Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

28 Ağustos 2012 Salı

‘Minik Kelebek’ Lâl


Artık doğum hazırlıklarına başlayacaktık. Doğuma şunun şurasında 3 ay kalmıştı. Biz doğumdan en geç 1 ay önce tüm işlerimizi bitirmeyi plânlıyorduk. Ne olur ne olmaz ya erken geleceği tutarsa Lâl’in! Yeni doktorumuza gideceğiz, Lâl’in odasını boyayacağız, eşyalarını alacağız, odasını süsleyeceğiz, Nursen’e doğum çantası hazırlayacağız, Lâl’in eşyalarını hazırlayacağız.

Bir sürü işimiz var yani. 2 ay içinde bitiririz diye düşünüyoruz. Ankara henüz çok sıcak olduğundan işleri yavaş yavaş günlere yayarak yapacağız. Nursen için yorucu olmayacak şekilde ve bunalmayacağı şekilde.

Evimizde hafta sonunu dinlenerek geçirdik. Sıcaktan dolayı evdeyken anca vantilatör karşısında oturabiliyorduk. Nursen bu şekilde dayanabiliyordu sıcaklara. Gerçi benim içinde çok sıcaktı ve vantilatör iyi oluyordu.  Evde zamanımız film seyrederek, plânlar yaparak, alış veriş araştırmaları yaparak geçiyordu. Araştırmalarımızda tabii ki internet çok büyük rol oynadı.

Kendi arabamız yoktu ama kuzenim tatilde olduğu için arabasını biz almıştık. Bu bize çok büyük kolaylık sağladı. Gideceğimiz bir sürü yer vardı ve arabasız bizim için gerçekten çok zor olacaktı. Taksiyle, dolmuşla sağa sola gitmek çok zor ve maddi açıdan da ağır olacaktı.

Bu arada Lâl’in hareketleri de iyice artmaya başladı. Artık bende bayağı hissedebiliyordum Lâl’i. Hatta dışarıdan da gözle görülebiliyordu kıpırdanmaları. Hareket ettiğinde Nursen’in karnında dalgalanmalar oluyor, ayağı veya eliyle ittiğinde küçük tepecikler oluyordu. Onları seyretmek, hissetmek gerçekten müthiş bir duygu. Devamlı konuşuyorduk Lâl’le. Bir şeyler anlatıyorduk, kendimizden bahsediyorduk, onun için neler yapacağımızı anlatıyorduk. O konuşmalarımızda genelde tepki veriyordu içeriden. Sanki bizi anlıyormuş gibi. Anlamasa bile seslerimizi tanıyordu. Birbirimize alışıyorduk işte ne güzel.

Hareketler akşam daha da artıyordu. Özellikle gecenin bir vakti, uykumuzun en tatlı yerinde uyanıp kıpırdanmaya başlıyordu. Nursen beni de uyandırıyordu ve beraber takip ediyorduk hareketleri. Uykumuzdan uyanıyorduk ama değiyordu gerçekten. Nursen, Lâl’i “minik kelebeğim” diye sevmeye başlamıştı. Hareketlendiğinde “İçimde kelebek gibi hareket ediyor. Minik minik hareketler oluyor” diyordu. O günlerden sonra hep ‘minik kelebeğim’ demeye başladı Lâl’e. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder