Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
tüp bebek merkezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tüp bebek merkezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Haziran 2012 Çarşamba

Karıcığım; Lâl bana çektiyse ayvayı yedin..


Bu dönemler tam bahar aylarına geldiği için havalar da güzelleşmeye başlamıştı. Nursen genelde tüm gün evde kaldığından sıkılıyordu tabii. Günlerde uzadığından akşamüzerleri çıkıp dolaşmak için ideal zamanlardı. Hemen hemen her akşam işten geldiğimde Nursen’le çıkıp yürüyüş yapıyorduk. Bu yürüyüşler aynı zamanda hamileliğin daha sağlıklı geçmesi içinde çok iyi oluyor. Bazen mahallemizde yürüyüşler yapıyorduk, bazen Tunalı Hilmi Caddesi’ne gidiyorduk, bazen alış veriş merkezlerine. Aklımıza neresi eserse.

Birde bu zamanlarda Nursen artık karnı büyüdüğü için klasik hamile psiklojisine girip kendini beğenmemeye başladı. “Çok kilo alıyorum”, “Karnım büyüdü”, “Giyecek hiçbir şeyim kalmadı. Üzerime hiçbir kıyafetim olmuyor” gibi serzenişlerde başladı.  Çok normal bir durum ama bir kadın için özellik hamile bir kadın için gerçekten bu unsurlar moralinin bozulmasına sebep oluyor.

Aslında Nursen moralinin bozulmasının yanı sıra duruma pek de inanamıyordu. Garip geliyordu karnının büyümesi. Hâlâ gaz şişkinliği gibi geliyordu.  Nursen’e moral vermek, rahatlatmak ve bunun gaz olmadığının, Lâl’in büyümesi olduğuna ikna etmek için bayağı dil döküyordum. “Lâl büyüyor, tabii ki karnın büyüyecek. Hele ki bana çektiyse ayvayı yedin zaten” diyordum.

Ben 5,5 kilo doğmuşum. Tosun gibi bir bebekmişim. Şimdi de farklı sayılmam. 1,93 cm boy, 110 kiloluk bir hacmim var. Gerçekten irilik konusunda Lâl bana çekerse sanırım Nursen biraz sıkıntı çekecek. Kendinden 1 metre ilerde giden bir karnı olacak. 

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kontrollerin kayıtları ve muayene günü keyfimiz


9. haftaya gelmiştik. Rutin bir muayene olacaktı. Doktor hemen ultrason odasına aldı bizi. Ultrasonda bebeğimizi gördük. Doktorun söylediği her şey çok çok güzel görünüyordu ve boyu 1,76 cm olmuştu. Normalden biraz daha büyük olduğunu söyledi doktorumuz. Ama çok sağlıklıydı. Bu sözler bize çok büyük moral veriyordu. Tabii ki görüntüden biz gene bir şey anlamıyorduk doktor bize şu kolu, şu bacağı falan dedikçe anlıyormuş gibi yapıyorduk. Bazılarını ise gerçekten fark edebiliyorduk. Artık belirginleşmeye başlamıştı bebeğimiz. En belirgin yeri ise kafasıydı. Koca kafalı bir şeydi.

Bu muayeneden itibaren ultrason görüntülerini biriktirdiğim gibi görüntüleri de cep telefonumla videoya çekmeye başladım. Bu muayenede ve bundan sonraki her muayenede bunu yaptım. Video modu ile monitördeki görüntüyü kaydediyordum. Görüntü o kadar güzel olmasa da işe yarıyor. Ne olduğunu nasıl olduğunu görebiliyorduk. Hatta sesleri de kaydettiğinden konuşmalar da var ve bu konuşmalardan o günkü muayenede ne olduğunu ileride daha iyi hatırlayacağız. Çektiğim görüntüleri bir daha ki muayeneye kadar defalarca açıp açıp seyrediyorduk Nursen ile beraber. Durup dururken “Hadi gel bebeğimizi görelim” deyip bilgisayarın başına geçiyorduk. Belli belirsiz görüntüyü inceleyip seviyorduk bebeğimizi. Hatta her seyredişimizde küçük bir ayrıntıyı daha görebiliyorduk o kargacık burgacık görüntü içinde.

Bu muayeneden sonra hastaneden çıktık ve bebeğimizi görmenin mutluluğu ve her şeyin güzel gitmesini öğrenmemizin rahatlığı ile haydi bir şeyler yapalım diye düşündük. Bir yerlere gidip bir şeyler yiyip içtik, oturduk sohbet ettik. Bu günden itibaren, her muayeneden sonra bunun âdet hâline getirdik. Bir nevî kutlama yaptık kendi aramızda. Çok çok keyifli oluyordu. Muayene günleri ben işe gitmiyordum ve rahat rahat keyfimize bakıyorduk. Hatta muayene öğlene doğru ise bir de sabah gidip dışarıda bir yerlerde kahvaltı yapıyorduk. Muayene öncesi veya sonrası hatta ikisinde birden bunu her seferinde yapmaya başladık.

