Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

3 Eylül 2012 Pazartesi

Yeni Doktorumuzla İlk Görüşmemiz


Hafta sonunu evde geçirdikten sonra pazartesi günü yeni doktorumuza gidecektik. Hani şu tatile gitmeden önce devamlı önünden geçip “Hadi girip Lâl’i görelim” dediğimiz, evimize çok yakın olan doktor. Gerçekten çok merak ediyorduk. Alışabilecek miyiz? Sevecek miyiz? Nasıl olacak? Çok merak ediyorduk.

Pazartesi günü işe gittim ve öğleden sonra erken kaçıp eve döndüm. Randevumuz akşam üzeriydi. Hazırlandık ve heyecanla doktorumuzun muayenehanesine doğru yola çıktık. Yavaş yavaş yürüyerek gidiyorduk. Zaten Nursen o haliyle ne kadar hızlı yürüyebilirdi ki?

Muayenehanenin olduğu apartmana geldik fakat küçük bir sorun bizi bekliyordu. Muayenehane 4. kattaydı  ve binada asansör yoktu. Yukarı çıkmak için biraz zorlandık aslında. Ama bir şey çok iyi düşünülmüş. Sanırım doktorumuz düşünmüş bunu. Bu merdivenleri hamilelerin çok kullanacağını düşünerek 2. kata oturup dinlenmek için bir bank konulmuş. Gerçekten de çok işe yaradı. Orada kısa bir mola verip 2 kat daha devam ediyorduk yukarı.

Muayenehaneye girdiğimizde sekreter tarafından çok nazik ve güler yüzlü bir şekilde karşılanıp bekleme salonuna geçtik. Keyifli ve ferah bir salondu. Özellikle sıkıntılı hamileleri boğmayacak şekilde dekore edilmiş gibiydi. Ya da biz o şekilde algılayıp yorumladık. Bekleyenler de bayağı fazlaydı. Yoğun hasta trafiği olan bir doktor demek ki. Bir yandan etrafı ve ortamı seyrederek, bir yandan kendi aramızda sohbet ederek sıramızın gelmesini bekledik.

Çok fazla zaman geçmeden sekreter bizi çağırdı. Doktorun odasına doğru gidiyorduk ki doktor bizi kapıda karşıladı ve müthiş bir güler yüzlülükle, sempatiklikle, sıcaklıkla bize hoş geldiniz dedi. Hatta hoş geldiniz de değil “welcome” diyerek bizi karşıladı. Genç denilebilecek yaşlardaydı. İlk anda benim kanım direkt ısındı doktora. Hatta birazda kaynadı. Sonradan Nursen’le konuştuğumuzda o da aynı şeyleri düşündüğünü söyledi.

İlk önce odasına geçtik ve biraz sohbet ettik. Durumumuzu daha önceden Evrim’den biraz olsun öğrenmiş. Bize bazı sorular sorarak gerekli bilgileri bilgisayarına girdi. Tüp bebek tedavisine başlangıç tarihi, son regl tarihi v.b. sorular. Bu sorulara daha önceden hazırlıklıydık. Tüm tarihler ve bilgiler notlarımızda vardı. Teker teker bilgileri verdikten sonra bu zamana kadar ki olan biteni anlattık doktorumuza. Bizi dikkatle ve ilgiyle dinliyordu. Arada öğrenmesi gereken soruları soruyordu ve hiç bizi sıkmadan, çok samimi ve sıcak davranarak rahatça şakalar yapıyordu. Onu öyle görünce bizde rahatlayıp şakalar yapmaya başladık. Çok keyifli bir ilk görüşme oluyordu. Daha da kendimize yakın bulmaya başladık doktorumuzu. 

28 Ağustos 2012 Salı

‘Minik Kelebek’ Lâl


Artık doğum hazırlıklarına başlayacaktık. Doğuma şunun şurasında 3 ay kalmıştı. Biz doğumdan en geç 1 ay önce tüm işlerimizi bitirmeyi plânlıyorduk. Ne olur ne olmaz ya erken geleceği tutarsa Lâl’in! Yeni doktorumuza gideceğiz, Lâl’in odasını boyayacağız, eşyalarını alacağız, odasını süsleyeceğiz, Nursen’e doğum çantası hazırlayacağız, Lâl’in eşyalarını hazırlayacağız.

