Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

12 Ağustos 2012 Pazar

Siz Hiç LSV Dükkan Çikolatası Tattınız mı?


LSV Dükkan yani Lösev Dükkan’ında lösemili çocuklarımızın anneleri kendi elleriyle hazırladıkları organik kurabiyeler ve birbirinden renkli el emeği, göz nuru el işlerini sizlere sunuyor. LSV Dükkan bundan tam 12 sene önce LÖSEV Ankara’da, küçücük bir atölyede 5 anne ile başlayan bir çalışmayken bugün yüzlerce annenin ekmek parasını kazandığı meslek atölyeleri haline geldi. 



Beslenme ile kanser arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmek için kurulan bu minicik atölye, seneler içerisinde azim, sevgi ve inançla büyüdü. Giderek büyüyen ve insanın içini ısıtan bu başarı öyküsü, LSV Dükkan markasını yaratmaya kadar uzandı. Lösemili çocuklarımızın annelerinin umutlarını, hayallerini işlediği, sevgiyle yoğurduğu her bir LSV Dükkan ürünü sevgili çocuklarımızı hayata bağlayacak.



Tüm renkleri ve lezzetleri ile Türkiye’nin her yerinden LSV Dükkan’a www.lsvdukkan.com üzerinden ulaşabilir ve sipariş verebilirsiniz.

Lösev’i Twitter’da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile  paylaşımlarınızla destekleyebilirsiniz.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

9 Ağustos 2012 Perşembe

İkinci Üç Ay Şaşkınlıkları


Daha öncede bahsetmiştim. Hamilelikte ikinci üç ay en zevkli ve eğlenceli dönem oluyor. Benim için de çok eğlenceli oldu. Hamilelikten dolayı Nursen bu zamanlarda biraz şaşkınlaşmıştı. Bu durumda da ben çok eğleniyordum. Farkında vardığında Nursen’de çok eğleniyordu aslında.

Bir gün deniz kenarında Nursen, ben ve Emel oturuyoruz. Bu sefer iğde ağacımızın altında değil kumsalda şezlongdayız. Tam karnımız acıktı bir şeyler yiyelim diye düşünürken deniz kenarında kafasında kocaman tepsiyle simitçi geçiyordu. Tam denizin kenarında suyun içinde yürüyordu. Bu sıcakta hiç değilse öyle serinliyordu tabii. Bu şekilde tüm sahili bir baştan bir başa yürüyordu.

Bizim önümüzden geçerken çağırdık. Simit tepsisini kafasından indirip almamız için bize doğru tuttu. Biz simitlerimizi aldık. Ben parayı öderken Nursen simitçiye “Hava çok sıcak. Sen bu sıcakta yürüyorsun devamlı. Niye şapka takmıyorsun?” diye sordu. Simitçi önce Nursen’in sorusunu algılamaya çalışırcasına yüzüne baktı ve “Abla, tepsi var ya işte!” dedi. E öyle tabii.. Koca tepsiyi zaten kafasında taşıyor şapkaya ne gerek var? Nursen’in ilk şaşkınlığı bu oldu ve çok güldük.

Nursen’in karnı da büyümeye devam ediyordu. Bir gün denize girerken Nursen bikinisinin sıktığını söyledi. Hiç memnun değildi bikinisinden, çok sıkıyormuş. Ama bunun Lâl’in büyümesi yüzünden olduğuna ihtimal vermedi nedense?  Lâl büyüdü, Nursen’in karnı büyüdü, bikini de doğal olarak sıkacak tabii ki. Nursen o anda hamileliğini unutup kendisine konduramadı. Bu olay uzun süre gülme konusu oldu bizim için. Hâlâ da aklımıza geldikçe gülüyoruz.

Tatilimizin son 3 gününü İzmir’de geçirdik. Bir sabah Nursen uyandığında gece hiç 
uyuyamadığını söyledi. Önce benden dolayı olduğunu düşündüm. Ama değilmiş. Sıkıntılar basmış, karnı ağrımış, rahat yatamamış. Ama dediğine göre uyuyamamasının esas sebebi sadece bunlarmış. “Uyuyamadım ama Lâl’den dolayı değil” dedi. Bahsettiği sebepler başka neden olabilirdi ki? Karnı büyüdüğünden rahat yatamamış, hamileliğinden dolayı sıkıntılar basmış ve karnı ağrımış. Ama Lâl’den dolayı değilmiş.

Aslında birkaç tane daha komik olayımız var ama bir türlü hatırlayamıyorum. Keşke not alsaydım. Nasıl olsa unutmam diye düşünüyordum ama unutuluyormuş. Aklıma geldikçe eklemeler yapacağım.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Lâl’in Hareketleri Azaldı


Her şey gayet güze giderken bir gün Lâl’in hareketlerinde azalmalar olmaya başladı. O kadar hareketli olan bebeğimiz artık fazla hareket etmiyor bizi şaşırtıyordu. Saatlerce hareketsiz kaldığı oluyordu. En sevdiği sohbet ortamlarında hareketsiz kalıyor hatta İclâl  Abla’nın sesine bile tepki vermiyordu.

