Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Karıcığım hamile ama ben ne yapacağım?


Hamileliğin bu dönemlerinde hormonlar tamamen değiştiği için Nursen’de de bayağı değişiklikler oluyordu. Huyu suyu değişti resmen. Sevdiğini sevmez oldu, sevmediğini sever oldu. İyice huysuzlaştı, kafasına olduk olmadık şeyler takmaya başladı. Hiç alakasız konuları sorun etmeye başladı. Ufacık sorunları ise kafasında büyüterek daha büyük sorun haline getirmeye başladı. Bir de üstüne çapraz sorunlar oluşturmaya başladı. Çapraz sorunlar tabirini ben uydurdum. Demek istediğim alakasız iki sorunu bağdaştırarak daha alakasız başka bir sorun yaratıyordu.

Bu dönemde erkeğin davranışları çok önemli. Tamamen eş ne istiyorsa, ne diyorsa suyuna gidilmesi lazım. Her şeye “He” demek lazım. Tabii ki bu o kadar kolay olmuyor. O kadar kaprisi, huysuzluğu çekmek, devamlı her şeyi alttan almak gerçekten çok zor. Hormonlar değiştiği için o kadar alakasız, o kadar saçma sapan durumlar ortaya çıkıyor ki, kaprisler yapıyor ki eşiniz çıldırmamak elde olmuyor bazen. Ama sakın çıldıracaksanız bunu karınızın yanında yapmayın. İçeri başka bir odaya gidip ne yapıyorsanız orada yapın. Yastık mı yumruklayacaksınız? Bir şeyler mi ısıracaksınız? Bağırmak mı istiyorsunuz? Gidip odanın kapısını kapatın orada yapın, dışarı çıkıp bir yerlerde yapın, nasıl yaparsanız yapın ama sakın ola ki karınızın yanında yapmayın.

Ona hep güler yüzlü ve anlayışlı olun. Karınızın buna çok ama çok ihtiyacı var. Yaptıklarının, söylediklerinin neredeyse hiç biri normal bir insanın yapacağı, söyleyeceği şeyler değil. Sonuçta o hamile, karnında bir canlı var ve onu büyütmeye çalışıyor. Doğal olarak da bütün metabolizması, hormonları alt üst oluyor. Vücut, içinde barındırdığı bambaşka bir canlıya alışmaya çalışıyor. Düşünsenize, vücudun her hangi bir yerinde ufacık bir sivilce bile çıksa vücut nasıl tepkiler verir ve bazen size bayağı sıkıntı yaşatır.  Bir de bunu içinizde büyümeye çalışan başka bir canlı olduğunu düşünerek karınızı anlamaya çalışın.

En önemlisi karınızın içinde büyümeye çalışan canlı aynı zamanda erkeğinde yani sizinde bir parçanız. Karınız onu tek başına orada oluşturmadı. Yani o hamileliği sizinde yaşamanız gerekiyor. Bunu da en iyi karınıza sorgusuz sualsiz her şekilde destek vererek, onun yanında olarak, koşulsuz şartsız her durumunda yardım ederek, ona moral vererek, onu elinizden geldiği kadar değil elinizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıp mutlu ederek yapabilirsiniz. Bu hem karınızın daha güzel, rahat ve sağlıklı hamilelik geçirmesini sağlar hem de bebeğinizin daha sağlıklı ve güzel gelişimini sağlar.

Sakın “O daha anne karnında bir cenin. 1-2 santimetre boyu var. Ne anlayacak oradan ne olup bittiğini” diye düşünmeyin. O bebek, oradan her şeyi anlıyor ve farkında. Sizin ve eşinizin arasında geçen her türlü gerginlik, olumsuzluk onu da etkiliyor ve rahatsız ediyor. Bunu doğduğunda daha iyi anlarsınız. Bebeğin huzuru, usluluğu nasıl bir hamilelik sürecinden geçip geldiğini çok güzel anlatıyor.

