Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

26 Haziran 2012 Salı

Doktora zorla söylettim; “Kız gibi görünüyor!” dedi..


İşlemden sonra doktora bebeğin cinsiyetinin belli olup olmadığını sordum. Hemen hemen bu zamanlarda cinsiyetinin belli olabileceğini öğrenmiştik. Durumumuzu da  açık açık söyledim. Çok heyecanlı olduğumuzu ve çok merak ettiğimizi söyledim. Hatta birazda şakaya vurup “Eh artık öğrenelim cinsiyetini de ona göre alış veriş yapacağız. Anca olur. Alınacak bir sürü şey var” dedim.

Sonrada “Hocam zaten tüp bebek yaptık, o kadar para verdik bari cinsiyetini de öğrenelim” diye aklıma geleni söylüyordum. Doktor cinsiyeti söylemeye pek yanaşmıyordu. Sanırım devlet hastanesinde çalışmasının bir etkisi bu.

Sonradan öğrendiğimize göre, genelde devlet  hastanelerindeki doktorlar bebeğin cinsiyetini pek söylemiyorlarmış. Çünkü kırsal kesimlerde hâlâ erkek çocuğa daha çok değer verildiği için  bebeğin kız olacağını öğrendiklerinde hamileliği sonlandırabiliyorlarmış. Tabii ki bu erkeğin baskısı sonucunda oluyor. 21. yüzyılda, Türkiye gibi bir ülkede bu kafa yapısı, bu geri kalmış anlayış hâlâ devam ediyor demek ki. Ne kadar acı bir durum! Hem de hamileliği sonlandırmak her zaman kürtaj ile bilimsel ve tıbbî bir müdahaleyle değil ilkel yöntemlerle olabiliyormuş. Bu da kadının hayati tehlikesi demek oluyor.

Ben devamlı biraz zevzeklik ve biraz laf ebeliği yaparak doktora bebeğimizin cinsiyetini söyletmeye çalışıyordum. Bu sırada doktor odasına doğru gidiyor bende peşinden bir yandan da konuşarak onu takip ediyordum. Annemde merakla ve heyecanla benim peşimden geliyordu. Bir de hemşire vardı ortamda ama o ne durumdaydı hiç farkında değilim ve o sırada zaten umurumda değildi.  Bu arada Nursen’de içeride bulunan odada üstünü değiştiriyordu.
Sonunda doktor sanırım çenemden bıktığı için yarım ağızla da olsa “Kız gibi görünüyor” dedi. Yarım ağız falan söyledi ama, yüzlerce hatta belki binlerce kez bu işlemi yaptığı için, tecrübesi çok fazla olduğu için bunu kesin bir karar olduğu belliydi. Ben tekrar “Hocam gerçekten mi? Kız mı? Essah mı diyorsunuz?” diye sorduğumda gene belli belirsiz “Evet evet kız gibi. Ama yüzde yüz değil. Genede çok fazla umutlanmayın” diye cevap verdi. Bu belli belirsiz cevabı sanırım o alışa geldiği cinsiyeti söylememe prensibinden kaynaklanıyordu ama ultrasondan gördüğü kadarı ile kesin kız olduğunu gördüğü belliydi.

Sonradan monitördeki görüntü gözümün önüne geldi ve “O kargacık burgacık görüntüden o kadar küçük bir detayı nasıl gördü?” diye düşündüm. E tabii bu da onun işi. Görecek tabii ki.

Cinsiyetini öğrendiğimde, kız olduğunu öğrendiğimde çılgınlar gibi odada tepinmek geldi içimden. Çok ama çok sevinmiştim. Tamam mutlaka erkek veya mutlaka kız olsun diye bir düşüncem kesinlikle olmamıştı ama kız olduğunu öğrenmek çok sevindirmişti beni. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim. Ne dediğim, nasıl konuştuğum belli bile olmadan “Hocam çok teşekkürler” diyebildiğimi hatırlıyorum. Benim o halime doktorda şaşırmıştı ve onunda sevindiği yüzünden okunuyordu. Doktorun bir şaşkınlığıda, sanırım kız olduğunu öğrenip bu kadar sevinen çok az kişi görmüş olabileceğiydi.  Daha önce anlatmıştım, adı zaten hazırdı. Kız olursa adı Lâl erkek olursa Tan olacaktı. Ve işte Lâl geliyordu. Kızımız Lâl dünyaya gelecekti. Bir kız babası olacaktım. Tarifi imkânsız bir mutluluk ve müthiş bir duygu bu.

