Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
darty etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
darty etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2012 Perşembe

Bebeğimizin kalp atışları yok!!


İçeriden Nursen ve Aysun Hanım’ın sesleri geliyordu ama o kadar da rahat anlayamıyordum ne dediklerini. Ancak gayet neşeli ve heyecanlı konuşmalardı. Konuşmalar ve gülüşmeler arasında “Hadi bakalım görelim bebeğin kalp atışlarını” dediğini duydum Aysun Hanım’ın ve konuşmalar kesildi. Bende heyecan had safhada. Yerimde duramıyorum. Bir an önce içeri girip bende görmek istiyorum ve sabırsızlıkla Aysun Hanım’ın çağırmasını bekliyorum.

Sessizlik biraz sürdü. Bana saatler geçmiş gibi geldi ama ne kadar geçtiğini bilmiyorum. Fakat garip bir sessizlik vardı içeride. Bir şeyler ters gidiyordu anladığım kadarıyla. Boğuk bir şekilde bazı sesler geliyordu ama hiç de öyle sevinçli, neşeli sesler değildi. Evet, bir şeyler ters gidiyordu. Tam ben sıkıntılı bir şekilde beklerken Aysun Hanım kapıyı açtı ve hiç de hoş olmayan bir yüz ifadesi ile beni içeri çağırdı. Nursen muayene koltuğundaydı ve ultrason cihazının ekranında bir görüntü vardı. Aysun Hanım, maalesef bebeğin kalp atışlarını göremediklerini söyledi.

O anda tüm enerjim boşaldı sanki. Kendimi patates çuvalı gibi hissettim. Ekrandaki görüntüde bebeğin oluştuğu keseyi gösterdi bana. Görüntüye çok yabancı olduğumdan zar zor seçebildim. Evet ufacık hatta milimle ölçülebilecek bir kesecik görünüyordu. Aysun Hanım: “İşte bu bebeğin kesesi. Kalp atışı olsaydı şu kısım sanki yanıp sönüyor gibi görünecekti. Ama maalesef görünmüyor ve öyle bir hareket yok” dedi.

Ama sadece görüntüden anlaşılacakmış meğerse kalp atışları, bu ultrason cihazının dışarıya ses verme gibi bir özelliği bulunmuyormuş. Daha gelişmiş ultrason cihazlarında bu özelik var. Direkt ses dışarı verilebiliyor ve kalp  atışları rahatlıkla duyulabiliyor. Ben boş boş bakıyorum ekrana ve Aysun Hanım’ın dediklerini dinlemeye çalışıyorum ama bir yandan da ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Bir ara Nursen’e baktım o da aynı şekilde yüzünden düşen bin parça. İkimizinde morali çok bozuldu. Ama o anda yapacak hiçbir şey yok işte.

Ben dışarı çıktım, biraz sonra Nursen ve Aysun Hanım da geldiler. Aysun Hanım, bu durumun gâyet normal olduğunu, böyle durumların çok yaşandığını, moralimizi bozmamamızı, bir daha deneyebileceğimizi söyledi. Ama sonrasında bir şey daha ekledi. Ultrason cihazı sadece tüp bebek tedavisinde yeterli olacak kadar bir cihazmış. Daha öncede böyle durumlar olmuş birkaç defa ama daha gelişmiş bir ultrason cihazı ile tekrar kontrol ettirirsek belki kalp atışlarını duyabileceğimizi söyledi. Gene de fazla umutlanmamız gerektiğini de belirtti. Olsun bizde gene de bir umut olmuştu. Başka bir yerde, daha gelişmiş bir cihazla tekrar kontrol ettirecektik hemde hemen. Aysun Hanım eğer orada da olumsuz bir durumla karşılaşırsak direkt kürtaj önerdi. Bize gidebileceğimiz iki üç yer önerdi. Hepside yakın tanıdığı ve güvendiği kişilerdi. Biz bir tanesine karar verdik. Şimşek sokakta bulunan bir hastanedeki doktor arkadaşı Sarp Bey.


Devam edecek...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Bebeğimizin ilk kalp atışları


Henüz doktorumuz halen Aysun Hanım. Ama ilk kalp atışlarını duyduktan sonra artık normal bir gebelik sürecine gireceğimiz için kendimize başka bir doktor bulmamız gerekecek. Aysun Hanım tüp bebek tedavisi üzerine yoğunlaştığından hamilelik sürecinde bize yardımcı olamayacağını baştan söylemişti zaten. Şimdi güvenebileceğimiz, bizimle ilgilenecek iyi bir doktor bulmamız gerekecek. Niyetimiz tüm hamilelik sürecinde tek bir doktorun kontrolü altında olmamız ve doğumu da o doktorun yaptırması.  Bunun içinde gerek Aysun Hanım’dan gerekse daha önce doğum yapmış arkadaşlarımızdan tavsiyeler alarak karar vermeye çalışacağız.

İlk kalp atışlarını duymamız, hamileliği öğrendiğimiz tarihten itibaren 10 gün sonra. Bebeğin ilk olarak kalbi oluşuyormuş. Sonra diğer gelişmeleri devam ediyormuş. Aysun Hanım’a gideceğiz ve o dinletecek bebeğimizin kalp atışlarını. O kadar tedavi sürecini geçirdik, hamilelik haberini bekledik bu 10 günü de geçiririz.

O gün geldi. Bebeğimizin ilk kalp atışlarını duyacağız. Hem de bu sayede ilk kez ultrasonda cenin olsa bile kendisini görebileceğiz. Bizde gene ayrı bir heyecan. Sabah kalkıp Aysun Hanım’a gittik. Hamileliğimizi öğrendikten sonra ilk defa görüştük. O da bizim kadar sevinçli ve heyecanlı. Daha öncede anlatmıştım, aramızda gerçekten hasta – doktor ilişkisinden daha samimi bir ilişki oldu. Odasına girdik, biraz sohbetten sonra Nursen’i muayene odasına aldı bende odada kaldım tek başıma. Biraz sonra beni de çağıracaklardı içeri, bende görecektim ve dinleyecektim kalp atışlarını. Muayene odası oturduğum koltuğun hemen yanındaki kapının arkasıydı. Yani içerideki konuşmaları biraz dikkatle dinlersem rahatça duyabilecektim.


Devam Edecek...

8 Mayıs 2012 Salı

Hamilelik sürecinde plânlar ve doktor seçimi


Daha çok erken olmasına rağmen hemen plânlar yapmaya başladık. Bu süreçte neler yapacağız, nasıl geçireceğiz, tatilde ne yapacağız hepsini yavaş yavaş plânlıyorduk. Aslında hamilelik çok güzel bir zamana denk geliyor. En sorunlu ilk 3 ayı Ankara’da geçireceğiz. Kış sonu, bahar başına denk gelecek. Bu dönem evde ve havalar ısınınca dışarıda yürüyüşle, gezerek geçecek. En zevkli ikinci 3 ay, yaz aylarına denk geliyor. Bir ayı tatilde geçecek. Gene zor olan üçüncü 3 ay ise Ankara’da geçecek  ve yaz sonu ile sonbahar başına denk gelecek. Hesaba göre ekim ayında da doğum olacak zaten. Kabaca plânları yapıyoruz. Tabii ne derece uygulayabileceğimiz belli değil ama olsun en azından bizi rahatlatıyor.

Bu arada bebek için neler alacağız, neler yapacağız gibi düşüncelerimizde var. Bunları da yavaş yavaş düşünüyoruz, kesin olmamakla birlikte ufak kararlar veriyoruz. Tabii ki bebeğin kız veya erkek olmasına göre değişebilecek esnek kararlar.  Aslında gerçekten bunlar için henüz çok erken ama düşünmek, konuşmak, plânlar yapmak bizi daha iyi motive ediyor, daha moralli oluyoruz. Ama en önemli kararımız hem kız hem erkek için isimlerinin belli olması.

Plânlarımızın en önemlisi, hamilelik sürecinde devamlı gidebileceğimiz, süreci sürekli takip edecek doktorumuza karar vermek. Bu doktoru seçerken çok dikkatli olmamız gerekiyor. Kesinlikle güvenebileceğimiz, beni ve eşimi rahatlatacak, bizi tedirgin etmeyecek,  bize karşı ilgili, yedi gün yirmidört saat herhangi bir sıkıntı durumunda ulaşabileceğimiz, rahatlıkla kafamıza takılan her türlü konuyu konuşabileceğimiz bir doktorumuzun olması lazım. Biz bu konuda ilk kararımızda biraz şanssızlık yaşadık. Ama sonrasında, kontollerimizin devamını sağlayan doktorumuzda ise inanılmayacak kadar şanslıydık. Bunları ileride detaylı olarak anlatacağım. 