18 Mayıs 2012 Cuma

Hamileliğimizin ilk doktoru


Oturduk karşısına, durumu anlattık. Tüp bebek olduğu için o da riskli gebelik grubunda olduğumuzu söyledi ve ona göre hareket edeceğimizi anlattı. İlk olarak her gün yaptığımız kan sulandırıcı iğneye devam edip etmeyeceğimizi sorduk. Hani bir umut belki bitsin artık keselim falan diye bekledik ama devam etmemiz gerektiğini söyledi. Ne yapalım her gün iğne yapmaya devam edecektik. Böylesi hem bebeğin hem Nursen’in sağlığı için çok daha iyi olacakmış.

Bize kartını vererek ne zaman istersek kendisini arayabileceğimizi de söyledi. Bu çok önemliydi bizim için, herhangi bir zamanda herhangi bir sorun olduğunda arayabilecek olmamız bizi rahatlattı. Ama aslında hiç öyle olmadı ve ulaşamadığımız zamanlar oldu. Bu durum güvenimizi sarstı tabii ki. O zamanları ileride daha detaylı anlatacağım.

Laf arasında doktorumuz doğuma kadar toplam 3 yada 4 kere görüşeceğimizi söyledi. Daha doğuma 7 ay var ve bu süre içinde bu kadar az görüşecek olmamız, yani kontrole gidecek olmamız bize garip geldi. Çünkü daha önce doğum yapanlardan duyduğumuza göre özellikle son 2 ay kontroller bayağı sıklaşıyormuş. Belki bu hamileliğin gelişimine göre değişiyordur. O kadar fazla olmayabilir ama gene de o kadar az kontrole gidecek olmamız bize pek ormal gelmedi.

Bunun üstüne haziran ayından itibaren yaklaşık 1,5 ay Ankara’da olamayacağını, bu sürede bizi beraber çalıştığı ve güvendiği, iyi bir doktor olduğunu söylediği başka bir doktor arkadaşına yönlendireceğini söyledi. Ama gene de telefonla kendisine ulaşabileceğimizi belirtti. Bu bizim için çok sorun olmayacaktı çünkü aynı tarihlerde bizde tatilde olacaktık. Sonuçta telefonla ulaşabileceksek pek de sorun değildi. Tabii ki ulaşabilirsek!!

17 Mayıs 2012 Perşembe

Devamlı gideceğimiz doktor arıyoruz


Bundan sonra hamileliğimiz süresince kontrolü sağlayacak doktor düşünmeye başladık artık.  Doğuma kadar tek bir doktora gitmek ve doğumu da o doktora yaptırmak istiyorduk. İlk aklımıza gelen Cem ve Eda oldu. Daha önce bahsetmiştim Cem’den. Bebeğimiz kız olursa isim babası olacaktı. Onlarında, Ağustos ayında çok güzel ve çok tatlı bir bebekleri dünyaya geldi. Doğumu yaptıran doktoru tavsiye ettiler. Gerçi hamilelik sürecinde başka doktora gitmişlerdi fakat doktordan memnun olmadıkları için ve güvenmedikleri için doğumu başka bir doktora yaptırmışlardı. Bize o doktorun gayet iyi, tatlı, işinde iyi bir kadın olduğundan bahsettiler. O da özel bir hastanedeydi. Eskişehir yolundaki bir hastane. Orada sosyal güvencemizi de kullanabilecektik. Elimizdeki tek tavsiye edilen, denenmiş doktor olarak bu kişi vardı.

Devlet hastanesi de düşündük aslında ama bir iki devlet hastanesi için olumsuz yorumlar aldık. Hem yaşayanlardan hem de internetteki araştırmalarımızdan. Doktorun ultrasona girmediği, sadece görüntüye bakarak yorum yaptığı ve kontrolü sağladığı devlet hastanesi bile vardı. Bunlar bize hiç güven vermedi. En iyisi Cem ve Eda’nın tavsiye ettiği doktor ve hastane olarak karar verdik. Hem hastane hakkında da orada doğum yapan birkaç kişiden ve araştırmalarımızdan çok olumlu şeyler duyduk.

