Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

10 Şubat 2014 Pazartesi

Anne Sütünün Antibiyotik Kullanımı Gerektiren Hastalıkları Azalttıgını Biliyor Muydunuz?

Sevgili anneler, anne sütü mucizedir, bebeğiniz ilk doğduğu andan itibaren büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, enerji ve besin ögelerini içerir. Eşsiz içeriği ile bağışıklık sistemi gelişimini destekler, antibiyotik kullanımı gerektiren hastalıkları azaltır.


Bebeğinizin bağışıklığını guclendirmek için onu 2 yaşına kadar anne sütü ile besleyin. Anne sütü alımı azaldığındaysa bebeğinizin bağışıklığını Aptamil ile desteklemeye devam edebilirsiniz.










Detaylı bilgi için tıklayınız.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

29 Ocak 2014 Çarşamba

İLK BABALAR GÜNÜM

Baba olarak ilk babalar günümü yaşadığım 2012 senesinde yazdığım bir yazıydı..... 

İlk babalar günümü yaşıyorum kızım Lâl sayesinde. Babasız olarak da 10. babalar gününü yaşıyorum. Anneler günü, sevgililer günü, babalar günü falan sevmem aslında. Hep öyle dedim bugüne kadar. Tamam şimdide hiç sevmiyorum. Hele ki babasız geçen babalar günlerinden sonra… Ama ne olursa olsun sevmediğim halde ilk kez babalar günü yaşamak değişik bir duygu oldu benim için.

Tam 8 ay önce baba oldum. Hemde 39 yaşımın sonlarında yani geç sayılabilecek bir yaşta. 17 Ekim 2011 tarihinde. İlk babalar günümde yani 17 Haziran 2012 tarihinde kızımda tam 8. ayını bitiriyor. Üç gün sonrada yani 20 Haziran’da da babamı kaybedişimin 10. yılı.

Hep derdi babam. Bir çoğumuzun babası da mutlaka evlatlarına demiştir. Klişe bir laf vardır hani. Babalarımız bize söylediğinde “Amaaaan.. Hee öyle olur mutlaka” diye geçiştirdiğimiz, pek önem vermediğimiz bir laf; “Sende baba olunca anlarsın”.

Zamanında o laf kulağımızın birinden girip, hatta girmeden teğet geçip öbür kulağımıza şöyle bir dokunup giden laf meğer ne kadar doğruymuş. Gerçekten baba olunca anladım “Baba” olmanın ne olduğunu. Hatta daha kızım 5-6 haftalık cenin iken ilk kalp atışlarını duyamadığımız zaman anladım. Çok farklı bir duyguymuş babalık meğerse.

Şu sekiz ay içinde hatta üzerine dokuz aylık hamilelik sürecini de katarsak 17 ay içinde yaşadıklarım, kızımın bana yaşattırdıkları babamın zamanında benim için neler düşündüğünü, neler hissettiğini daha iyi anlamamı sağladı. Ben o zamanlar hiç öyle görmüyorum tabii ki. Meğerse ne zormuş baba olmak.

Babam benim için “Baba” idi. Konuşurduk, dertleşirdik, şakalaşırdık, tartışırdık ama hep “baba – oğul” olarak. Hiçbir zaman arkadaş gibi, arkadaş olarak değil. Bazı babalar öyle der “Ben çocuğumla arkadaş gibi olacağım”.

Niye ki? Ne gerek var? Sen babasın ve çocuğuna “baba” ol. Evladının arkadaşa ihtiyacı yok. Nasıl olsa bir çok arkadaşı olacak. Onun “baba”ya ihtiyacı var sadece bir tane babası olabilecek.

Sen çocuğunun dünyaya gelmesine sebep oldun ve bundan sonrasında da onu hayata hazırlaman lazım. Onun için bir öğretici, bir rol model olman lazım ki evladın bir gün senin ellerinin arasından çıkıp dışarıda ki hayata adım attığında güçlü olsun, dirayetli olsun, ayakta kalabilsin.

