Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

3 Kasım 2015 Salı

Dünyanın ilk evcil dinozoru Zoomer Dino…

Tarih öncesi ile teknolojiyi birleştiren Zoomer Dino, çocukların büyük ilgisini çekecek bir oyuncak!



Üzerindeki sensörler sayesinde elle kontrol edilebilen Zoomer Dino ile kontrol kumandasını kullanarak da oynayabiliyorsunuz. Kumandanın üzerindeki düğmelere basınca onu yürütebiliyor, kızdırabiliyor, başını ya da kuyruğunu oynatabiliyor, hatta çenesini tıpkı gerçek bir dinozor gibi açıp kapamasını sağlayabiliyorsunuz. Elinizi bu evcil dinozorun üzerindeki sensörlere doğru tuttuğunuzda ise kuyruk oynatmak, oturmak, dinozor sesleri çıkarmak gibi marifetlerini sergiliyor.



Zoomer Dino’nun LED gözlerinin aldığı renge göre onun içinde bulunduğu ruh hali ve modu anlayabiliyorsunuz. Mesela gözleri mutlu olduğunda yeşil yanıyor, sinirlendiğinde kırmızı, meraklı olduğunda mavi… Kızgınlık demişken, kendi halinde uslu uslu duran Dino’yu cesaret edip de kızdırmak isterseniz kuyruğunu çekmeniz ya da kafasını hafifçe sallamanız yeterli. Ama sonra vereceği tepkiye hazır olun, gerçekten çok sinirlenebiliyor! 


Bu ilginç dinozorun en ilgi çekici özelliklerinden biri de özel teknolojisi sayesinde düşse de kendi kendine doğrulup tekrar dengesini kurabilmesi ve yeniden iki ayağının üzerinde durabilmesi. Bu konuda gerçekten çok yetenekli!


Onunla oynamak hem çok eğlenceli hem de çok heyecanlı! Eğer onu daha yakından tanımak isterseniz www.zoomerdino.com adresini ziyaret edebilirsiniz.



 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

17 Ekim 2015 Cumartesi

Çiy Damlam'a 4. Yaş Günü Mektubu

Çiy Damlam;

İşte geldin 4 yaşına. Ne kadar çabuk geçti değil mi? Aslında annen ve benim için doğduğun günden itibaren değil, tüp bebek tedavisi sonucu bir embriyo olarak annene transfer olduğun günden itibaren başladı süreç. O haldeyken bile bir canlıydın ve annene tutunup bizim hayatımıza katılmak için uğraş veriyordun. Bu işte de çok başarılı oldun gerçekten.

Senin dünyaya gelip hayatımıza katılman ile birlikte hayatın, hayatımız oldu. Bize çok şey kattın, öğrettin, mutluluk yaşattın. Adım adım büyümeni izlemek bizim için en büyük mutluluk kaynağı oldu. O kadar güzel ve kendinden emin büyüyordun ki… Mesela annen konuşmadığın için seni doktorlara bile götürmeyi düşünürken sen kendinden en emin olduğun zamanı bekledin ve şakır şakır konuşmaya başladın. Tabii ki öncesinde ufak tefek kelimeler söyleyebiliyordun ama esas konuşman bu şekilde oldu. Sonra, yürümek için de hiç acele etmedin. Hani şöyle kalkıp 2-3 adım atıp düşeyim sonra adımlarımı yavaş yavaş arttırarak devam ederim demedin. Herhalde “Düşe kalka öğrenmeye ne gerek var ki kalkıp bodoslama yürürüm” diye düşünerek birden kalktın ve yürüdün. Gene kendinden en emin olduğun bir anda. Ama o gün evde olmadığım için o anını maalesef kaçırmıştım. Annen telefon edip söylemişti. Ama olsun sonra o paytak paytak yürüyüşünle gelip bana sarılman her şeye bedeldi.

