Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
mektup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mektup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2015 Cumartesi

Çiy Damlam'a 4. Yaş Günü Mektubu

Çiy Damlam;

İşte geldin 4 yaşına. Ne kadar çabuk geçti değil mi? Aslında annen ve benim için doğduğun günden itibaren değil, tüp bebek tedavisi sonucu bir embriyo olarak annene transfer olduğun günden itibaren başladı süreç. O haldeyken bile bir canlıydın ve annene tutunup bizim hayatımıza katılmak için uğraş veriyordun. Bu işte de çok başarılı oldun gerçekten.

Senin dünyaya gelip hayatımıza katılman ile birlikte hayatın, hayatımız oldu. Bize çok şey kattın, öğrettin, mutluluk yaşattın. Adım adım büyümeni izlemek bizim için en büyük mutluluk kaynağı oldu. O kadar güzel ve kendinden emin büyüyordun ki… Mesela annen konuşmadığın için seni doktorlara bile götürmeyi düşünürken sen kendinden en emin olduğun zamanı bekledin ve şakır şakır konuşmaya başladın. Tabii ki öncesinde ufak tefek kelimeler söyleyebiliyordun ama esas konuşman bu şekilde oldu. Sonra, yürümek için de hiç acele etmedin. Hani şöyle kalkıp 2-3 adım atıp düşeyim sonra adımlarımı yavaş yavaş arttırarak devam ederim demedin. Herhalde “Düşe kalka öğrenmeye ne gerek var ki kalkıp bodoslama yürürüm” diye düşünerek birden kalktın ve yürüdün. Gene kendinden en emin olduğun bir anda. Ama o gün evde olmadığım için o anını maalesef kaçırmıştım. Annen telefon edip söylemişti. Ama olsun sonra o paytak paytak yürüyüşünle gelip bana sarılman her şeye bedeldi.

Konuşmaya başladıktan sonra kendince o kadar güzel kelimeler kullanıyordun ki! Bak sana bir kaç örnek vereyim. Kırmızıya, “lâlelli” derdin. Adının anlamı bir yerde “kırmızı” demek ve sen içinde Lâl geçen bir kelime kullanmıştın kırmızı demek için. Sanki biliyormuşsun gibi. Annene “hua” demen de çok güzeldi. Ama biz bir türlü “hua” dediğinde anne mi yoksa Nursen mi demek istediğini anlayamamıştık. Esas hâlâ bırakmadığın ve sanırım ömrünün sonuna kadar da demekten vazgeçmeyeceğin bir kelime var ki o da “bıdıbıdı”. Babaanne’ne “bıdıbıdı” demeye başladın. Neye benzeterek, nereden esinlenerek dediğini bir türlü anlamadık ama bunu demeyi 4 yaşında bile hiç bırakmadın. Eminim hiç de bırakmayacaksın. Hatta bir kere bana dedin ki; “Babaanneme, babaanne deneceğini biliyorum ama ben bıdıbıdı demek istiyorum”. Daha böyle kullandığın çok kelime var ve hiç merak etme hepsini not aldım, ileride okuyacaksın.

Sen büyüdükçe hem annen hem ben seninle yaptıklarından, yaşadıklarımızdan çok güzel anılar biriktirmeye başladık. Bize hep hayatımızda “ilk”leri yaşattın ve yaşatacaksın. Ama seninle “ilk”leri yaşamak bizi hem çok mutlu ediyor hem de çok şaşırtıyor. Her yeni bir davranışında, olayında, konuşmanda, tepkinde “Vay be!! Kızımız artık büyüyor” diyoruz. Sen bizi hep mutlu ediyorsun çünkü sen mutlu bir bebeklik geçirdin ve mutlu bir çocuk oldun.
Bu arada bir de sana güzel bir hatıra bıraktım. Senin için, senin dünyaya geliş hikâyeni anlattığım blogum kitap oldu. Bu benim için çok büyük bir gelişmeydi. Hiç aklımda, düşüncemde yokken senin sayende bir de yazar oldum. 2015 yılının Mart ayında kitap çıktı. İlk kopyası elime geçtiğinde direkt senin için bir şeyler yazdım ve imzalayıp sana verdim. İlk gördüğünde bir anlam veremedin ama ne olduğunu sana anlattığımda yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla ilgilendin kitapla ve “ben bunu büyüyünce okuyacağım” dedin. Sonrasında kütüphanene kaldırdık. Orada senin okumanı bekliyor. Bakalım okuduğunda neler hissedeceksin?