Arkamı dönüp anneme baktığımda sevinçten çıldırmış gibiydi. Ellerini yumruk yapmış ve yukarı kaldırmış “Heeeeeyyyy.. Yaşaasıııııınnn!!” diye bağırmamak için kendini sıkıyordu. Sevinçten çok duygulanmıştı ve ağlıyordu. Annemde çok sevinmişti kız olduğuna. Meğerse annem hep kız istermiş de haberimiz yokmuş. Bize hiç söylemedi.

Nursen henüz içeriden gelmemişti. Durumdan haberi yoktu. Çok fazla geçmeden Nursen’de odaya girdi ve bizim o hâlimizi görünce önce şaşırdı. Sevinçten odada yerinde duramayan ben ve ağlayan annem. Hemen Nursen’e de “Aşkım kızımız oluyormuş” dedim. Hep erkek olacak diye içine doğuyordu Nursen’in. Biraz da kendini şartlamış erkek olacağına. Kız olduğunu öğrenince önce durakladı ve şaşırdı. Sanki “E hani erkek olacaktı? Kız nereden çıktı?” dermiş gibi. Tabii ki sevindi ama amniyosentezden çıkmış olmanın da verdiği stresle şaşkınlığını hemen üzerinden atamadı. Yüzünden sevinci ve rahatlığı belli oluyordu.

Doktorumuza teşekkür edip odasından çıktık. Muayenehanedeki sekreter ve hemşireye de teşekkür edip ödememizi yaptık. Tam kapıdan çıkarken amniyon sıvısının olduğu tüpü almadığımızı fark ettik. En önemli şeyi unutup gidiyorduk. O kadar sevinçten ve stresten sersem gibi olmuştuk. Hemşire hemen doktorun odasına koşup tüpü getirip bize verdi.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Kocaman iğne ile amniyosentez yapılıyor!!


Hemen sonrasında içeri, muayene odasına geçtik. Nursen önce arka odaya geçip steril kıyafetleri giyip geldi ve muayene koltuğuna oturdu. Doktor, anneme siz şurada durun, bana dönüp sizde şurada durun diye yer gösterdi. Sanırım bizim heyecanımız ve paniğimiz doktoru sinirlendirmişti. Sanki biraz sert bir tavır takınmıştı. Umarım amniyosentez işlemini sakince ve iyi yapar. Doktorun yanında birde hemşire vardı. Onunla koordineli uyguluyordu işlemi. Ekipmanları hemşire hazırladı. İğne, enjektör, steril sıvılar gibi ekipmanlar.

Önce hemşire Nursen’e kalçadan iğne yaptı. Sonuçta ufacık bir operasyon ama her türlü ihtimale karşı iğneyle antibiyotik yapılması gerekiyormuş. İğnenin hemen ardından doktor ultrason cihazı ile işlemi uygulayacağı yeri tespit etmeye çalışıyordu. Ama şöyle bir bakınca ne kadar işinde uzman ve iyi olduğunu direkt belli ediyordu.

Doktor ultrason cihazı ile inceledi, yeri tespit etti ve hemşireden iğneyi istedi. Normalden bayağı uzun ve ince bir iğne. Bana kocaman bir iğneymiş gibi geldi. Ultrason cihazının monitöründen gözünü ayırmadan tespit ettiği yere iğneyi yavaşça batırdı. İğne girerken benim içim cız etti. Sanki bana batırmıştı o kocaman iğneyi. Nursen’e baktığımda ise gözlerini kapatmıştı ve donmuş bir şekilde duruyordu. Daha sonradan söylediğine göre gözlerini kapatıp kendini bir rüyada gibi hissetmeyi sağlamış. Annemde çok heyecanlı ve stresli şekilde izliyordu işlemi. Ama heyecanlanılmayacak gibi de değildi ki! Sonuçta çok riskli ve dikkat edilmesi gereken bir işlem. En ufak bir hata bebeğe zarar verebilir. Doktorun dikkati dağılmasın diye neredeyse nefes bile almıyorduk.