Bir sürü işimiz var yani. 2 ay içinde bitiririz diye düşünüyoruz. Ankara henüz çok sıcak olduğundan işleri yavaş yavaş günlere yayarak yapacağız. Nursen için yorucu olmayacak şekilde ve bunalmayacağı şekilde.

Evimizde hafta sonunu dinlenerek geçirdik. Sıcaktan dolayı evdeyken anca vantilatör karşısında oturabiliyorduk. Nursen bu şekilde dayanabiliyordu sıcaklara. Gerçi benim içinde çok sıcaktı ve vantilatör iyi oluyordu.  Evde zamanımız film seyrederek, plânlar yaparak, alış veriş araştırmaları yaparak geçiyordu. Araştırmalarımızda tabii ki internet çok büyük rol oynadı.

Kendi arabamız yoktu ama kuzenim tatilde olduğu için arabasını biz almıştık. Bu bize çok büyük kolaylık sağladı. Gideceğimiz bir sürü yer vardı ve arabasız bizim için gerçekten çok zor olacaktı. Taksiyle, dolmuşla sağa sola gitmek çok zor ve maddi açıdan da ağır olacaktı.

Bu arada Lâl’in hareketleri de iyice artmaya başladı. Artık bende bayağı hissedebiliyordum Lâl’i. Hatta dışarıdan da gözle görülebiliyordu kıpırdanmaları. Hareket ettiğinde Nursen’in karnında dalgalanmalar oluyor, ayağı veya eliyle ittiğinde küçük tepecikler oluyordu. Onları seyretmek, hissetmek gerçekten müthiş bir duygu. Devamlı konuşuyorduk Lâl’le. Bir şeyler anlatıyorduk, kendimizden bahsediyorduk, onun için neler yapacağımızı anlatıyorduk. O konuşmalarımızda genelde tepki veriyordu içeriden. Sanki bizi anlıyormuş gibi. Anlamasa bile seslerimizi tanıyordu. Birbirimize alışıyorduk işte ne güzel.

Hareketler akşam daha da artıyordu. Özellikle gecenin bir vakti, uykumuzun en tatlı yerinde uyanıp kıpırdanmaya başlıyordu. Nursen beni de uyandırıyordu ve beraber takip ediyorduk hareketleri. Uykumuzdan uyanıyorduk ama değiyordu gerçekten. Nursen, Lâl’i “minik kelebeğim” diye sevmeye başlamıştı. Hareketlendiğinde “İçimde kelebek gibi hareket ediyor. Minik minik hareketler oluyor” diyordu. O günlerden sonra hep ‘minik kelebeğim’ demeye başladı Lâl’e. 

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Lâl’in Annesine Lâl Taşı


Kızlar Ağası Han’ına gelmişken Türk Kahvesi içmeden olmaz tabii ki. Alçak, küçük tabureleri olan bir yere oturduk ve ben sade, oturaklı bir kahve söyledim. Seren’de kahvede bana eşlik etti. Gerçekten çok güzel yapıyorlar Türk kahvesini. Nursen gene ayranını içti. Hamile olduğundan kahve içmemesi daha iyi olur tabii.

Orada otururken Seren bir işinin olduğunu, hemen geleceğini söyleyerek kalktı. Hazır buradayken babası için bir şey bakacakmış hemen ilerideki bir dükkândan. Biz Nursen’le oturmaya devam ettik. Bir yandan da Lâl ile konuşuyorduk. Çok geçmeden Seren geldi yanımıza. Aradığını bulamamış ama çok daha güzel başka bir şey bulup almış Lâl’in halası. Çengelli iğneye takılmış küçük bir lâl taşı. Kızımızın adını aldığı taşa ilk kez sahip oluyorduk. Seren Hala’sı hediye etti bize. O taş hâlâ Lâl’in başucunda duruyor.