Bu hareketsizlik bizi endişelendirmeye başladı. İkinci günde de hâlâ devam ediyordu. Lâl hiç hareket etmiyor değildi ama çok nadir ve hafif hareketlerdi bunlar. İyice endişelenmeye başlayınca Kuşadası’nda veya Söke’de bir hastaneye giderek kontrol ettirmek istedik. Hiç değilse durumu öğrenip kafamızın rahatlamasını sağlayacaktık. Belki herhangi bir olumsuz durum yoktu ama böyle merak içinde olmak çok daha zor oluyordu.

İnternetten Kuşadası ve Söke’de ki hastanelerin telefon numaralarını bulup hepsini teker teker aradım. Hem hastanedeki kadın doğum bölümünde ki teknik donanımı öğrenmek istiyordum hem de sosyal sağlık güvencemizden yararlanıp yararlanamayacağımızı araştırıyordum. Sonunda Kuşadası’nda ki özel bir hastanede karar kıldık. Hem teknik olarak donanımının iyi olduğunu öğrendim hem de Nursen’in sağlık güvencesinden yararlanabilecektik. Hemen randevu aldım hastaneden.

Fakat arabamız olmadığından gitmemiz çok zor olacaktı. Hemen İclâl Abla’ya koştum. Durumu zaten daha önceden biliyordu ve sık sık gelip kontrol ediyordu. Aynı şekilde Fulya Teyze’de bizi hiç yalnız bırakmadan sık sık gelip hem durumu soruyor hem de moral vermeye çalışıyordu. Fulya Teyze ve İclâl Abla çok yakın arkadaşlar ve beraber yaşıyorlar. İkisi de akrabadan da öte çok yakınlık duyduğumuz kişiler.

İclâl Abla randevu saatimizi öğrendi. İşlerini de ona göre ayarladı ve bizi arabasıyla hastaneye götürdü. Zaten daha önceden bildiğimiz bir hastaneydi ve kolay bulduk. Bildiğimiz derken gittiğimizden bilmiyoruz aslında sadece ana yola yakın bir yerde olduğundan gelip geçerken görüyorduk. İclâl Abla ve Fulya Teyze bizi hastaneye bıraktı ve işlerini halletmek üzere şehir merkezine gittiler. Biz de işimiz bitince arayacaktık ve nerede olduklarını söyleyeceklerdi. Taksiye atlayıp yanlarına gidip Güzelçamlı’ya geri dönecektik.

Hastanede sadece bir tane kadın doğum uzmanı doktor varmış. Görünüşe göre tecrübeli ve cana yakın bir doktordu. Sıramız geldiğinde bizi içeri aldı ve sorunumuzu anlattık kendisine. O doktorda Nursen’in “riskli gebelik” grubunda olduğunu öğrenince daha titiz davrandı ve ilgilendi. Hemen Nursen’i kontrole aldı doktor. Ultrason cihazı doktorun odasındaydı.

Doktor kontrollerini ve incelemelerini yaptı. Merak edecek hiçbir sorun olmadığını rahat olabileceğimizi söyledi. Bu bizi çok çok rahatlatmıştı. Bu sayede Lâl’i de görmüş olduk. Uzun zamandır görüşmüyorduk kendisiyle ve özlemişiz açıkçası. Doktor gelişiminin gayet iyi olduğunu, her şeyin normal seyrettiğini söyledi. Lâl görmeyeli biraz daha büyümüş ve daha da şekillenmişti. Artık daha da bebeğe benzediğini gördük. Hatta ultrason fotoğraflarını da aldık Lâl’in ve aklımıza estikçe bakıp seviyorduk.

Ama kızmıştık Lâl’e aynı zamanda. Niye bizi bu kadar telaşlandırdığına kızıyorduk. Her şey normalmiş işte, büyümesi iyi gidiyormuş, keyfi yerindeymiş de peki niye hareket etmiyor diye kızdık. Sanırım Lâl bana çekecek ve biraz tembel olacaktı.

Belki biz biraz fazla evhamlandık ama 39 yaşında anne – baba adayı olunca ve bir de Lâl tüp bebek olunca böyle oluyor sanırım. Evhamımızı engelleyemiyorduk. Bu durumu daha sonra Ankara’ya döndüğümüzde de 2-3 defa daha yaşadık. Onu da ileride anlatacağım.

Hastaneden çıktıktan sonra İclâl Abla ve Fulya Teyze ile buluşup rahatlamış ve mutlu şekilde Güzelçamlı’ya döndük. O günden sonrada Lâl’in hareketleri çok fazla olmadı ama 2-3 gün sonra gene normale döndü ve hareketleri arttı Lâl’in.