Her şey
gayet güze giderken bir gün Lâl’in hareketlerinde azalmalar olmaya başladı. O
kadar hareketli olan bebeğimiz artık fazla hareket etmiyor bizi şaşırtıyordu.
Saatlerce hareketsiz kaldığı oluyordu. En sevdiği sohbet ortamlarında hareketsiz
kalıyor hatta İclâl Abla’nın sesine bile
tepki vermiyordu.
Bu
hareketsizlik bizi endişelendirmeye başladı. İkinci günde de hâlâ devam
ediyordu. Lâl hiç hareket etmiyor değildi ama çok nadir ve hafif hareketlerdi
bunlar. İyice endişelenmeye başlayınca Kuşadası’nda veya Söke’de bir hastaneye
giderek kontrol ettirmek istedik. Hiç değilse durumu öğrenip kafamızın rahatlamasını
sağlayacaktık. Belki herhangi bir olumsuz durum yoktu ama böyle merak içinde olmak
çok daha zor oluyordu.
İnternetten
Kuşadası ve Söke’de ki hastanelerin telefon numaralarını bulup hepsini teker
teker aradım. Hem hastanedeki kadın doğum bölümünde ki teknik donanımı öğrenmek
istiyordum hem de sosyal sağlık güvencemizden yararlanıp yararlanamayacağımızı
araştırıyordum. Sonunda Kuşadası’nda ki özel bir hastanede karar kıldık. Hem
teknik olarak donanımının iyi olduğunu öğrendim hem de Nursen’in sağlık
güvencesinden yararlanabilecektik. Hemen randevu aldım hastaneden.
Fakat
arabamız olmadığından gitmemiz çok zor olacaktı. Hemen İclâl Abla’ya koştum.
Durumu zaten daha önceden biliyordu ve sık sık gelip kontrol ediyordu. Aynı
şekilde Fulya Teyze’de bizi hiç yalnız bırakmadan sık sık gelip hem durumu
soruyor hem de moral vermeye çalışıyordu. Fulya Teyze ve İclâl Abla çok yakın
arkadaşlar ve beraber yaşıyorlar. İkisi de akrabadan da öte çok yakınlık
duyduğumuz kişiler.
İclâl Abla randevu
saatimizi öğrendi. İşlerini de ona göre ayarladı ve bizi arabasıyla hastaneye
götürdü. Zaten daha önceden bildiğimiz bir hastaneydi ve kolay bulduk.
Bildiğimiz derken gittiğimizden bilmiyoruz aslında sadece ana yola yakın bir
yerde olduğundan gelip geçerken görüyorduk. İclâl Abla ve Fulya Teyze bizi
hastaneye bıraktı ve işlerini halletmek üzere şehir merkezine gittiler. Biz de
işimiz bitince arayacaktık ve nerede olduklarını söyleyeceklerdi. Taksiye
atlayıp yanlarına gidip Güzelçamlı’ya geri dönecektik.
Hastanede
sadece bir tane kadın doğum uzmanı doktor varmış. Görünüşe göre tecrübeli ve
cana yakın bir doktordu. Sıramız geldiğinde bizi içeri aldı ve sorunumuzu anlattık
kendisine. O doktorda Nursen’in “riskli gebelik” grubunda olduğunu öğrenince daha
titiz davrandı ve ilgilendi. Hemen Nursen’i kontrole aldı doktor. Ultrason
cihazı doktorun odasındaydı.
Doktor
kontrollerini ve incelemelerini yaptı. Merak edecek hiçbir sorun olmadığını
rahat olabileceğimizi söyledi. Bu bizi çok çok rahatlatmıştı. Bu sayede Lâl’i
de görmüş olduk. Uzun zamandır görüşmüyorduk kendisiyle ve özlemişiz açıkçası.
Doktor gelişiminin gayet iyi olduğunu, her şeyin normal seyrettiğini söyledi.
Lâl görmeyeli biraz daha büyümüş ve daha da şekillenmişti. Artık daha da bebeğe
benzediğini gördük. Hatta ultrason fotoğraflarını da aldık Lâl’in ve aklımıza
estikçe bakıp seviyorduk.
Ama
kızmıştık Lâl’e aynı zamanda. Niye bizi bu kadar telaşlandırdığına kızıyorduk.
Her şey normalmiş işte, büyümesi iyi gidiyormuş, keyfi yerindeymiş de peki niye
hareket etmiyor diye kızdık. Sanırım Lâl bana çekecek ve biraz tembel olacaktı.
Belki biz
biraz fazla evhamlandık ama 39 yaşında anne – baba adayı olunca ve bir de Lâl
tüp bebek olunca böyle oluyor sanırım. Evhamımızı engelleyemiyorduk. Bu durumu
daha sonra Ankara’ya döndüğümüzde de 2-3 defa daha yaşadık. Onu da ileride
anlatacağım.
Hastaneden
çıktıktan sonra İclâl Abla ve Fulya Teyze ile buluşup rahatlamış ve mutlu
şekilde Güzelçamlı’ya döndük. O günden sonrada Lâl’in hareketleri çok fazla
olmadı ama 2-3 gün sonra gene normale döndü ve hareketleri arttı Lâl’in.