Oturduk
karşısına, durumu anlattık. Tüp bebek olduğu için o da riskli gebelik grubunda
olduğumuzu söyledi ve ona göre hareket edeceğimizi anlattı. İlk olarak her gün
yaptığımız kan sulandırıcı iğneye devam edip etmeyeceğimizi sorduk. Hani bir
umut belki bitsin artık keselim falan diye bekledik ama devam etmemiz
gerektiğini söyledi. Ne yapalım her gün iğne yapmaya devam edecektik. Böylesi
hem bebeğin hem Nursen’in sağlığı için çok daha iyi olacakmış.
Bize kartını
vererek ne zaman istersek kendisini arayabileceğimizi de söyledi. Bu çok
önemliydi bizim için, herhangi bir zamanda herhangi bir sorun olduğunda
arayabilecek olmamız bizi rahatlattı. Ama aslında hiç öyle olmadı ve ulaşamadığımız
zamanlar oldu. