Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

5 Nisan 2012 Perşembe

Ya ikiz olursa


Bu arada bir düşüncemizde ikiz olma olasılığıydı. Sonuçta tüp bebek olduğu için ikiz olabilirdi. Nursen’e yaşından dolayı iki tane embriyo transfer edilebiliyor. Zaten yumurtada 2 tane. Neyse ki üçüz olma şansı yok. Tek embriyo olup bir mucize ile çift yumurta ikizi de olabilirdi tabii. Haydi bakalım o zaman ne olacak? Düşüncemiz tabii ki iki tane bebeğimizin olması değil, olduktan sonra bebeklerin hayatını, gelişimini, eğitimini nasıl sağlayacağımız esas sorun olacaktı. Gerçekten zor olacak. Hele ki 40 yaşında bebek sahibi olup bir de ikiz olunca. Evde iki bebek ağlaması, iki bebeğin altını değiştirme, iki bebeğin banyosu…. Oturduğumuz ev kutu gibi. Eve nasıl sığarız acaba diye de düşündük (ki şimdi tek bebeğimiz olduğu halde bile eve sığmamaya başladık). Hemen kafamızda planlar dönmeye başladı. Ranza yaptırırız, modüler mobilyalar ve eşyalar kullanırız. Önce eğer ikinci embriyo da tutarsa birisini sonlandırsak mı diye düşündük. Ama öyle yapmaya içimiz el vermez ki! O da bizim bir parçamız. Olursa olur ne yapalım. En güzel şekilde ikisini birden büyütürüz. Ya ikiz olursa diye anneme söylediğimde “Ah keşke olsa bakarız, büyütürüz” dedi. E hadi bakalım dedik. Nursen’in anne ve babasına söylediğimizde onlar da “Olsun olsun, ne güzel olur. Büyürler beraber” dediler. Olası bir ikiz durumunda destek çok güzel. Cem’le ben dertleşiyorduk ara sıra. Çok yakın arkadaşım olduğundan gayet rahat dertleşebiliyordum.  Onun da bir kızı var. Cem’de “Amaaan ne olacak üçü beraber büyürler” diye destek verdi. Ne kadar şanslıydık. Yakınlarımız hep destek veriyor. Böyle olunca moralimiz yükseliyor “İkiz de olursa olsun. Ne güzel olur. Amanda aman” demeye başladık. Sanki bu arada embriyo transferi yapıldı da, ikisi de tuttu da, ikiz bebeklerimiz olması kaldı. Ama ihtimali bile düşündürmeye yetiyor. 

4 Nisan 2012 Çarşamba

GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) bebek


Bu sıralarda GDO’lu besinler gündemdeydi. Tüm basın bunları konuşuyordu. Besinler GDO’lu oluyor, genetiği ile oynanıyor diye bir sürü haber vardı. Bir gün serviste, işten eve dönerken gene kafamda ilaçlar, tedavi, ne olacak, nasıl olacak diye düşünceler dönüp duruyordu. Birden aklıma bu tedavi sürecinde Nursen’in de hormonlu ilaçlar aldığı tekrar aklıma geldi. Ne kadar zor, iyi dayanıyor karıcım benim derken “E şimdi bu durumda bizim bebeğimiz de mi GDO’lu olacak” diye bir şaka aklıma geldi ve kendimi serviste boş boş gülerken buldum. Bari tek başıma gülmeyeyim deyip Nursen’i aradım ve “Karıcığım bu kadar hormon ve ilaçla bizim bebeğimiz olursa GDO’lu mu olacak” diye sordum ve “Yuuh aşkım yaaa!!” diye bir tepki gösterdi ve başladık bu sefer beraber gülmeye. Sonra Cem’i arayıp söyledim “De get yaa” deyip gülmeye başladık. Sonrasında birkaç gün aramızda “GDO’lu bebeğimiz olacak” esprisi devam etti. Hem tüp hem GDO’lu bebeğimiz olacak, nasıl bir şey çıkacak acaba?

İğneler ve ilaçlar bunaltıyor


Bu kadar yüksek moralle süreci yaşasak da, eğlenceli hâle getirmeye çalışsak da sonuçta bu iğneler ve ilaçlar neredeyse tamamen hormondu. Nursen’in vücuduna sürekli hormon giriyordu ve bu vücudunda, metobolizmasında değişiklikler yaptığı için psikolojisi de bozuluyordu. Gerçekten çok çok önemli ve zor bir tedavi sürecinden geçiyordu. Her ne kadar ben elimden geldiği kadar destek olmaya çalışsamda bazı durumlarda psikolojisinin bozulmasına engel olamıyorduk. Birkaç kere Nursen’e “iyi saatte olsunlar” durumu geldi. Çıldırma aşamasına yaklaştı. İlaçları attı, “yeter artık nedir bu eziyet” diyerek feryât etmeye başladı, “Sırf sen istedin diye çekiyorum ben bu eziyeti. Bıktım artık” demeye başladı, çok bunaldı, sıkıldı, hayatı kısıtlandığı için rahatsız oldu. Tabii ki sırf ben istediğim için değil kendiside çok istiyor. Sadece moral bozukluğu ile bu şekilde tepkiler verdi. Bunlar gâyet normal tepkilerdi. O kadar hormonu yersen olacağı bu. Ben hep soğuk kanlılığımı korumaya çalışarak Nursen’e destek olmaya çalıştım, moral vermeye çalıştım, sakinleştirmeye çalıştım, konuştum, dertleştik, soncunu hâyâl ederek teselli etmeye çalıştım. Genelde başarılı da oldum. Ama öyle zamanlar oluyordu ki bana da geliyorlardı. Benimde tahammül sınırım azalıyordu. Her ne kadar Nursen’i üzmemeye çalışsam bile elimde olmadan da olsa üzüyordum. Ufak tefek tartışmalar, atışmalar oluyordu. Süreç benim içinde kolay değil. Bende ne olacak, nasıl olacak diye düşünüyorum devamlı. İyi ki bir de o hormonları ben almıyordum. Yoksa mümkün değil dayamazdım. Nursen kadar tahammül sınırım yüksek ve dayanıklı değilim. Ama hep en kısa yoldan ve uzatmadan hallediyorduk, tatlıya bağlıyorduk. En önemli telkinimiz ise sonucunun ne kadar güzel olacağını düşünmek oluyordu. Hamilelik süreci, bebeğimizi kucağımıza alcağız günler bize güç veriyordu ve daha moralli, enerjik, olumlu olmamızı sağlıyordu.