Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

9 Nisan 2015 Perşembe

Tüp Babayım Medya'da...

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" kitabım basında da yer buldu... Kanal B ekranlarında yayınlanan Kitap Dünyası programında, TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda Hayatın Sesleri programında ve FOX Tv'de İsmail Küçükkaya'nın programında...









27 Mart 2015 Cuma

Molfix İle Mutlu büyüyen bebekler adım adım mutlu yarınlara koşuyor!

Molfix’in dikkat çeken reklam filmlerine bir yenisi daha eklendi.Molfix’in yeni reklam kampanyasında, bebeklerin mutlu ve keyifli olduğu anlar ile, anneleriyle ve ailece yaşanan eşsiz anları seyrediyoruz.


Bebeklerin mutlu olması ve mutlu büyümesi sağlıklı gelişimin en önemli sırrı. Mutlu bebeklik dönemi geçiren bebekler, ileride de mutlu ve başarılı bireyler olmanın ilk adımını atmış olacaklar. “Mutlu Bebekler Mutlu Yarınlar!” mottosuyla anne ve bebeklerin her zaman, her anlamda yanında olan Molfix bebeklerin sağlıklı gelişimleri ve gelecekte mutlu bireyler olmaları için bebeklerin altını kuru tutar, özgürce hareket etmelerini sağlar ve ciltlerini korur.



Bebeklerin en keyifli olduğu anlarda, aileleriyle geçirdikleri keyifli paylaşımlarda gördüğümüz reklam filminde de “ mutlu anlar yaşayan bebeklerin, mutlu yarınları olur” mesajı veriliyor. 


Reklam filmini izleyebilir ve https://www.facebook.com/molfix adresini ziyaret edebilirsiniz.


Bir boomads advertorial içeriğidir.

18 Mart 2015 Çarşamba

Tüp Babayım Online Satış Siteleri

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" adlı kitabımı satın alabileceğiniz internet adresleri;


http://www.idefix.com/kitap/tup-babayim-tugkan-tepiltepe/tanim.asp?sid=SXIK8NNRIB5BRLRHVNP1

http://www.dr.com.tr/kitap/tup-babayim/tugkan-tepiltepe/edebiyat/turk-gunluk-ani/urunno=0000000632078

http://www.kitapyurdu.com/kitap/tup-babayim-amp-bir-babanin-gozunden-tup-bebek-yolculugu/360337.html

http://www.arkadas.com.tr/kitap/tup-babayim/9786056389900

http://www.inkilap.com/tugkan-tepiltepe/tup-babayim.htm

http://www.eren.com.tr/kitap/tup-babayim-bir-babanin-gozunden-tup-bebek-yolculugu-p12848596.html




http://www.okuoku.com/kitap/tup-babayim-bir-babanin-gozunden-tup-bebek-yolculugu-tugkan-tepiltepe-264649.html

http://www.kitapsahaf.net/kitap/tup-babayim-p600953.html

http://www.tikla24.de/kitap/tugkan-tepiltepe/tup-babayim/

http://www.kitapambari.com/UrunDetay/tup-babayim-tugkan-tepiltepe

http://www.bkmkitap.com/tup-babayim-bir-babanin-gozunden-tup-bebek-yolculugu-tugkan-tepiltepe-p395444.html

http://urun.gittigidiyor.com/kitap-dergi/tup-babayim-150192062

http://www.yemkitabevi.com/kitap/tup-babayim-444796

http://www.sozcukitabevi.com/tup-babayim

http://www.evrenselkitap.com/detay.asp?u=191136

http://www.kitapstore.com/Magaza/Urun/358359/Kitap/Magistra-Yayinlari/Tugkan-Tepiltepe/Tup-Babayim-amp-Bir-Babanin-Gozunden-Tup-Bebek-Yolculugu/

http://www.kitapvitrini.com/magistra-yayinlari/tugkan-tepiltepe/tup-babayim-9786056389900.htm


16 Mart 2015 Pazartesi

bebekveben.com Röportajım

Sevgili arkadaşım Tanla'nın sahibi olduğu bebekveben.com sitesinde yayımlanan röportajımı sizlerle paylaşmak istedim... Çok keyifli ve güzel oldu.. Çok teşekkür ederim Tanla :)