Moralimizi bozan tek şey ise tedavi sürecinde devamlı kullandığımız kan sulandırıcı iğneye devam edecek olmamız. Gerçi moral bozmasının sebebi sadece her gün iğne yapacak olmamız, her gün Nursen’in her ne kadar acıtmamaya çalışsam da canının acıyacak olması, kendimizi iğneye göre programlayacak olmamız. Aslında bebeğimizin daha iyi gelişmesi için bu iğne çok faydalı olacak. Hamileliğin sonuna kadar da devam edecek. Olsun en yapalım? Nursen’in ve bebeğin sağlığı için gerekliyse katlanacağız. Bir de tüp bebek olduğu için ve Nursen’in yaşı 38 olduğundan riskli gebelik grubuna girdiğimizden dolayı her şey çok daha dikkatli ve işi şansa bırakmayacak şekilde düzenleniyor doktorlarımız tarafından. Bir de Nursen için esas sıkıntı veren bir ilaç daha devam edecek ama çok uzun sürmeyecek. Bir müddet daha kullanıp bırakacak neyse ki.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Hamileliğimizin ilk zamanları


Artık Nursen’in hamileliğinden kesin eminiz. Baba oluyorum. Bundan daha güzel bir duygu olabilir mi? Tamam daha çok başı hamileliğin. Hâlâ risk var. En az 2 ay dolana kadarda devam edecek bu risk ama baba oluyorum işte. Bu dönemdeki risk çok önemli ama en başından beri ne riskler atlattık biz. Bunu mu atlatamayacağız sanki? 10 gün sonra ilk kalp atışlarını duyacağız. O güne kadar kendi kendimize takılacağız Nursen’le. Anne – baba olacağız diye heyecanla bekleyeceğiz.

Tam bu günlerde Nursen’in çalıştığı iş yeri kapandı ve Nursen işsiz kaldı. Tam da zamanında oldu. Aslında bir bakıma belkide iyi oldu. Nursen çalışmayacak ve evde bol bol dinlenme fırsatı olacak. Yalnız güzel bir durum var; Nursen maaş alamayacak ama sigortası doğuma kadar yatmaya devam edecek. Bu da bizim için çok güzel bir avantaj. Nursen’in çalışmamaması bebeğimizin gelişimi için daha iyi olacak diye düşünüyoruz. Hani her işte bir hâyır vardır ya bu durumda onlardan biri sanırım. Aslında bu durum ve sonrası Nursen açısından biraz zor olacak. Artık gidecek bir işi olmadığından devamlı evde geçirecek bu zamanı ama ne yapalım işte böyle denk geldi.

Artık Nursen rahat ve huzurlu olsun diye elimden ne gelirse yapacağım. Hani Amerikalılarda bir laf vardır; “Biz hamileyiz” derlermiş. Bizim içinde aynen öyle. Gerçekten biz hamileyiz ve bu durum doğuma kadar devam etti. Nursen o bebeği tek başına yapmadı ki. Benim de çok önemli katkılarım oldu. Tamam 9 ay boyunca Nursen karnında taşıyacak ama bende bu süreci daha mutlu ve rahat geçirmesi için elimden geleni yapacağım. Bir tanecik karım var, zaten çok geç bulmuşum, üstüne bir de hamile kalmış ve bana bir çocuk verecek. Onlar için her şeyi yaparım. Elimden geleni yapacağım dedim ama elimden gelenin fazlasını yapacağım.

Bu sıralarda hep çevreden ilk 3 ayın zor geçeceği, sıkıntılı olacağı söylendi. Hem bana hem Nursen’e “Çok zor geçecek. Şöyle sıkıntılar yaşayacaksınız. Böyle problemler olacak” diye uyarılar yapıldı. Bunlara kesinlikle kulak asılmaması lazım. Tabii ki zorlukları, sıkıntıları olacak. Sonuçta hamilelik süreci yaşanacak. Bunlar sürpriz şekilde ortaya çıkan, hiç umulmadık durumlar değilki. Önemli olan bu sıkıntıları, problemleri olumlu taraflarından bakarak, normal bir süreç olarak görerek yaşamak. Hatta şakaya, dalgaya vurarak eğlenceli hâle getirmek çok daha güzel ve rahatlatıcı oluyor. Hem de bu sürecin daha kolay geçmesini sağlıyor. Her şeyi sıkıntı yaparak yaşamak, problemler karşısında birden yıkılıp çaresizce kalmak hem annenin sağlığı hem bebeğin gelişimi için hiç iyi olmaz.