Sen ona baba değil “arkadaş” gibi davranırsan o çocuk dışarıda ki hayatta nasıl ayakta kalabilir? Baba olarak size bağımlı olmasını değil, özgür ama bağlı olmasını sağlamalısınız. Onun için engelleyici değil, doğruları veya yanlışları göstererek yol gösterici olmalısınız. Şımaracak diye sevginizi saklamaya çalışmayın. İçinizden geldiği gibi sevginizi, şefkatinizi gösterin ki o da sevgi ve şefkatin ne olduğunu öğrensin.

Sanırım baba olmak hiç kolay bir iş değilmiş. Ama çok çok güzel, tarifi imkansız, büyük bir mutlulukmuş.

Lâl, sayende ilk babalar günümü yaşıyorum. Dünyaya gelip, hayatımıza girdiğin için, annen ve bana yaşam kaynağı olduğun için, annenle aşkımızın bir meyvesi olmayı kabul ettiğin için, geleceğimiz, hayallerimiz, umudumuz olduğun için sana çok teşekkür ederiz çiy damlam benim.


24 Aralık 2013 Salı

Geri Döndüm

Uzun zamandır blogumla ilgilenmedim. Ara sıra şöyle bir bakıyordum ama ne yazıyorum ne de herhangi bir şey yapıyordum. Ama artık geri dönmeye karar verdim.
Bu süre içinde sakın boş boş oturdum sanmayın. Aksine çok verimli günler geçirdim blogumla ilgili. Bir çok gaza getirmelere, ısrarlara dayanamadım ve kitabım üzerinde çalıştım.

Evet babaolacagimoluyorumoldum.blogspot.com artık kitap oluyor. Bu yüzden yazılarıma ara verdim. Aslında yazmaya devam ettim ama eklemeye ara verdim desem daha doğru olur. Hikâyem bitti. Lâl doğdu, kucağıma aldım ve bitirdim. Ama tabii ki bunları artık birkaç sonra çıkacak olan kitabımda okuyacaksınız.

Peki bundan sonra blog ne olacak?

Kapanacak mı?

Tabii ki HAYIR.
Bundan sonra günlük yaşadıklarımı anlatacağım. Tabii Lâl ile ilgili olanları ve bunlara bağlı olarak naçizane tecrübelerimi, fikirlerimi yazacağım.
Lâl doğduğundan beri birçok anı birikti, bir çok güzellikler yaşadım, üzücü, sinirlendiren şeylerde yaşadım. Aklıma geldikçe yazacağım bunları. Kim bilir belki bunlarda ileride bir kitap daha çıkartmama sebep olur.

Bu arada kitabım ile ilgili bilgileri de paylaşacağım. Ne durumda? Ne zaman çıkacak? Çıktığında nerelerde bulabilirsiniz gibi…
Hatta ilk bilgileri verebilirim;

Kitabımı basacak kişi taa liseden arka sıramda oturan sınıf arkadaşım. Bir gün bana bir e-posta yazdı ve “senin kitabını ben basmak istiyorum” dedi.. Ben bu sıralarda kitap olması amacıyla yazmaya ve düzeltmelere devam ediyorum ama ne yayınevi, ne nasıl basılacağı konusunda hiç fikrim yoktu. Araştırma falan yapmamıştım. Arkadaşımdan böyle bir davet gelince hemen atladım ve “Tamam!” dedim. Şu anda ilk düzeltmelerini yapıp tekrar gönderdim arkadaşıma ve bekliyorum. Kitabımın adı da belli ama henüz söylemek istemiyorum. Hatta hiç söylemeyeceğim. Çıktığında öğrenin.

İşte böylee

Bundan sonra bu blogda daha sık ve değişik yazılarla görüşeceğiz.. Tabii ki arada gene tüp bebek ile ilgili birşeyler yazarım ama sadece arada sırada.