Tüp Babanın Hikayesi Kitap Oluyor

“Aşkım kiminle konuşuyorsun? Ne konuşuyorsun? Cevap versene! Ne oldu?” diyerek kapıyı yumruklamaya başladım. Çatlayacaktım artık heyecandan. O birkaç saniye geçmek bilmedi. Birden kapıyı açıp dışarı çıktı.
Başında ışıktan bir taç vardı sanki. Sanki boyu uzamıştı, ululaşmıştı karım. Çok güzel gülümsüyordu. Bana baktı, baktı, baktı ve neredeyse fısıldayan bir sesle “Anne oluyorum!” dedi!
Ben o anda ne olduğumu ne yaptığımı hatırlamıyorum. Ne zaman sonra Nursen’e sımsıkı sarıldım ve “Seni çok seviyorum aşkım!” diyerek öpmeye başladım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum ama yine de birkaç damla akmasına engel olamadım. Tarifi imkânsız bir mutluluktu benim için. Nursen için de öyle tabi ki. Annem, teyzem hep beraber birbirimize sarıldık. Ben havalarda uçuyordum. Baba oluyorum yahu, baba! Şahane bir duygu bu!
Tüp Babayım “Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu”
Tuğkan blogum vasıtasıyla tanıştığım arkadaşlarımdan biri. Aile blogları dünyasında blogger babalara fazla rastlamadığımız için kısa sürede kalabalığın içinden sıyrıldı. Eşinin hamileliği ve kızı Lâl’ın tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelişini kaleme aldığı blogunda samimi ve esprili anlatımıyla dikkatleri çekti. Şimdi bu maceralarını kitaba dönüştürüyor. 9 Şubat 2015’de piyasaya çıkacak kitabı Tüp Babayım “Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu”nun öncesinde Tuğkan ile sıcak bir röportaj gerçekleştirdim.
Kendinden biraz bahseder misin? Tuğkan Tepiltepe kimdir?
25 Şubat 1972 Ankara doğumluyum. Tüm eğitim hayatımı Ankara’da tamamladım. Aslen iktisat bölümü mezunu olmama rağmen çalışma hayatım hep “bilgisayar” üzerine oldu. Son 15 senedir bir üniversitede akademik uzman olarak çalışıyorum. 38 yaşıma kadar hayatımı bekâr devam ettirdim, hatta 35 yaşımdan itibaren müzmin bekârlığa terfi ettim. Artık ben ve ailem evlenmemden umudu kesmişken birden herşey değişti. Nursen ile tanıştım ve 8 ay içinde evlendim. Çok mutlu, sevgi ve aşk dolu bir evliliğimiz oldu ve hâlâ öyle sürüyor. 2011 yılının Ekim ayında ise kızımız Lâl dünyaya geldi. Lâl tüp bebek yöntemi ile dünyaya geldi ve hikâyem de işte bu süreci anlatıyor.
tugkan
Tüp bebek tedavisini, eşinin hamilelik sürecini ve sonrasında kızınız Lâl ile maceralarınızı anlattığın bir blogun var. Blog yazma fikri nereden doğdu?
Kızım Lâl tüp bebek yöntemi ile dünyaya geldi. Tedavinin başından itibaren çok zorlu ve enteresan günler yaşadık. Eğlenceli anlar, sıkıntılar ve bu sıkıntıları aşmak için kendimizce geliştirdiğimiz çözümler gibi… Lâl doğduktan sonra geçirdiğimiz günleri hep konuşuyorduk ve gülüyorduk. Derken eşim Nursen ve çok yakın arkadaşı bana bunları yazmam için fikir verdi. Benimde kafama yattı ve bilgisayarımda bir sayfa açıp tedavinin en başından hatta Nursen’le tanışmamızdan itibaren, yani ilk kıvılcımdan itibaren, yazmaya başladım. Baktım gayet güzel yazmaya devam ediyorum ve bana bile ilgi çekici geliyor hikâyem. O zaman bunu bir blog açıp orada yayınlayayım diye düşündüm. Şu anda yayında olan Baba olacağım, oluyorum, oldum isminde blogumu açtım. Her gün 2-3 paragraflık bir yazı yayınlamaya başladım. Blogum kısa sürede büyük bir ilgi çekmeye başladı. Amacım kendi yaşanmışlarımı anlatarak insanlara naçizane fikir verebilmek ve yardımcı olabilmekti. Bloguma telefonum ve e-posta adresimi de yazdım ki okuyanlar bana direkt ulaşabilsinler. Gerçekten birçok kişi gerek telefonla arayarak, gerekse e-posta yoluyla benimle konuştu ve bende elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Blog yazmak beni gerçekten çok mutlu ediyor.
Aile konularında blog yazan baba sayısı fazla değil. Bir başka deyişle aile blogları çoğunlukla kadınların hakimiyetinde. Böyle bir ortamda blog tutan babaları görmek çok hoşumuza gidiyor. Sence babaların bloglamaya az ilgi göstermesinin sebebi ne? Babalara blog tutmayı tavsiye ediyor musun?
Evet, aile ve çocukları üzerine blog yazan fazla erkek yok. Çünkü bir çok erkek böyle konuları açığa vurmak, özelini paylaşmak istemez. Türk erkeği tabii o yüzden :) Hele ki tüp bebek süreci, hamilelik dönemi erkekler için gerçekten çok özel bir dönem. Fakat artık bunları aşmak lazım bence. Yaşanmışlıkları paylaşmak, anıları anlatmak hem aile için hem de okuyucular için çok yardım edici ve faydalı kaynaklar olabiliyor. Her babaya anılarını, yaşadıklarını yazmayı ve özellikle bir blog açarak yazmalarını tavisye ediyorum. En güzeli ileride çocuklarına bir hatıra bırakmış olacaklar.
Lâl’ın tüp bebek olarak dünyaya gelme hikâyesini okudum. Belki şimdi yönelteceğim soru size daha önce pek çok kez soruldu. Ancak yanıtın önemli ve yol gösterici olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir sağlık mecburiyeti olmadığı halde neden tüp bebek yapmaya karar verdiniz? Sonuçta belli bir bütçe ayırılması gereken ve pek çok aşamaları olan bir uygulama…
Önce her çift gibi doğal yollardan denedik tabii. Ama bir süre sonunda olmadığını görünce bu yola başvurduk. Sağlık problemi yoktu ama yapılan testlerde artık hem eşimin hem benim yaşlarımız 38 olduğundan, ne zaman hamilelik olacağının belli olmadığını söyledi doktorlar. Hani kahve falı gibi, 3 gün de olur, 3 ay da olur dediler. Bir tabii o yaştan sonra kadın için artık ne zaman ne olacağı belli olmaz. Doktorumuz “Madem bir bebek istiyorsunuz hiç riske atmayın. Hadi gelin tüp bebek yapalım size…” dediler. Biz de kısa bir düşünme evresinden sonra “E hadi bakalım, olur.” dedik. Maddi olarak tabii ki külfetli. Hele ki devlet memuruysan. Ama böyle bir durumda gözün o kısmını görmüyor. Hangi aşamalardan geçeceğimzi de detaylı olarak anlatıldı. Fakat o anlatılanları pek de önemseyerek dinlemedik. Çünkü karar verdik, bu tedaviye ve yaptıracaktık. Ne olursa olsun…
Tuğkan Tepiltepe
Tüp bebek sürecine başlamadan önce aklınıza takılan en büyük soru neydi? Bu soruyu zaman içinde nasıl yanıtladınız?
Açıkcası kafımıza takılan bir konu yoktu. Sadece bir kere deneyelim oldu oldu, olmadı hayatımız böyle devam eder diye düşünüyorduk. Zaman içinde gördük ki tedavi ikimizi de zorluyor. Özellikle kadın açısından daha zor. Ama hep kararlı ve olumlu yönden baktık ve bu zorlukları biraz da eğlenceli hâle getirerek atlattık.
Tüp bebek sürecinin sizin için en güzel ve en zorlu yönleri neydi?
En güzel yanı doktorumuz ve ekibinin bize olan desteği ve olumlu, sıcak yaklaşımıydı. Bizi çok güzel yönlendirdiler ve moral verdiler. Tüm sürecin yolunda olumlu şekilde devam etmesi ise ayrı bir güzellikti.
Ancak zor yanları ise Nursen’in aldığı ilaçlar, iğneler yüzünden doğal olarak yaşadığı depresyonlar, hormonal değişikler sonucu ortaya çıkan sıkıntılardı. Benim içinse uyguladığım perhizler, sperm kalitesini yükseltmek için uyguladığım çalışmalardı. Ama dediğim gibi esas ve en zor kısmını Nursen yaşadı. Bunun yanı sıra benim için büyük zorluk ise Nursen’in yaşadıkları karşısında zorlanmam, onun moralini yüksek tutmaya çalışmam, o doğal değişikliklerini ve ataklarını alttan alarak, anlayış göstererek göğüslemem oldu. Ama ne olursa olsun her anı keyifli ve güzel geçti.
Tüp bebek düşünen ailelere vereceğin 3 önemli tavsiye ne olur?
Öncelikle karar vermeden önce çok iyi düşünmeleri ve kendilerini hazır hissetmeleri çok önemli.
Karar verdikten sonra ise çok iyi bir tüp bebek merkezi ve doktorla bu işe girmeleri. Gerçekten konusunda uzman olmayan ve sadece maddi çıkarlar için, hastayı sadece bir müşteri olarak gören çok tüp bebek merkezi ve doktor olduğunu sıklıkla duydum.
En önemlisi ise bu işe başlanmasıyla birlikte psikolojilerinin çok iyi olması, morallerini hep yüksek tutmaları gerekiyor. Her aşamasına olumlu bakmak, moralli olmak, kendilerini sıkmamaları çok ama çok önemli.
TÜP BABAYIM “Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu…” isimli kitabın çok yakında okurlarla buluşacak. Bu kitabı yazmak nereden aklına geldi?
Aslında kitap yazmak gibi bir düşüncem yoktu. Zaman geçtikçe blogumda yazdığım tüp bebek tedavisinin hikâyesi bitti. Hazır her şey böyle güzel gidiyorken hamilelik sürecini de yazmaya karar verdim ve devam ettim. Çünkü hamilelik sürecinde de eşimle birlikte çok güzel, değişik ve eğlenceli tabii ki aynı zamanda doğal olarak sıkıntılı günler yaşamıştık. Tüm süreci bir baba ve erkek gözünden bakarak yazıyordum. Bloguma yazmaya devam ederken okuyan yakınlarımdan ve okuyuculardan bu hikâyenin kitap olması lazım diye teşvikler geliyordu. Önceleri kitabın bana çok olduğunu düşündüm ancak zaman geçtikçe de mantıklı gelmeye başladı ve kitap üzerine yoğunlaşmaya başladım. Tam bu sıralarda liseden bir sınıf arkadaşım aradı ve “Senin blogunu kitap yapmak istiyorum. Ne dersin?” dedi. Bende ne diyeceğim? Tabii ki olur dedim ve çalışmalara başladık. Uzun ve özenli çalışmalar sonucunda hikâyem kitap oldu.
Ama yazmamdaki en önemli amacım ileride kızıma bir hatıra bırakmak. Büyüdüğünde okuyunca ne hissedecek çok merak ediyorum.
Tuğkan Tepiltepe
Blog dünyasında yazılarını bir kitaba çevirmeyi hayal eden pek çok arkadaşım var. Onlara yol göstermek amacıyla kitap yazma sürecinden biraz bahseder misin? Bu işe ne kadar süre ayırdın? Yazarken nelere dikkat ettin?
Aslında bloğumun kitaba dönüşmesi çevremin verdiği fikir ve destekle oldu. Gerek okuyucularım gerekse çevremdeki diğer insanlar bu hikâyenin kitap olması gerektiğini söylüyorlardu. Blogda zaten yazılarım devam ediyordu. Bir anda kitap yapmaya karar verdim ve hikâyemi blogda keserek kitaba yönelik yazmaya başladım. Blogda artık sadece makalelerimi yayınlıyordum ki hâlâ da öyle. Hikaye bittikten sonra 4 kez baştan ele alıp kitap için kendimce hazır hâle getirdim. Daha sonra ise editörüm tekrar elden geçirdi kitap oluştu. Blogu yazmaya başladığım tarihten itibaren ele alırsak 3,5 sene sürdü. Ama kitap aşamasına karar verdikten sonra yaklaşık 2 seneyi buldu son haline gelmesi. Yavaş yavaş ama çok ince eleyip, sık dokunarak oluştu kitabım. Özellikle kitabıma çok sevdiğim ve saydığım Prof. Dr. Üstün Dökmen’in beni kırmayarak önsöz yazması ayrı bir moral oldu benim için. Hele ki “Dünya’da bir ilk” tespiti çok önemli. Ben bu kitabın Türkiye’de bir olduğunu biliyordum ancak Üstün hocamın bu tespiti çok daha önemli bir açı kazandırdı kitabıma.
Hikayenizi okuyanlar size nasıl tepkiler veriyor?
Çok güzel tepkiler aldım. Okuyanlar tüp bebek konusunda kendilerine cesaret geldiğini, daha rahat olduklarını söylediler. Anne adayları özellikle eşlerini okuttuklarını söylediler. Daha çok erkeklere yönelik yazdığım için erkeklerden de çok güzel tepkiler geldi. Bir iki erkek okuyucum eşlerinden “Bak ne kocalar var. Sen niye böyle değilsin? Niye bunları yapmadın?” diye fırça bile yemişler. Ama sanırım bir çok kişiye naçizane faydam oldu.
Yazılarında en çok etkili olan konu ne oldu?
Bildiğiniz gibi özellikle ülkemizde tüp bebek konusu bir tabu halinde. Hem erkek hem kadın açısından saklanması gereken, utanılacak bir konu gibi görülüyor. Ben bunun böyle olmadığını özellikle belirtmeye çalıştım. Özellikle erkek açısından çok daha fazla gizleniyor ve utanılıyor tüp bebek tedavisi. Aslında gayet doğal bir durum. Sonuçta tıbbi bir olay ve her insanın yaşayabileceği bir süreç. İşte tüm bunları açıklığa kavuşturarak bu tabuyu yıkmaya çalıştım ve sanırım başarılı da oldum.
Tuğkan Tepiltepe
Yazılarını okuduğumda tespit ettiğim bir durum, klasik Türk erkeğinden farklı olarak tüp bebek yapma ve eşinin hamileliği süresince son derece ilgili ve tüm sürece katılımcı bir yaklaşımın var. Böyle katılımcı olmayı nasıl başardın?
Sonuçta bir bebek sahibi olmak kadın veya erkeğin tek başına karar verdiği bir olay değil. Tabii ki tek başına değişik yöntemlerle çocuk sahibi olan kadınlar var ama özellikle evli çiftlerde ortak karar veriliyor ve bu sürece giriliyor. Ben de kendimi eşimden ayırmayarak aynı heyecanla yaşadım tüm süreci. Amerikalıların bir lafı vardır; “Biz hamileyiz” derler. Çok doğru bir tespit. Eğer eşimle birlikteliğimizin bir meyvesi olacaksa ben de bunu en az eşim kadar yaşamalıyım ve her anında, her noktasında yanında olmalıyım. Bir erkeğin yapabileceği ne varsa elimden geldiğince yapmaya çalıştım.
Bu kitap okuyucularına ne kazandıracak?
Özellikle Türk insanı bilimsel gerçeklerin yanı sıra yaşanmışlıklardan kendine pay çıkartır ve destek alır. Ben kitabımda tamamen kendi yaşadıklarımı anlattığım için tüp bebek tedavisi düşünen veya tedavi sürecinde olan kişiler hatta normal yollardan hamilelik yaşayan çiftler bile okuduklarında kendilerini görecek ve kendilerine belki bir çıkış yolu, çözüm önerisi bulabilecekler. Aslında bu kitapta kendimin ve eşimin hikâyesinin yanı sıra insanlarımızın da yaşadıkları veya yaşaması gerekenleri sunmaya çalıştım.
Son olarak söylemek istediğin birşey var mı?
Daha blog halindeyken hikâyem bir çok insana moral verdi, fikir verdi, destek oldu, tüp bebek konusunda cesaretlendirdi. Kitabım ile daha çok kişiye ulaşabileceğim ve naçizane daha çok kişiye faydam olabilecek. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Ve bu kitabı yazmaya beni teşvik eden başta karım Nursen’e ve çevremdeki herkese çok teşekkür ederim. Ama özellikle katabımı yazmaya sebep olan çiy damlam Lâl’e çok teşekkür ederim…
Tuğkan Tepiltepe’nin kitabı TÜP BABAYIM “Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu…” 9 Şubat 2015’de Magistra yayınevinden çıkacak. Tüp bebek konusuna ilgi duyan ve hatta bebek yapmayı düşünen tüm çiftler için çok güzel bir kaynak olacağına inanıyorum. Kitapevlerinizden ısrarla isteyin…

Anketimize katılın, Muhteşem hediyelerden birini kazanma şansı yakalayın!

Siz de 3 farklı Allegra Çocuk anketimize katılarak, bebek ürünlerinden birini ya da 100 TL’lik Joker hediye çekini kazanma şansı yakalayın.


Çocuk Oto Koltuğu Anketi


Aşağıdaki linkte yer alan anketimizi tamamlayan katılımcılar arasından çekilişle belirlenecek 1 kişi en son model çocuk oto koltuğu ve 10 kişi 100 TL değerinde Joker hediye çeki kazanacak.


Ankete Katılmak için; http://www.allegra-insight.co.uk/cs/8FI/blog



Bebek Aksesuar Ürünleri 


Aşağıdaki linkte yer alan anketimizi tamamlayan katılımcılar arasından çekilişle belirlenecek 2 kişi güvenlik kapısı, 5 kişi beslenme aksesuar seti ve 5 kişi 100TL değerinde Joker hediye çeki kazanacak.


Ankete Katılmak için;  http://www.allegra-insight.co.uk/cs/8Gu/blog



Bebek Arabası Anketi 


Aşağıdaki linkte yer alan anketimizi tamamlayan katılımcılar arasından çekilişle belirlenecek 1 kişi en son model bebek arabası ve 15 kişi 100 TL değerinde Joker hediye çeki kazanacak.


Ankete Katılmak için;  http://www.allegra-insight.co.uk/cs/8Dg/blog



Hadi hemen katılın, birbirinden değerli hediyeleri kazanan siz olun!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

20 Şubat 2015 Cuma

Pegasus'tan Müthiş Doğum Günü Sürprizi

Düşününce biz annelerin hayatta en çok heyecanlandığı ve hiçbir zaman da unutmayacağı (unutmak da istemeyeceği) an, bebeklerimizin doğum anıdır! Doğumda bebeğimin ilk defa ağlarken çıkardığı ses hâlâ kulaklarımda. :)


Doğumdan sonra yüzlerine her baktığımızda bu heyecanın onlarla birlikte hızla büyüdüğünü de hissederiz. Bu yüzdendir ki bebeklerimizin doğum günleri hem onlar hem de bizim için çok önemli! :)


Pegasus bu heyecanımızı görüp yaşadığımız bu mutluluğu daha da artırarak çocuklarımızın doğum günlerini uçaklarında kutlamaya başladı! Hem çocukları hem de bizi çok mutlu ediyor!


Tüm anne babalar bu videoyu izlemeli. :) http://youtu.be/hKi6S_iZxLM


Bir boomads advertorial içeriğidir.

31 Ocak 2015 Cumartesi

KidZania İstanbul’da!


İstanbul Akasya Acıbadem’de çocuklar için harika vakit geçirebilecekleri bir aktivite alanı mevcut: KidZania. KidZania’yı en kolay şekliyle çocuklar için kurulmuş, onların boyutlarına göre detaylandırılmış bir çocuk ülkesi olarak tanımlayabiliriz. Tek farkı büyüklerin yerine meslek gruplarındaki çalışanların hepsinin çocuk olması ve çocukların dilediği mesleği seçme ve deneyimleme şansını elde etmesi. Meslek deneyimleme çocukların empati yeteneklerinin gelişmesi açısından da çok faydalı çünkü bu sayede keyif aldıkları bir oyunun içindeyken kendilerini daha iyi tanıma şansına da erişebiliyorlar. Aynı zamanda para kazanıp harcamayı öğreniyorlar ki bu da başka bir empati yeteneği geliştirmelerine olanak sağlıyor.


Oyunlar olmasaydı hayat bu kadar renkli olur muydu? 


KidZania’da aktivitelere dahil olmak için belirlenen yaş aralığı 4 – 14. Bu yaş aralığındaki çocuğunuzla beraber geldiğinizde isterseniz çocuğunuzu size ayrılan camlı bölgede izleyebilir, isterseniz ebeveynlere ait alanlarda zaman geçirebilirsiniz. Onlar da bu süre dahilinde hemen hepsi üniversite öğrencisi olan ve burada çalışmak için belli bir eğitim sürecinden geçmiş Zupervisor isimli görevlilerle birlikte olacaklar. Zupervisorlar çocukları yönlendirme ve rehberlik etme açısından çok önemli bir görev üstleniyorlar. Ebeveynlerin ya da sadece çocukların olduğu bir aktivite alanının rahat ve huzurlu olması için sürecin düzenli ve sorunsuz işlemesi açısından çok önemli. 


Eğlenceli Doğum Günü Partisi Önerisi


Doğum Günü Kutlamaları İçin  vazgeçilmez yerlerinden olan Party House, Disco Lounge/Globe, Games Room, Stadium gibi KidZania’nın farklı eğlence anlayışlarına göre dizayn edilmiş alternatif alanlarında çocuğunuza müthiş bir parti verebilirsiniz.



National Store ürünlerine Mutlaka Göz Atın!


KidZania’ya gidip de sevimli karakterin de ürünlerinin bulunduğu National Store’a uğramamak olmaz. Ben daha çok kırtasiye ürünleri için alışveriş yapıyorum ancak siz ihtiyacınıza göre tekstil  ürünleri de alabilirsiniz. Üstelik Şubat sonuna kadar seçili ürünlerde %50 indirim fırsatıyla çocuğunuzu bütçenize zarar vermeden sevindirebilirsiniz.


İÇERİK: http://www.nilsmum.com/

Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Ocak 2015 Perşembe

TÜP BABAYIM "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu..."

Çok yakında kitap raflarında ki yerini alacak... 

Bu kitapta bir baba Dünya’da ilk defa nasıl tüp bebek babası olduğunu, samimi bir üslupla ayrıntılı olarak anlatıyor. Kitap her şeyden önce tüp bebeği denemek isteyenlere, birinci ağızdan bilgi verir, rehberlik yapar niteliktedir. Tepiltepe’nin bu uzun soluklu gözleminin psikolojinin çeşitli alanlarında, örneğin iletişim psikolojisinde araştırmacılara kaynak da olabileceği görüşündeyim.

Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

1 Ocak 2015 Perşembe

Vestel İngiliz hastaya derman oldu!

Bugün sizlerle İngiltere’de yaşayan 9 yaşındaki Daisy Ames’in hem umutlandıran hem de gurur veren iyileşme hikayesini paylaşmak istiyorum. 


Vestel’in hem Türkiye’de satışa sunduğu hem de dünyaya ihraç ettiği Pyrojet teknolojili çamaşır makinesi Londra’da ağrılı egzama hastası 9 yaşındaki Daisy Ames’e derman olmuş.  


7 alerjen ve 4 bakteriye karşı etkili dünyadaki tek makine olan Pyrojet’in anti-alerjen programı kıyafetlerde etkili hijyen sağlayıp, egzama döngüsünü  kırmayı başararak, küçük kızı iyileştirmiş. 


Dört çocuk annesi Laura Ames,  Allergy UK tarafından kendilerine bağışlanan çamaşır makinesinin hayatlarını değiştirdiğini, küçük kızı Daisy Ames’in doğuştan beri ciddi boyutta egzama hastası olduğunu, pek çok cilt tedavi yöntemi denediklerini ama Daisy’nin kabarmış ve iltihaplı yaralarını bir türlü yatıştıramadıklarını söylemiş.  


21 milyon alerjik hastaya yardım için kurulan Allergy UK’in aileye bağışladığı  Pyrojet teknolojisine sahip Vestel Çamaşır Makinesi ile ise küçük kızın yaraları birkaç ay içinde iyileşmiş. Artık Daisy’nin bütün kıyafetleri, nevresimleri yeni makine ile yıkanıyormuş.  


Konu ile ilgili Vestel Ticaret A.Ş. Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü Ergün Güler’de bu sevinçli haber üzerine, öncelikle bir baba olarak küçük bir kız çocuğunun acı veren hastalığının iyileşmesine katkı da bulundukları için çok mutlu olduğunu aynı zamanda da Vestel ailesi olarak bu önemli başarıya imza attıkları için çok büyük gurur duyduğunu söylemiş. 


Bu güzel haberden sonra sizler için bu rekortmen çamaşır makinesinin özelliklerini araştırdım. 


Anti-alerjen programı sayesinde hem çocuklu aileler hem de bu tarz rahatsızlığı olan kişiler için tam bir ilaçken aynı zamanda  enerji tasarrufu sayesinde de aile bütçesine de katkısı büyükmüş.  


Yeri gelmişken Vestel Rekortmen Çamaşır Makinesi’nin diğer özelliklerinden de bahsetmek gerekirse:


Vestel’in Pyrojet teknolojili rekortmen çamaşır makinesi, A+++ enerji sınıfındaki 8 kg kapasiteli ürünlerden yüzde 70 daha az enerji tüketiyor. Enerji verimliliği ile Alman Elektrik, Elektronik ve Bilişim Teknolojileri Kurumu VDE’den onay alan Vestel Pyrojet teknolojili çamaşır makinesi, su ve elektrik tüketiminde sağladığı rekor tasarrufla öne çıkıyor. Pyrojet teknolojisi, çamaşır makinesinin yıkama esnasında aldığı suyu kısa sürede arzu edilen sıcaklığa ulaştırıp duşlama yöntemi ile doğrudan çamaşırlarla buluşturarak su ve elektrik tüketiminde gözle görülür düşüş sağlıyor. 


Ayrıca, 12 dakikada yıkama yapabilen Süper Hızlı Yıkama Programı’na sahip Pyrojet teknolojili Vestel çamaşır makinesi, kirlilik seviye seçimi ve 22 farklı lekeye uygun yıkama opsiyonu da sunuyor. 


 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Kasım 2014 Cuma

Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü

Çocuklarımız, bizim hayatımız ve geleceğimiz.. Bugünümüz onlarla var ve geleceğimiz onlarla var olacak..

UNICEF Kaynaklarından Çocuk Hakları Sözleşmesinden Kısaltılarak Alınan ve Çocukların Diliyle İfade Edilen Özeti...

Madde 1: Ben çocuğum. On sekiz yaşına kadar bir çocuk olarak vazgeçilmez haklara sahibim.

 
Madde 2: Bu sözleşmedeki haklar bütün çocuklar içindir; beyaz çocuk, kara çocuk, kız çocuk, erkek çocuk fark etmez. Doğduğumuz yer, konuştuğumuz dil de fark etmez. Büyüklerimizin inançlarının, görüşlerinin farklı olması yüzünden çocuklara ayrım yapılmaz. Bu haklara sahip olmak için çocuk olmak yeterlidir. 

Madde 3: Büyükler, çocuklarla ilgili bütün yasalarda, bütün girişimlerde önce çocukların yararlarını düşünürler. Büyüklerimiz bu ödevlerini yapamıyorsa devlet çocuklara bakar ve korur. 

Madde 4: Haklarımızın uygulanması için gereken her türlü çaba gösterilir. Haklarımdan yararlanmam bütün devletlerin güvencesi altındadır. 

Madde 5: Bizi büyüten, yol gösteren büyüklere bizi daha iyi yetiştirsinler diye yardım edilir. 

Madde 6: Çocukların yaşamını korumak herkesin ilk görevidir.Yaşamak her çocuğun en temel hakkıdır. 

Madde 7: Her çocuğa doğduğunda bir isim konur. Devlet bu ismi kaydeder. Çocuğa kimlik verir. Artık çocuk o devletin vatandaşı olur. 

Madde 8: Konan ismim, kazandığım vatandaşlık hakkım ve aile bağlarım korunur. Bunları değiştirmek için baskı uygulanmaz. Bunlar benden alınırsa bütün devletler ona karşı çıkar. 

Madde 9: Çocuğu ailesinden kimse koparıp alamaz. Ama bazen de anne baba çocuğa bakamaz durumda olabilir. Çocuk bu durumdan zarar görebilir. Çocuk zarar görmesin diye çocuğa başka bir bakım sağlanır.Bu bakım sırasında çocuk anne babasıyla düzenli görüşebilir. 

Madde 10: Ayrı ülkelerde yaşayan anne baba ve çocukların birlikte yaşamaları için her türlü kolaylık gösterilir. 

Madde 11: Çocuklar anne babalarının birlikte izni ve haberi olmadan başka ülkelere götürülmezler, oralarda bırakılmazlar. Bunu yapanlara karşı mücadele edilir. 

Madde 12: Beni ilgilendiren konularda benim de görüşlerim alınır. Büyükler beni dinlerler. Düşüncemi öğrenmeye özen gösterirler. Çok küçüksem bir büyük de benim adıma konuşabilir. 

Madde 13: İsteklerimi ve düşüncelerimi seçtiğim bir yolla açıklayabilirim, resmini çizebilirim ya da yazabilirim. Ama bazı konularda başka kişiler ve toplum zarar görecekse o konudaki kurallara da uymam gerekir. 

Madde 14: Biz çocukların düşüncelerini geliştirmeleri ve istedikleri dini seçmeleri hakkına saygı gösterilir. Bu konuda bizi yetiştirmekle yükümlü olan büyüklerimizin de bize yol gösterme hakları ve görevleri vardır. Onlara da saygı gösterilir. 


Madde 15: Arkadaşlarımla barış içinde toplanabilirim. Dernekler kurabilirim. Kurulu derneklere üye olabilirim. 

Madde 16: Çocuklar onurlu ve saygın birer insandır. Hiç kimse onların onurlarını kıramaz, onları küçük düşüremez, yaşadığı konut ve kurumdaki özel yaşantısına karışamaz. Bu haklarımız yasalarla korunur. 

Madde 17: Kitle iletişim araçları önemlidir, her türlü iletişim aracını kullanarak kendim için bilgi alabilirim. 

Madde 18: Yetiştirilmemizden en başta anne babamız ya da onların görevini üstlenmiş büyüklerimiz sorumludur. Onların bu görevlerini en iyi biçimde yapabilmeleri için her türlü kolaylık sağlanır, gerekiyorsa yardım edilir. 