Biraz daha oturup dolaşmaya devam ettik. Gümüşçüleri gezerken bir yerde lâl taşını sorduk gene. Satıcı bayan bize çok hoş bir gümüş üzerine lâl taşından yapılmış yüzük gösterdi. Nursen çok beğendi yüzüğü. Hemen almak istedim ama engelledi Nursen. Peki dedim ve uzaklaştık oradan. Sonra ben bir bahane bulup geri döndüm ve o yüzüğü aldım Nursen’e. Madem adı Lâl olacak bebeğimizi karnında taşıyor bunun anlamlandıracak bir aksesuarı da olsun istiyordum. Gerçekten de çok sevindi ve yüzük çok yakıştı eline.

İzmir’de gündüz saatleri dışarı çıkmak sıcaktan dolayı çok zor olduğundan evde geçiyordu. ‘Bunalgül’ Nursen o sıcaklara dayanamıyordu. Seren işe gitmek zorunda oluyordu ve bizi bırakıp gidiyordu. Bizde zaten dışarı çıkamayacağımız için evde klimayı açıp serin serin oturuyorduk. Daha da iyi oluyordu. Hem de dinlenmiş oluyorduk. Aslında esas Nursen dinleniyordu ama bende durumdan istifade ederek biraz tembellik yapıyordum. Nursen eve bile ancak klima ile dayanabiliyordu sıcaklara. Sanırım Seren’e bizim yüzümüzden yüklü bir elektrik faturası gelmiştir.

Diğer zamanlarda hem Nursen’e keyifli zaman geçirtmek hem de gezmek için mutlaka bir yerlere gidiyorduk. Ankara’ya döneceğimiz sabah bir balıkçı limanına gittik. Nevalemizi alıp kahvaltıyı orada yapacaktır. İzmir’de efsaneleşen peynir – simit ikilisi ve boyoz. Peynir de öyle sıradan peynir değil meşhur İzmir tulumu. Deniz kenarında, denizin ve balıkçı teknelerinin mis gibi kokuları içinde, denizde pelikanları, martıları seyrederek kahvaltı yapacaktık. Sıcaktı tabii ki ama orası biraz esintili olduğu için çok sorun olmayacaktı. Soframızı kurup içeceklerimizi balıkçıların çay ocağından isteyip keyifli bir kahvaltı yaptıktan sonra dönüş hazırlıklarına başladık. Uçağımız öğleden sonraydı. Eve gidip hazırlandık ve Seren bizi havalimanına bıraktı.

Aynı gelirken olduğu gibi havalimanında hamilelere tanınan önceliklerden yararlandık. Bunu ekstra bir şey olarak söylemiyorum. Ya da biz uyanıklık yaptık gibi söylemiyorum. Olması gereken gibi davrandık sadece. Yalnız kontrolden geçerken detektör kapıya geldiğimizde görevli Nursen’in o kapıdan geçmesi gerektiğini söyledi. Dediğine göre zararı yokmuş. Sanırım biraz eksik bilgilendirilmiş bu konuda. O cihazın bir hamile için zararlı olmaması mümkün değil. Biz görevlinin söylediklerini reddettik ve Nursen cihazın yanından geçti. Belki sonrasında o görevli kişi işin doğrusunu öğrenmiştir sayemizde.

Havaalanında gene Nursen’den uçağa binmesi için rapor istediler.  Gerçi dönüşte de gerek yoktu rapora. Henüz 27 haftalık hamileydi Nursen. Bu yüzden rapora gerek yoktu gerçi ama biz gene de tedbirli davranıp Ankara’dan rapor istemiştik ve tüp bebek tedavimizi yaptırdığımız merkezden kargo ile raporumuzu göndermişlerdi. Bizde istediklerinde kapı gibi raporumuzu gösterdik görevliye göğsümüzü gere gere.

Uçağa bindik ve Ankara’ya doğru havalandık. Yaklaşık 5 haftalık güzel bir tatilden sonra artık evimize dönüyorduk. Ankara’da havalimanından Tayfun bizi alıp eve götürecekti. İndiğimizde bizi bekliyordu ve arabaya binip sonunda evimize ulaştık. Gerçekten özlemişiz evimizi.