Böyle kaçamak keyifler  yapmamız o günkü muayene stresini üzerimizden atıyordu. Çünkü her muayene öncesi ne göreceğiz, bebeğimizin gelişimi nasıl, her şey yolunda mı diye kendi kendimize düşünüyorduk. Hele muayeneden bir hatta birkaç gün öncesinde bebeğimizi görecek olmamızın heyecanı sarıyordu bizi.

Bebeğimiz daha Nursen’in karnındayken bile ben özlüyordum onu. Ultrasonda görmek ona özlemimi gideriyordu. Bana kalsa eve ultrason cihazı alıp her gün bakacaktım bebeğimize. Neyse ki o cihazı alacak kadar param yok. İyi ki de yok çünkü o kadar ultrasonda bakmak pek iyi değilmiş. Hem anne hem bebek için. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Hamileliğimizin ilk doktoru


Oturduk karşısına, durumu anlattık. Tüp bebek olduğu için o da riskli gebelik grubunda olduğumuzu söyledi ve ona göre hareket edeceğimizi anlattı. İlk olarak her gün yaptığımız kan sulandırıcı iğneye devam edip etmeyeceğimizi sorduk. Hani bir umut belki bitsin artık keselim falan diye bekledik ama devam etmemiz gerektiğini söyledi. Ne yapalım her gün iğne yapmaya devam edecektik. Böylesi hem bebeğin hem Nursen’in sağlığı için çok daha iyi olacakmış.

Bize kartını vererek ne zaman istersek kendisini arayabileceğimizi de söyledi. Bu çok önemliydi bizim için, herhangi bir zamanda herhangi bir sorun olduğunda arayabilecek olmamız bizi rahatlattı. Ama aslında hiç öyle olmadı ve ulaşamadığımız zamanlar oldu. Bu durum güvenimizi sarstı tabii ki. O zamanları ileride daha detaylı anlatacağım.

Laf arasında doktorumuz doğuma kadar toplam 3 yada 4 kere görüşeceğimizi söyledi. Daha doğuma 7 ay var ve bu süre içinde bu kadar az görüşecek olmamız, yani kontrole gidecek olmamız bize garip geldi. Çünkü daha önce doğum yapanlardan duyduğumuza göre özellikle son 2 ay kontroller bayağı sıklaşıyormuş. Belki bu hamileliğin gelişimine göre değişiyordur. O kadar fazla olmayabilir ama gene de o kadar az kontrole gidecek olmamız bize pek ormal gelmedi.

Bunun üstüne haziran ayından itibaren yaklaşık 1,5 ay Ankara’da olamayacağını, bu sürede bizi beraber çalıştığı ve güvendiği, iyi bir doktor olduğunu söylediği başka bir doktor arkadaşına yönlendireceğini söyledi. Ama gene de telefonla kendisine ulaşabileceğimizi belirtti. Bu bizim için çok sorun olmayacaktı çünkü aynı tarihlerde bizde tatilde olacaktık. Sonuçta telefonla ulaşabileceksek pek de sorun değildi. Tabii ki ulaşabilirsek!!

17 Mayıs 2012 Perşembe

Devamlı gideceğimiz doktor arıyoruz


Bundan sonra hamileliğimiz süresince kontrolü sağlayacak doktor düşünmeye başladık artık.  Doğuma kadar tek bir doktora gitmek ve doğumu da o doktora yaptırmak istiyorduk. İlk aklımıza gelen Cem ve Eda oldu. Daha önce bahsetmiştim Cem’den. Bebeğimiz kız olursa isim babası olacaktı. Onlarında, Ağustos ayında çok güzel ve çok tatlı bir bebekleri dünyaya geldi. Doğumu yaptıran doktoru tavsiye ettiler. Gerçi hamilelik sürecinde başka doktora gitmişlerdi fakat doktordan memnun olmadıkları için ve güvenmedikleri için doğumu başka bir doktora yaptırmışlardı. Bize o doktorun gayet iyi, tatlı, işinde iyi bir kadın olduğundan bahsettiler. O da özel bir hastanedeydi. Eskişehir yolundaki bir hastane. Orada sosyal güvencemizi de kullanabilecektik. Elimizdeki tek tavsiye edilen, denenmiş doktor olarak bu kişi vardı.