Sonuçta randevu alıp o doktora gitmeye karar verdik. Hafta içi bir gündü. Sabah saatlerinde gittik kontrole. Bizden genç, iyi niyetli, ilgili olduğunu gördüğümüz bir kadın doktordu. Gerçi daha sonra anlatacağım, 2 ay sonra ilgili olduğu konusundan ne kadar yanıldığımızı gördük. O yüzden adını burada karalamamak için saklı tutuyorum. Merak eden olursa benimle iletişime geçebilir ve adını söyleyebilirim.


Devam edecek...

26 Nisan 2012 Perşembe

Naçizane tüp bebek tavsiyeleri: Tedavide dikkat edilmesi gerekenler - 2


Dar iç çamaşırı ve dar kot pantolon giymeyin. Bu şekilde sıkışma spermleri zorlayarak kalitesizleşmesine yol açıyor. En güzeli boxer ve biraz bol pantolonlar.

Bol bol yürüyüş yapın ve hareket edin. Sürekli oturmak ve hareketsiz kalmak spermlerde tembelliğe neden oluyor.  Tabii ki yürüyüşü bir nefeste 30 km yaparak abartmayın. Günde 45 dakika kadar yeterli oluyor. İş yerinde sürekli oturarak yaptığınız bir göreviniz varsa yarım saatte bir kalkıp birazda olsa hareket etmeye çalışın.

Beslenmenize çok  dikkat etmeniz ve sıkı beslenmeniz gerekiyor. Fındık, fıstık, badem, ceviz gibi kuru yemişler yemek çok faydalı. Keçi boynuzu inanılması güç ama çok  çok faydalı. Odunun içine 2 damla bal konulmuş gibi bir şey ama bayağı işe yarıyor. Daha çok haşlayarak suyunu içmek iyi geliyor. Daha öncede yazmıştım ama yeri gelmişken tekrar edeyim. Yarım litre sura 5-6 adet keçi boynuzunu iki üç parçaya kırıp atın ve kaynatın. Kaynadıktan sonra 10 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Bu suyu sabah akşam birer bardak için. Tatsız tuzsuz saçma sapan bir içecek ama faydası çok fazla. Aynı zamanda sabahları bir tatlı kaşığı keçi boynuzu pekmezi yemek çok faydalı. Kırmızı meyvelerde çok faydalı. Özellikle kuru kırmızı erik. Günde bir avuç yenmesinde fayda var. Nar ve domates de çok faydalı. Özellikle közlenmiş veya pişmiş domates çok daha faydalı. Kırmızı et ve balık her durumda olduğu gibi sperm kalitesi için de çok iyi geliyor. Ama ızgara olması gerekiyor.

Düzenli ve kaliteli uyku çok önemli. Günde en az 7 saat uyuyun ve kaliteli uyumaya çalışın. Şöyle bir yatın, yattığınız gibi de kalkın, huzurlu ve dinç şekilde.

Son 10 gün çok sıcak banyo, sauna gibi ortamlardan kaçının. Bu kadar sıcak hiç iyi değil spermler için. Hatta duşta sonlara doğru testislere 2-3 dakika uygulayacağınız soğuk su çok iyi gelir. Belki ilk başta alışık olmayanlar için zor olur ama hemen alışılıyor. Hatta bunu son 10 gün değil tedavi süresince uygulamak daha faydalı olabilir.

Düzenli kullandığınız ilaçlar varsa bunları mutlaka doktorunuza söyleyin. Gerçi siz söylemeden o zaten soracaktır. İlaçların ne olduğuna göre doktorunuz size tavsiyelerde bulunacaktır.
Bunlar anlattıklarım aslında kilo aldıracak yöntemler. Sperm kalitesini yükselteyim derken kilolarla başınız derde girebilir. Ama hiç kafanıza takmayın. Tedavi güzel şekilde sonuçlanıp bebeğiniz olduğunda yaşayacağınız hareketlilik bu kiloları atmanıza yardımcı olacak. O bebeği kucağınıza almak için yapacağınız her şey değiyor emin olun.