Monitörden iğnenin gidişini ve durduğu yeri görebiliyorduk. Bayağı battıktan sonra bir noktada doktor iğneyi batırmayı durdurdu. İğnenin ucu bebeğin hemen yanında görülebiliyordu. Doktor hemen tüpü istedi hemşireden. Hemşire tüpü iğneye taktı ve yavaş yavaş sıvıyı tüpe doldurdu. Sanırım 5 – 10 miligram veya belki birazcık daha fazla sıvı alındı ve hemen iğneyi çekerek işlemi bitirdi doktor. Toplamda 3-5 dakika sürdü amniyosentez işlemi ve bitti. Tekrar kontrol etti ve bebekte hiçbir sorun yoktu. Bu işlem sırasında bebek korkabiliyormuş ve kalbi durabiliyormuş. Bizimki gayet güzel içeride keyfine bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Doktor “tamam çok güzel şekilde ve sorunsuz bitti” deyince hepimiz çok rahatladık. Özellikle Nursen birden rahatladı ve sakinleşti. Her şey yolunda gitti ve oldu bitti işte.

Doktor içinde amniyon sıvısı olan tüpü gösterdi bize. Sıvının içinde biraz kırmızılıklar vardı. Bunların kan olduğunu söyledi doktor. Ama merak edilecek bir şey olmadığını, bu kanın, tüp bebek yöntemi uygulandığından  Nursen’in bu zamana kadar geçirdiği yumurta toplama, embriyo transferi gibi işlemlerden kaynaklanabileceğini söyledi.

22 Haziran 2012 Cuma

Amniyosentezden önce doktorla görüşmemiz


Ertesi gün randevumuzu aldık. Annemde bizimle beraber gelmek istedi. Sonuçta küçük de olsa bir operasyon olduğu için Nursen’in yanında olmak istedi. Belki bir şeye ihtiyacı olur diye hem de bebeğimizi merak ediyordu babaannelik heyecanıyla. Bir kere de olsa ultrasonda görmek istiyordu.

Randevu günümüze kadar gerçekten çok heyecanlıydık. Hatta Nursen bile hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. Her gün ve  özellikle bir gece öncesi “Ne olacak? Nasıl olacak? Umarız sorunsuz olur” diye düşünüyorduk devamlı.

 O gün geldiğinde annem bize geldi ve üçümüz birlikte çıkıp doktora gittik. Aslında üçümüz demek yanlış oldu. Bir de Nursen’in karnındaki bebeğimiz var. Hiç beklemeden doktorun odasına girdik. Gerçekten sempatik ve samimi bir doktor gibi görünüyordu. Oturduk ve Nursen’den gerekli bilgileri istedi. Son regl tarihi, transfer tarihi v.b. Hani daha önce bahsetmiştim, bu tip bilgilerin mutlaka küçük bir defter edinilip not alınması çok iyi olur diye. İşte o notlar burada çok lazım oldu ama biz not almamıza rağmen yanımıza almadığımızı sandık. Doktor sordukça bizde bir panik oldu. Çünkü o heyecanla tarihleri hemen hatırlayıp söyleyemedik. Hemen tüp bebek doktorumuz Aysun Hanım’ı aradık ve ondan öğrendik bilgileri. Meğerse notlar yanımızdaymış ama sanırım o heyecanla bulamadık. Biz öyle panik olduk, doktor da biraz acele ettirdi ve bizde iyice panik ve heyecan başladı. Bu durum esas Nursen’i çok gerdi. Neyse ki Aysun Hanım’la telefonla konuşup bilgileri aldık ve hallettik sorunu.

Bilgileri verdikten sonra doktor bize bir kağıt verdi. Kağıtta amniyosentez ile bilgiler vardı. Bir de herhangi bir sorun olduğuna doktorun sorumlu tutulmayacağına dair bir sözleşme gibi bir yazı. Önce Nursen yazıyı okudu. Sonra doktor neden amniyosentez yaptırmak istediğimizi sordu. Biz esas olarak yaştan dolayı yaptırmak istediğimizi söyledik. Tüp bebek olduğudan dolayı riskli gebelik grubuna da giriyorduk ama yaş daha önemli bir faktördü. Nursen 39 yaşında olduğu için bu yaşta amniyosentez yaptırmak yüzde yüz gerekmese bile her şeyden emin olmak için yapılsa iyi olacaktı. Doktor kağıt üzerinde ilgili yeri işaretledi ve Nursen’e imzalattı.


Devam edecek...