Devlet hastanesi de düşündük aslında ama bir iki devlet hastanesi için olumsuz yorumlar aldık. Hem yaşayanlardan hem de internetteki araştırmalarımızdan. Doktorun ultrasona girmediği, sadece görüntüye bakarak yorum yaptığı ve kontrolü sağladığı devlet hastanesi bile vardı. Bunlar bize hiç güven vermedi. En iyisi Cem ve Eda’nın tavsiye ettiği doktor ve hastane olarak karar verdik. Hem hastane hakkında da orada doğum yapan birkaç kişiden ve araştırmalarımızdan çok olumlu şeyler duyduk.

Sonuçta randevu alıp o doktora gitmeye karar verdik. Hafta içi bir gündü. Sabah saatlerinde gittik kontrole. Bizden genç, iyi niyetli, ilgili olduğunu gördüğümüz bir kadın doktordu. Gerçi daha sonra anlatacağım, 2 ay sonra ilgili olduğu konusundan ne kadar yanıldığımızı gördük. O yüzden adını burada karalamamak için saklı tutuyorum. Merak eden olursa benimle iletişime geçebilir ve adını söyleyebilirim.


Devam edecek...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Naçizane tüp bebek tavsiyeleri: Tedavide dikkat edilmesi gerekenler - 1


Tüp bebek yaptıracak çiftlerin özellikle erkeklerin yapması gereken, dikkat etmesi gereken bazı durumlar var. Beslenme gibi, yaşam düzeni gibi. Üç ay önceden bunlara uyarak yaşamaya başlanılması gerekiyor. Gerçi tüp bebek yapmayıp doğal yollardan bebek sahibi olmayı düşünüyorsanız bunları gene yapmanız faydalı olacaktır. Çünkü bu anlatacaklarım sperm kalitesinin yükselmesini sağlayacak faktörler.

Tüp bebek tedavisine başlamadan önce elinizde olmadan da bazı faktörler sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemiş olabilir. Bilgisayar başında saatler geçirmek olumsuz etkileyen sebeplerden birisi. Ama günümüzde gerek iş gerekse özel yaşantımızda bilgisayarsız bir hayat çok zor. Mutlaka bir şekilde bilgisayarla zaman geçiriliyor. Hele ki diz üstü bilgisayarlar özellikle kucağa konularak kullanılıyorsa gerçekten çok zararlı. Birde bilgisayarın ısınması ile yayılan ısı iyice zarar vermektedir. Zaten sıcak ne şekilde olsun sperm için zarar veriyor.  Bu tip bilgisayarı diz üstü bir sehpa üzerinde kullanmak zararını azaltabilir. Bunun yanında o bilgisayar ile internete kablosuz olarak bağlanılıyorsa zararı arttıran önemli bir faktör. Gerçi kablosuz bağlantılar bilgisayar başında olmasanız bile zarar verebiliyor. Akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar da sperm kalitesine zarar veren diğer unsurlar. Cep telefonlarını pantolon cebinde taşımak veya kılıf içinde kemere takarak taşımakta direkt zarar veriyor spermlere. Ama ceket cebine koysanız bu seferde kalbe zararlı. Eğer bir çantanız yoksa nerenize koyarsanız koyun bir yerden zarar veriyor. Sanırım bu durumda eskiden sigara paketlerinin taşındığı gibi çorapta taşımak en iyisi.

İş hayatı veya özel hayattaki olumsuzluklardan doğan sinirlilik durumu ve buna bağlı olarak gelişen stresli bir yaşam da sperm kalitesini etkiler. Gerçi artık günümüzde stresten kaçmak, hayatı toz pembe yaşamak, her olayda Grease filmindeki gibi dans ederek, şarklı söyleyerek tepki vermek çok zor. Hayat şartları, maddi zorluklar, insan ilişkileri stresten uzak kalmayı olanaksız kılıyor.
Önceden gerçekleşen bu sperm kalitesinde ki bozulmaları normale hatta iyiye çevirmek için sperm verme işleminden 3 ay öncesinden yapılmaya başlanması gereken birkaç tavsiye işinize yarayacaktır.

Öncelikle bu 3 ay içerisinde sigara ve alkol kesinlikle kullanılmamalı. Kullananlar zaten bu zamana kadar bu iki zararlı alışkanlık yüzünden spermlerini mahvetmiş olmalılar. Hiç değilse şu 3 ay kullanmayarak spermlerin kendilerine gelmesini sağlayın. Alışkanlıkları olanlar için gerçekten zor bir durum ama sonucunun ne kadar güzel olacağını düşünürseniz gerçekten değer. 3 ay çok kısa bir süre, hemen geçiveriyor. Belki bu şekilde sigarayı tamamen bırakabilirsiniz bile. 


Devam edecek....