Konuşmaya başladıktan sonra kendince o kadar güzel kelimeler kullanıyordun ki! Bak sana bir kaç örnek vereyim. Kırmızıya, “lâlelli” derdin. Adının anlamı bir yerde “kırmızı” demek ve sen içinde Lâl geçen bir kelime kullanmıştın kırmızı demek için. Sanki biliyormuşsun gibi. Annene “hua” demen de çok güzeldi. Ama biz bir türlü “hua” dediğinde anne mi yoksa Nursen mi demek istediğini anlayamamıştık. Esas hâlâ bırakmadığın ve sanırım ömrünün sonuna kadar da demekten vazgeçmeyeceğin bir kelime var ki o da “bıdıbıdı”. Babaanne’ne “bıdıbıdı” demeye başladın. Neye benzeterek, nereden esinlenerek dediğini bir türlü anlamadık ama bunu demeyi 4 yaşında bile hiç bırakmadın. Eminim hiç de bırakmayacaksın. Hatta bir kere bana dedin ki; “Babaanneme, babaanne deneceğini biliyorum ama ben bıdıbıdı demek istiyorum”. Daha böyle kullandığın çok kelime var ve hiç merak etme hepsini not aldım, ileride okuyacaksın.

Sen büyüdükçe hem annen hem ben seninle yaptıklarından, yaşadıklarımızdan çok güzel anılar biriktirmeye başladık. Bize hep hayatımızda “ilk”leri yaşattın ve yaşatacaksın. Ama seninle “ilk”leri yaşamak bizi hem çok mutlu ediyor hem de çok şaşırtıyor. Her yeni bir davranışında, olayında, konuşmanda, tepkinde “Vay be!! Kızımız artık büyüyor” diyoruz. Sen bizi hep mutlu ediyorsun çünkü sen mutlu bir bebeklik geçirdin ve mutlu bir çocuk oldun.
Bu arada bir de sana güzel bir hatıra bıraktım. Senin için, senin dünyaya geliş hikâyeni anlattığım blogum kitap oldu. Bu benim için çok büyük bir gelişmeydi. Hiç aklımda, düşüncemde yokken senin sayende bir de yazar oldum. 2015 yılının Mart ayında kitap çıktı. İlk kopyası elime geçtiğinde direkt senin için bir şeyler yazdım ve imzalayıp sana verdim. İlk gördüğünde bir anlam veremedin ama ne olduğunu sana anlattığımda yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla ilgilendin kitapla ve “ben bunu büyüyünce okuyacağım” dedin. Sonrasında kütüphanene kaldırdık. Orada senin okumanı bekliyor. Bakalım okuduğunda neler hissedeceksin?

Canım kızım, çiy damlam.. Hayatımın ve hayatımızın son dört senesi senin sayende mutluluk, huzur ve güzellikler içinde geçti. Bundan sonrası da eminim öyle olacak. Sen benim her şeyimsin, umudumsun, geleceğimsin, hayâllerimsin. Seninle bir kız babası oldum ve babalığın en güzelini yaşıyorum. Biz baba – kız olarak içten içe çok güzel duygular paylaşıyoruz. Gerçi senin nazarında hep en yaramaz benim, bütün olumsuz şeyler benim yüzümden oluyor, hep ben suçluyum ama biliyorum ki beni çok seviyorsun. Ama benim sana duyduğum sevginin bir tarifi, anlatımı inan ki yok. Sana hiçbir zaman aşkım, sevgilim vb. kelimelerle hitap etmedim. Çünkü sen benim sadece canımdan bir parçasın, hayatımsın, kızımsın, her şeyimsin, “çiy damlam”sın ve ben senin babanım.

Dördüncü yaş günün kutlu olsun ve her yaşın daha da mutlu olarak devam etsin. Daha önce söylemiştim ama tekrar söylemek istiyorum; hayatıma ve hayatımıza girdiğin için, o kadar meşakkatli süreci en güçlü şekilde atlatıp bizim dünyamıza katılmayı kabul ettiğin için sana çok teşekkür ederim.