Madde 19: Yetişmemizden sorumlu olanlar bu haklarını çocuklara zarar verecek şekilde kullanmazlar. Çocukların bu tür zararlara uğramaması için her türlü önlemi almak devletin görevidir. 

Madde 20: Çocuklar ailelerinden yoksun kalabilirler. Bazı aile ortamları ise çocuklar için yararlı olmayabilir. İşte o zaman çocukların devletten özel koruma ve yardım alma hakları vardır. Devlet bu görevini çocuk için uygun aile bularak ya da onlara bakacak kuruluşlara yerleştirerek yapar. 

Madde 21: Anne babasıyla olamayacak çocukların aile yoksunluğu çekmemesi için onlara iyi aileler bulunur. Bunun için çok dikkatli bir araştırma yapılır. 

Madde 22: Çocuklar başka ülkeye gitmek zorunda kalırlarsa o ülke de çocukları korur. Birbirinden ayrı kalan anne ve baba birleştirilmeye çalışılır. 

Madde 23: Özürlü çocuklar özel olarak korunurlar. Kendilerine yeten saygın birer insan olmaları sağlanır. Devlet onların bakımları, eğitimleri ve iş sahibi olmaları için gerekli kurumları oluşturur. Ailelerine her türlü yardımı yapar. 

Madde 24: Sağlığım ve hastalıklardan korunmam, devletin ve toplumun güvencesi altındadır. Bunun için beslenmeme, aşılarımın yapılmasına, çevrenin temizliğine dikkat edilir. Hastalanırsam tedavi edilirim. 

Madde 25: Kreşler, çocuk yuvaları, yurtlar, okullar, çocuk hastaneleri çocukların haklarına uygun olarak, çocuklara daha iyi bakmak için yeniden düzenlenirler. 

Madde 26: Bütün çocukların sağlıkları, eğitim hakları, beslenme ve bakımları güvence altına alınır. 

Madde 27: Bana bakmakla yükümlü olanlara bana daha iyi bir yaşam sağlamaları için gerekirse giyim, barınma ve beslenme konularında yardım edilir, destek olunur. 

Madde 28: Eğitimimi eksiksiz yapabilmem için desteklenir ve korunurum. İlköğretim herkes için parasızdır, kız olsun erkek olsun her çocuk için zorunludur. 

Madde 29: Devlet, benim tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, sorumluluk üstlenecek şekilde yaşamamı sağlar. 

Madde 30: Azınlık grubun çocuklarına da herhangi bir ayrım yapılmaz, devlet azınlık gruplardan gelen çocukların haklarını da korur. 

Madde 31: Boş zamanlarımı değerlendirmem, oynamam, eğlenmem için çocuk bahçeleri, çocuk kulüpleri, kitaplıklar, spor okulları açılır. Her çocuk böyle faaliyetlere özendirilir. Bunlardan yararlanmak hepimizin hakkıdır. 

Madde 32: Ben çocuğum. Büyükler gibi bir işte çalışamam. Ben okula gider ve oynarım. Eğer çalışmak zorunda kalırsam yapacağım iş eğitimime engel olmamalı, sağlığımı bozmamalı, bende zararlı alışkanlıklar yaratmamalıdır. 

Madde 33: Çocuklar zararlı maddelere karşı korunurlar. Bunları üretenler ve çocuklara verenlere cezalandırılırlar. 

Madde 34: Bedenim bana aittir. Beni bedensel ve ruhsal yönden örseleyecek hiçbir yaklaşıma izin verilmez. 

Madde 35: Çocukları kaçırıp kötü kişilere satan, onları uygunsuz şekilde çalıştırmak isteyenlerle tüm devletler mücadele ederler. Çocukları korurlar. 

Madde 36: Büyükler kendi çıkarları için çocukları kullanamazlar. 

Madde 37: Hiçbir çocuk insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Çocuklar suç işlemişse uygulanacak cezalar yaşına uygun gelişmelerini engellemeyecek şekilde ve eğitsel olmalıdır. 

Madde 38: İnsanların birbirlerini öldürmesi kötüdür. Savaş insanların birbirlerini öldürmesidir. Çocuklar savaştan korunmalıdır. On beş yaşından küçük hiçbir çocuk askere alınmaz. 

Madde 39: Eğer çocuklar çeşitli nedenlerle zarar görmüşlerse bedensel ve ruhsal sağlıklarına yeniden kavuşmaları için tüm önlemler alınır. Yeniden topluma kazandırılırlar. 

Madde 40: Çocuklar suçun ne olduğunu bilmezler. Bilerek ve isteyerek kimseye zarar vermezler. Suç işleyen çocukların yeniden topluma kazandırılması için özel yasalar çıkarılır, özel kuruluşlar oluşturulur. 

Madde 41: Eğer bir ülkenin yasaları bu çocuk hakları sözleşmesine uygunsa değiştirilmez. Değilse değiştirilir. 

Madde 42: Çocukların haklarına ilişkin tüm bu ilkeleri hem çocuklar hem de büyükler öğrenmeli ve öğretmelidir.


19 Kasım 2014 Çarşamba

ÇOCUĞUMA DOKUNMA - HER ANNE BABA MUTLAKA OKUMALI

Çocuk yetiştiren her anne babanın mutlaka okuması ve uygulaması gereken çok önemli maddeler..

1) Dudaklarından öpmeyin kuzularınızı,


2) Garson amca kızar şimdi , bak teyze kızacak şimdi diye herkes sana kızabilir bağırabilir imajı yaratmayın
3) Kalabalık araçlarda otur teyzenin kucağına, sıkış amcanın yanına diyerek yabancılar ile arasında bağı kuvvetlendirmeyin.
4) Akraba dahi olsa çocuğunuzu kimse ile tuvalete yollamayın.
5) Kendini öptürmek istemiyor ise "öpsün bir kere" demeyin ona kızmayın.
6) Utana sıkıla modern olacağım diye çocuğunuz ile banyo yapmaya çalışmayın. (dikkat bebeğiniz ile demiyorum)
7) Vücuduna o istemedikçe kimse dokunamaz bunu ona öğretin
8) Yol boş diye kırmızı ışıkta çocuğunuz yanında karşıdan karşıya geçmeyin
9) Yol boş diye üst geçit yerine trafiğin arasından karşıdan karşıya geçmeyin
10) Litre litre kola içip kola çok zararlı demeyin (inandırıcılığınız ölüyor)
11) Kitap , dergi, gazete okumuyor iseniz çocuğunuz okumuyor diye onu aşağılamayın. 
Gökten inmiyor okuma alışkanlığı.
12) Sen yapamazsın değil, denemek ister misin deyin...
13) Anne- baba olun arkadaş değil...
14) Cıssssss demeyin, ona olabilecek zararı anlatın. Anlayacağı cümleler ile bilimsel gerçekler ile değil
15) Göz teması kurun
16) Bolca sarılın (unutmayın sizden ihtiyacı olan sevgiyi alan çocuk dışarıya daha az 
yönelecektir.)
17) Aşağılamayın, yargılamayın, utandırmayın ve asla kıyaslamayın (unutmayın her çocuk özeldir. Tektir.)
18) Korkutarak değil açıklayarak öğretici olun.
19)Sorduğu kadarına yanıt verin destan yazmayın
20) Çocuğunuzu etiketlemeyin, olumlu-olumsuz etiketler baskı yaratır. Ona isim takmayın, el şakası yapmayın ...