24 Nisan 2012 Salı

Naçizane tüp bebek tavsiyeleri: Tüp bebek utanılacak bir şey değil


Tüp bebek yaptırmak genelde utanılan, gizlenen bir durum. Özellikle erkek için. Erkekler tüp bebek yaptırınca kendilerinde bir eksiklik varmış gibi görüyorlar. Erkekliklerinde bir sorun olduğu sanılacakmış diye düşünüyorlar. Tüp bebek yaptırılıyorsa mutlaka bir problem vardır. Bu erkekte de olabilir kadında da. Bu sorun erkeğin sperm kalitesizliği olabilir, kadında yumurta oluşumunda sorun olabilir. Hatta tamamen kısırlık da olabilir. Ama bunların hiç biri sorun değil. Hele ki kesinlikle utanılacak bir durum değil. Bu durumu oluşturan birçok etken olabilir hayatımızda. Hiç spermi olmayan bir erkekte bile tedavi ile sperm oluşturularak döllenme sağlanabiliyor.

Bunları sıkıntı yaparak, kendinizi strese sokarak tüp bebek tedavisine devam ediyorsanız olumsuz sonuçlanma ihtimali çok yüksek. Bu tedavide en önemli unsurlardan biri belki de en önemlisi yüksek moral, rahat bir ruh hali, olaylara olumlu bakabilmek. Eğer kendinizde bir sorun olduğunu kafanıza takarsanız bu moralinizi çok olumsuz etkiler.
Tüp bebek tedavisi ülkemizde de çok artmış durumda. Her yaş grubundan çiftler bu yönteme başvurabiliyor. Bizim tedavimizi olduğumuz tüp bebek merkezinde bizim gibi 38 yaş ve üzeri çiftler de çok vardı, 20’li yaşlarda olan çiftler de. Ama olayın güzel yanı başarı oranının çok yüksek olması. Bu tedavi yöntemi o kadar ilerlemiş ki artık çok yüksek yüzdelerle başarı sağlanabiliyor.

Tüp bebek yaptığınızı sanki çok gizli bir olaymış gibi saklamanıza gerek yok. Tabii ki gazeteye ilan verip herkese duyurun demiyorum ama kendinize yakın olan kişilerden de saklamak için özel bir çaba sarf ederek kendinizi sıkıntıya sokmayın. Nasıl olsa sık görüştüğünüz kişiler, aileniz, arkadaşlarınız bu kadar iğne ve ilaçlarda tedavi olurken bir şeylerin farkına varacak. Aileyle veya arkadaşlarınızla beraberken iğne saatiniz geldiğinde, iğneyi yapmak için nasıl bir oyuna başvuracaksınız? Hadi çaktırmadan hallettiniz iğneyi. Ama bu iğne yaparken de sıkıntılı ve acılı bir sonuca yol açabilir. Aceleyle, gizli saklı yapacaksınız çünkü. Biz öyle bir durumda gayet rahat biçimde “Hadi bakalım iğne saatimiz geldi” diyerek bir köşeye çekilip gayet rahat iğneyi yapıp güle oynaya ortama dönüp kaldığımız yerden devam ediyorduk. Hatta arkadaşlarla aramızda şaka konusu bile yapıyorduk. Kimseden saklamadık bu tedaviye devam ettiğimizi fakat illa ki her görüştüğümüz kişi de bilsin diye uğraşmadık. Hatta yakınlarımızla paylaştığımızda bizlere verdikleri destek, moral, ellerinden geldiğince yaptıkları yardımlar çok önemli güç ve moral verdi bize.

Tüp bebeğe şüpheyle de yaklaşılabilir. Sonuçta erkekten alınan sperm ile kadından alınan yumurta laboratuvar ortamında döllenerek yumurtaya aktarılıyor. Akla laboratuvarda spremin karışması, yanlışlık yapılması gibi sorular gelebilir. Eğer gerçekten iyi bir tüp bebek merkezi ile çalışıyorsanız bunların hepsi asılsız ve kesinlikle hiçbir hataya yer vermeyen kontrollü işlemler. Merak etmeyin o çocuk tamamen sizin çocuğunuz. Sadece doğal yolla değil, laboratuvar ortamında oluşturuluyor. Hem de en iyi yumurtaya seçilen en iyi sperm döllenerek.

Sonuç olarak tüp bebek tedavisi çocuğu olamayan ve çok sahibi olmak isteyen her çift için gayet doğal bir yöntem. Kesinlikle utanılacak, sıkıntı yaratacak bir durum değil ve gönül rahatlığıyla arkasında durulup, paylaşılabilecek bir durum. Merak etmeyin erkekler, kimse sizin erkekliğinizden şüphe etmez ve sizi küçük duruma düşürmez. Eğer böyle yapan birisi olursa bu o kişinin cahilliği ve eğitimsizliğinden kaynaklanıyordur. O kişileri kafanıza takmayın, uzak durun ve boş verin ki tedaviniz çok daha güzel devam etsin.