Tüm bunların yanında en önemlisi, altını defalarca çizerek belirtmek istiyorum gerçekten en önemli unsur daha öncede birkaç defa yazdığım gibi moralinizin yüksek olması. Tamam tüp bebek tedavi süreci psikolojik olarak da sıkıntı veren bir süreç. Ama elinizden geldiği kadar hiçbir durumda moralinizi bozmayın. Her duruma ve olaya olumlu bakmaya çalışın. Olursa olur olmazsa olmaz. Sağlık olsun. Dünyanın sonu değil. Bu tedavilere biraz da eğlenceli tarafından yaklaşın, hatta siz eğlenceli bir hale getirin ki daha kolay geçsin. Psikolojinizin her zaman çok iyi olması lazım. Kendinize sıkıntı, stres yaparsanız emin olun tedavinin olumlu sonuçlanma olasılığı çok çok düşük olur. Hadi diyelim tedavi olumsuz sonuçlandı tekrar deneyebilirsiniz. 3-4 ay geçtikten sonra tekrar deneyin. Defalarca denedikten sonra bebek sahibi olan o kadar çok çift var ki! Hatta daha öncede yazdığım gibi tedaviden sonra doğal yollardan bile bebek sahibi olma şansınız var. Bu konuda eğer okumadıysanız daha önce yazdıklarıma bir göz atın lütfen. Bizim o süreçte neleri nasıl şakaya vurduğumuzu görün. Belki size de fikir ve ilham verir o şakalar.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Kız olursa ismi ……


Konu bir ara isim koymaya geldi. Erkek olursa adının Tan olacağını, henüz kız ismi bulamadığımızı konuştuk. Bu sırada Cem’den fikir geldi. Sanırım iki üç tane kız ismi söyledi ama içlerinden sadece bir tanesini hatırlıyorum; Lâl. Çok güzel bir isimdi. O anda Nursen’le çok hoşumuza gitti. Cem’in eşi Eda, Aydın ve Eylem’de çok güzel olduğunu söylediler. Kız olursa ismi Lâl olabilirdi. O gecenin sonunda eve gidip uyumak üzere yattığımızda karar verdik, kız olursa adı Lâl olacaktı. Erkek olursa da Tan. Nursenin de benimde çok hoşumuza gitmişti ve benimsemiştik. Belki çok erken isim koymuştuk ama olsun hazır bulmuşken karar verdik. Doğumunun üzerinden 3-5 gün geçmesine rağmen ismine karar verilemeyen bebekler var. Biz en baştan hallettik bu konuyu, rahatladık.

Burada Lâl’in anlamını anlatmak istiyorum. Lâl, aslında Arapça’dan geliyor. Anlamı; Türk Dil kurumu sözlüğüne göre “parlak kırmızı renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş ve bu taşın renginde olan kırmızı”. Birde genelde bilinen şekliyle Lal var ki bunun anlamı çok çok farklı. Farsça bir kelime ve anlamı “dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz” demek. Aynı zamanda isim değil sadece bir sıfat. Yani bambaşka anlamlarda iki kelime. Hala ve hâlâ gibi. Özellikle dikkat edilmesi gereken a harfinin üzerindeki inceltme işareti. Bir ara Türkçe’den bu inceltme işaretleri kaldırılmıştı ama tekrar kullanılmaya başlandı. Çünkü kelimelerin anlamlarını çok değiştiriyor. Aslında, Arapça’da yazılışı da Lâ’l şeklindedir. Ama Türkçe’de Lâl olarak yazılıyor.

İşte kızımız olursa adı bu olacaktı ve çok güzel ve zarif bir anlamı var. Tan’ın anlamı da çok çok güzel. Şahane iki isim seçtik sanırım. İkisini de çok benimsedik.

Diğer yandan soyadımız biraz uzun ve zor sayılabilecek bir soyadı; Tepiltepe. Ben hâlâ telefon işlemlerinde veya birisine adımı soyadımı Tuğkan Tepiltepe diye söylediğimde zorluklar yaşıyorum. İsmim de çok az duyulan bir isim, soyadım zaten sadece bizim ailede var ve neredeyse hiç duyulmamış. Böyle olunca çocuğumuzun isminin kısa olmasıyla rahat edebilecekti. Gerçi Lâl öyle çok kolay bir isim değil ama hiç değilse kısa. Tan Tepiltepe veya Lâl Tepiltepe. Gayet hoş duruyor.