11 Kasım 2014 Salı

DELİ YENGEÇ; KALİTELİ BİR ANKARA MEKÂNI

Ankara, iç anadolu şehri olmasına rağmen balıkçıları ve balık restoranları ile ünlüdür. İstanbullular bile der ki; Türkiye’de ki en taze balık Ankara’da bulunur. Bir Ankara’lı olarak bende böyle düşünüyorum aslında. Kızılay veya Ulus’da ki balıkçılara gittiğinizde her zaman günlük ve taze balık bulabiliyorsunuz.

E hâl böyle iken, bu kadar taze balık ve deniz ürünü varken balık restoranları da Ankara’nın olmazsa olmazı. Bu restoranların en kalitelilerinden birisi de Deli Yengeç…

Deli Yengeç, kendine özgü tarzı olan Ankara’nın nadide mekânlarından birisi.. Her daim kaliteli ve taze deniz ürünleri bulabiliyorsunuz. Balık çeşitlerinden tutunda diğer deniz ürünleri olan ahtapotu, yengeci, ıstakozu ne isterseniz mevsimine göre en taze şekilde müşterilerini bekliyor. Restoranın adına yakışır şekilde yengeç zaten mekânın favorisi.

İstediğiniz balığı dolaptan kendiniz seçip nasıl pişmesini istiyorsanız belirttikten sonra masanıza geçip şahane şekilde servisini bekliyorsunuz. Ya da dolaptan o güne özgü deniz ürünlerini gözünüzle seçip sipariş edebiliyorsunuz. Hani “Denizden babam çıksa yerim” derler ya… İşte Deli Yengeç tam bu düşüncede olan balık severler için..


Tabii ki balık ve deniz ürünlerinin yanı sıra sofranızı renklendirecek taze ve çok lezzetli mezeleri de her gün yenilenerek size servis edilmeyi bekliyor. Lezzetli ve sıra dışı mezelerden de tatmak gerekiyor yemeğinizin yanında.

Lezzeti destekleyen en önemli unsur önce göze hitap eden sunumudur. Sipariş ettiğiniz balık ve deniz ürünleri öyle güzel bir sunumla sofranıza geliyor ki eliniz çatal bıçağa gitmiyor bile… O tabaktaki sunumu bozmaya kıyamıyorsunuz… Önce biraz seyredip gözünüze, sonra o enfes kokusunu içinize çekip burnunuza, sonra nazik ve yumuşak hareketlerle tatmak üzere ellediğinizde doku duyunuza, bir lokma alıp yavaşça ağzınıza atıp şöyle bir dilinizle damağınız arasında ezdiğinizde de tat alma duygunuza hitap ediyor. İşte bu şekilde yediğinizin zevkine varıyorsunuz.

Deli Yengeç’in böyle lezzetli yemekleri yanında en önem verdiği ve çok da başarılı şekilde uyguladığı unsur ise müşteri memnuniyeti. Kapısından içeri girerken mekânın dekorasyonu, renkleri, aydınlatması, müziği direkt sizi içeri çekiyor. Size en önemli müşteri olduğunuzu hissettirecek karşılama ise cabası. Masanıza oturduktan sonrada size sunulan servis hizmeti ise sizin kendinizi rahat hissetmenizi, keyifle yemek yemenizi, sofranızı paylaştığınız kişilerle sohbet etmenizi sağlıyor.
Sofranızı taçlandıracak içecek seçimi de size kalmış. İster alkollü ister alkolsüz kaliteli ve çeşitli içeceklerden dilediğinizi seçebilirsiniz.

Deli Yengeç’in profesyonel, yenilikçi ve modern işletmesi de misafirlerinin memnuniyetini sağlamak için elinden gelenin en iyisini yapmak için çalışıyor. Onlar için önemli olan misafirlerinin bir seferlik değil her zaman Deli Yengeç’i ziyaret etmeleri.

Hatta şu anda ziyaretiniz için sizi heyecanla bekliyorlar….

https://www.facebook.com/pages/Deli-Yenge%C3%A7/390668697694409?fref=ts

6 Kasım 2014 Perşembe

Aquafresh - Küçük ağızların uzmanı

Anne ya da baba olarak, çocuğunuzun hayat boyu daha sağlıklı ve daha temiz dişlere sahip olması için ihtiyacı olan doğru diş fırçalama ve yeme alışkanlıklarını

en iyi siz kazandırabilirsiniz. 

Çocuğunuzun dişleri yüzde 50 daha incedir. Bu yüzden uzman korumamıza ihtiyaçları vardır. Çocuğunuzun yaşına uygun hazırlanmış Aquafresh Kids ile çocuklarınızın dişlerini rahatlıkla koruyabilirsiniz. 


Daha fazla bilgi için lütfen Facebook sayfamızı ziyaret edin: https://www.facebook.com/aquafreshtr


Bir boomads advertorial içeriğidir.

17 Ekim 2014 Cuma

Çiy Damlam, 3 Yaşında Oldun Bile…

Bir tanecik çiy damlam benim… Göz açıp kapayıncaya kadar geçti 3 sene. Bugün tam 3 yaşındasın artık. Tam üç sene önce bugün dünyaya geldin. Annen, ben ve sevdiğin bir çok yakının bu saatlerde hastanede heyecanla senin gelmen için saat sayıyorduk. Şimdi ise hayatımıza girdiğin günden beri artık seneleri saymaya başladık.

Çiy damlam, üç senemiz seninle dolu dolu geçti. Her anımızı seninle paylaştık, her anımızda yanımızda olmanı istedik. Gittiğimiz yer, yaptığımız iş fark etmedi, hep seninle beraber paylaştık o anları. Ama itiraf ediyorum, ara sıra annenle beraber baş başa bir yerlere giderek kaçamak yaptığımız zamanlar oldu. Ama inan ki tek amacımız, sadece senin biraz bizsiz kalıp kafanı dinlemen içindi J

Gayet sakin, rahat, sıcak kanlı, olumlu bir bebek oldun sen. Bebek diyorum çünkü artık kocaman oldun ve ‘çocuk’ sınıfına girdin. Ara sıra arızaya geçip huysuzlandığın zamanlar da oldu tabii ki ama ne de olsa sen bebeksin, bunlar olmazsa bir gariplik var demektir. Ama biz senden hiç şikayetçi olmadık. Bebekliğinden kaynaklanan her huysuzluğunda, her sorunda sakin ve mantıklı şekilde çözüme gitmeye çalıştık. Genelde de başarılı olduk. Tamam ara sıra annenin ve benimde çıldırdığımız zamanlarımız oldu ama sende bize biraz hak ver, biz de 40 yaşı devirmiş durumdayız. Bazen tahammül sınırımız düşük olabiliyor.

