detektör kapıya geldiğimizde görevli Nursen’in o kapıdan geçmesi gerektiğini söyledi. Dediğine göre zararı yokmuş. Sanırım biraz eksik bilgilendirilmiş bu konuda. O cihazın bir hamile için zararlı olmaması mümkün değil. Biz görevlinin söylediklerini reddettik ve Nursen cihazın yanından geçti. Belki sonrasında o görevli kişi işin doğrusunu öğrenmiştir sayemizde.

Havaalanında gene Nursen’den uçağa binmesi için rapor istediler.  Gerçi dönüşte de gerek yoktu rapora. Henüz 27 haftalık hamileydi Nursen. Bu yüzden rapora gerek yoktu gerçi ama biz gene de tedbirli davranıp Ankara’dan rapor istemiştik ve tüp bebek tedavimizi yaptırdığımız merkezden kargo ile raporumuzu göndermişlerdi. Bizde istediklerinde kapı gibi raporumuzu gösterdik görevliye göğsümüzü gere gere.

Uçağa bindik ve Ankara’ya doğru havalandık. Yaklaşık 5 haftalık güzel bir tatilden sonra artık evimize dönüyorduk. Ankara’da havalimanından Tayfun bizi alıp eve götürecekti. İndiğimizde bizi bekliyordu ve arabaya binip sonunda evimize ulaştık. Gerçekten özlemişiz evimizi.