Canım kızım, çiy damlam.. Hayatımın ve hayatımızın son dört senesi senin sayende mutluluk, huzur ve güzellikler içinde geçti. Bundan sonrası da eminim öyle olacak. Sen benim her şeyimsin, umudumsun, geleceğimsin, hayâllerimsin. Seninle bir kız babası oldum ve babalığın en güzelini yaşıyorum. Biz baba – kız olarak içten içe çok güzel duygular paylaşıyoruz. Gerçi senin nazarında hep en yaramaz benim, bütün olumsuz şeyler benim yüzümden oluyor, hep ben suçluyum ama biliyorum ki beni çok seviyorsun. Ama benim sana duyduğum sevginin bir tarifi, anlatımı inan ki yok. Sana hiçbir zaman aşkım, sevgilim vb. kelimelerle hitap etmedim. Çünkü sen benim sadece canımdan bir parçasın, hayatımsın, kızımsın, her şeyimsin, “çiy damlam”sın ve ben senin babanım.

Dördüncü yaş günün kutlu olsun ve her yaşın daha da mutlu olarak devam etsin. Daha önce söylemiştim ama tekrar söylemek istiyorum; hayatıma ve hayatımıza girdiğin için, o kadar meşakkatli süreci en güçlü şekilde atlatıp bizim dünyamıza katılmayı kabul ettiğin için sana çok teşekkür ederim.





21 Şubat 2014 Cuma

KIZIMA 1. YAŞ GÜNÜ MEKTUBUM - "ÇİY DAMLAM'A"

Lâl'in 1. yaş günü için ona yazdığım bir mektup... Uzun bir zaman sonra blogumda yayınlamak istedim..

ÇİY DAMLAM'A

İlk doğum gününe 12 gün kala sana bu mektubu yazıyorum. Acaba okuduğunda kaçıncı doğum gününü kutlamış olacağız? Gerçi bu sana ve senin için yazdığım ilk mektup veya yazı değil. Senin nasıl dünyaya geldiğini anlatan uzun bir yazıyı zaten halen yazıyorum. Sen bu mektubu okuduğunda o yazı da sana, seni anlatan bir hikâye olarak hatta belki kitap olarak odanın bir köşesinde olacak. Bir de bana yaşattığın ilk “Babalar günüm” de sana bir mektup yazmıştım.


Ben ve annen için geç sayılabilecek yaşlarımızda dünyaya geldin. Çünkü annenle birbirimizi ancak 38 yaşımızda bulup evlendik. Bu konuda ikimizde biraz tembellik yapmışız sanırım. Evlendikten hemen sonra olmasa bile 10 ay geçtikten sonra bir bebeğimiz olsun diye karar verdik. Riske atmamak ve daha fazla zaman kaybetmemek için, senin olman için tüp bebek yöntemini uygulamaya karar verdik. Yani sen benden duymuş olma ama “tüp bebek” sin. 

Dünyaya gelme sürecin annen ve benim için gerçekten çok keyifli oldu. Tabii ki arada bazı sıkıntılar yaşadık ama genelde keyifli bir süreç geçirdik. Ama daha en başından senin dünyaya geleceğine çok ama çok inanmıştık. Tüp bebek olduğun için her şey plânlı ve programlı ilerliyordu ve senin için elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalıştık. Sonuçta sen dünyaya geldin ya hiçbir şey önemli değil.