Sakin ve rahat bir bebek olmanda ki en büyük etken ise 2 yaşına kadar seni annenin büyütmesi oldu. Seninle o kadar güzel ve sakince ilgilendi ki sende bu sakinliği karakterinde, kişiliğinde yansıttın. 2 yaşından sonra ne mi oldu? Merak etme gene çok iyiydin. Yaklaşık 1 sene bıdıbıdı’cığın (babaannen) sana baktı ve sonrada kreşe başladın. (Babaanne’ne ilk konuşmaya başlamandan itibaren ‘bıdıbıdı’ dedin. Umarım bu mektubu okuduğun yaşlarında da bıdıbıdı demeye devam ediyor olursun. Ha bu arada annene de ‘Hua’ diyordun ama 3 yaşından 2 ay kadar önce sadece anne demeye başladın.)

Ben neredeyse hastalık derecesinde sana düşkün oldum. Seni, sensiz geçen her anda çok özlüyorum, aklıma geldiğin anda burnumun direği sızlıyor. Baba olmak ve özellikle de kız babası olmak çok değişik ve müthiş güzel bir duyguymuş meğerse. Sayende yaşadım bu güzelliği.

Zaten duygusal bir adamım ama seninle daha da duygusal oldum. Sen uyurken, oyun oynarken, yemek yerken hiçbir şey düşünmeden seni seyrettim. Kucağımda uyurken sana baktığımda gözlerim yaşardı. Sana olan sevgimden, mutluluğumdan ağladım.

Doğal olarak annene çok düşkün oldun. Bunu kıskanmıyor da değilim açıkçası. Ama bana olan sevginin de farkındayım. Bana ‘baba’ diye her seslendiğinde içim eriyerek yanına koştum, elimi tuttuğunda, başını göğsüme yasladığında, senin için çok konforlu olan göbeğime yattığında hissettiğim mutluluğumun, huzurumun tarifini yapamam. En ufak bir rahatsızlığında, en ufak bir şekilde canın acıdığında benimde içim sızladı. O acıyı, rahatsızlığı bende hissettim. Sen benim bir parçamsın ve hayatımsın, canımsın, her şeyimsin.

Son zamanlarda bana biraz daha düşkün olmaya başladın ve bu beni çok mutlu ediyor. Hani derler ya “kız çocukları babalarına düşkün olur” diye, işte bende bunu bekliyorum heyecanla. Seninle oyun oynamak, birlikte bir şeyler yapmak, beraber zaman geçirmek, seninle herhangi bir zamanı paylaşmak benim için en büyük mutluluk. Bazen bir işi yaparken bana yardım bile ediyorsun ya hani işte o zamanlarda işim bir kolaylaşıyor ve keyifli hale geliyor ki sorma gitsin. Mesela elimde tornavida bir şeyleri vidalarken bana yardım edip o vidaları senin vermen, yaptığım bir şeyin ucundan tutman seninle geçirdiğim en güzel zamanlardan birisi oluyor. Her ne yaparsam yapayım, eğer senin içinde tehlikesiz ve uygunsa o işi seninle yapmak benim için ayrı bir mutluluk oluyor. Tabii aynı şekilde annene de mutfakta, çamaşırda, temizlikte yardımlarını esirgemiyorsun ve annen de eminim benim kadar mutlu oluyordur. Ha o durumda da ikinizi seyretmek çok keyifli oluyor.

Bu üç senedir senin gelişimini, büyümeni izlemek ve takip etmek gerçekten çok şaşırtıcı oldu. Hemen her gün yeni bir gelişim gösteriyorsun, yeni bir şey yapıyorsun, hiç umulmadık zamanda bir şey söylüyorsun veya bir hareket, mimik yapıyorsun. Tüm bunları gün be gün yaşamak, görmek çok çok keyifli ve şaşırtıcı.

Ben, senin hayatımıza girdiğin andan şu ana kadar çok mutlu oldum ve bundan sonrada bana bu mutluluğu arttırarak yaşatacağına eminim. Sen benim hayatım oldun ve artık hayatımda senden başka bir şey düşünemiyorum. Seni kendimden de çok seviyorum ve seveceğim Çiy Damlam.

Benim ‘baba’ olmamı sağlayıp, bana bu duyguyu yaşattığın için sana çok teşekkür ederim. Seni inanamayacağın kadar çok seviyorum...

3. yaş günün kutlu olsun ve daha nice mutlu, sağlıklı, başarılı, huzurlu yaşların olsun Çiy Damlam... 

2 Ekim 2014 Perşembe

Baba ilgisiyle büyüyen çocuk daha sosyal


Yapılan araştırmalara göre babanın yakın ilgisi, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini olumlu etkiliyor. Babanın ilgisiyle büyüyen çocuk kendini ifade etme ve iletişim kurmada daha becerikli.

İlk aylarda baba tarafından yoğun ilgi ve bakım gören bebeklerin çevreleriyle iletişim kurmada daha istekli olduğu belirtilmektedir.

Babanın çocuğun bakımıyla yakından ilgili olması özellikle erkek çocuklarda, ileriki yaşlarda karşı cinsel şiddet uygulama eğilimini düşürmektedir. Tek başına bir anne tarafından yetiştirilen çocuklar büyüme süreçlerinde sadece anneyle beraber oldukları için en ufak mutsuzluklarını ya da sorunlarını bile direk anneye bağlayabilir ve ileriki yaşlarda anneye, dolayısıyla karşı cinse karşı olumsuz tepkiler geliştirebilirler. Babanın çocuğun büyüme sürecindeki aktif rolü ise bu olasılığı düşürmektedir.

baba-cocuk-dag-deniz-71

Baba ilgisi çocuğun kendini ifade etme becerisini geliştiriyor

Yapılan araştırmalar babalarının yakın ilgisiyle büyüyen çocukların genelde kendilerini ifade etme ve iletişim kurabilme konusunda daha becerikli olduğunu göstermiştir.

Babanın, çocuğun bireyselleşmeyi öğrenmesi üzerinde rolü büyüktür. Çünkü anneler çocuk bakımında çok daha korumacı, denetleyici bir yaklaşım sergilerken babalar çocuğun çevreyi ve hayatı keşfetme aşamasında ona daha fazla özgür alan bırakmayı tercih eder.

Örneğin çocuk hayatında ilk kez yabancı bir varlıkla (bir köpek, yeni bir oyuncak gibi) karşılaştığında anne çocuğa mümkün olduğunca yakın durarak onun rahatlamasını, güvende hissetmesini sağlar. Oysa babalar genellikle daha geri planda kalarak çocuğun bu yeniliği tek başına keşfetmesine olanak sağlar. Böylelikle çocuk ebeveynlerden ayrılmak durumunda kaldığında ya da yabancı kişilerin yanındayken de rahat olmayı, ağlamamayı öğrenir.

Yetişme sürecinde babanın aktif rol oynadığı çocukların içgüdülerini kontrol etmede ve sosyal adaptasyonda daha başarılı oldukları bilinmektedir.