Daha annenin hamileliğinin ilk günlerinden itibaren sana bir kişilik vermiştik. O kadar emindik ki dünyaya geleceğinden sen doğana kadar hep bu şekilde davrandık. Annenin sana hamile olduğunu öğrendiğimiz gün adın bile hazırdı. Tabii ki daha cinsiyetin belli olmadığından hem kız hem erkek ismine karar vermiştik senin için. Kız olursan adın Lâl erkek olursan Tan olacaktı. Ama cinsiyetin belli olana kadar annen ve benim şakacı tarafımızdan kaynaklanan bir fikirle sana Şadan demeye başladık. Senin zamanında belki bu isim bilinmeyecek bile hatta bizim zamanımızda bile pek bilinmiyor ama aklımıza birden geliverdi işte.  Hem kız hem erkek ismi olabildiği için sana Lâl veya Tan diyene kadar Şadan dedik hep. Yani sen bizim için ilk cenin halinden itibaren bir bireydin artık. Ve sonradan zamanı geldiğinde öğrendik ki ismin Lâl olarak dünyaya gelecekmişsin.

Annenin tüm hamilelik dönemi boyunca seni çok büyük bir heyecanla ve hevesle bekledik. Daha ilk ayından başlayarak doğduğun günden itibaren senin için yapacaklarımızı plânlamaya başladık. Bu ilk doğum gününe kadar plânlarımızın neredeyse hepsini gerçekleştirdik ve sen bu mektubu okuduğunda da umarım tamamını gerçekleştirmiş, hatta belki de daha iyisini yapmış oluruz.

Lâl’im, senin dünyaya gelmen bizim için dünyanın en büyük mutluluğu oldu. Hayatımızın en güzel ve en iyi olayı sen oldun. Daha doğrusu artık sen bizim hayatımız oldun. Sen bizim geleceğimiz oldun. Bir tanecik kızımız oldun.

Doğduğun günün ertesi günü seni evimize getirdik. Annenin karnında yaşadığın evimizde artık dünyaya gelmiş bir bebek olarak yaşamaya başladın. İkinci gününde seni yatağından alıp annenin kucağına meme emmek için kucağıma aldım ve senin o ufacık, masum, tertemiz yüzüne bakarken ağlamaya başladım. Senin için ilk ağlamam oldu bu. Hani belki duymuşsundur “erkekler ağlamaz” derler ama yok öyle bir şey. Ağlamayan erkek hele ki bir baba yoktur. Ağlama sebebim sadece sen ve senin sayende yaşadığım inanılmaz mutluluktu. Beni gören annen de dayanamadı ve ikimiz birden seni kucağımıza alıp hiçbir şey düşünmeden mutluluğumuzu ağlayarak dışa vurduk.

Büyümenin her gününü heyecanla yaşadık ve hâlâ yaşıyoruz. Yaptığın her yeni hareket, mimik, tepki, davranış bize ayrı bir mutluluk verdi. Seninle sevindik seninle üzüldük. Tamam,  bazen tahammülümüzün azaldığı zamanlar oluyor ama o kadar da olsun artık.

‘Çiy Damlam’ sen gerçekten hayatımıza bir çiy damlası gibi düşüverdin. Senin o ufacık pırıltın, canlılığın, daha annenin rahminde başlayan hayata tutunma azmin hiç azalmasın. Seninle başlayan yaşamımız sensiz geçen zamanı unutturdu ve sen bizim her şeyimiz oldun.

Bize bu duyguları yaşattığın için, bize ‘seni’ yaşattığın için, hayatımız olduğun için, canımızın bir parçası olduğun için, varlığınla varlığımıza anlam verdiğin için sana çok teşekkür ederiz.

Seni, senin bile tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyoruz ‘Çiy Damlam’.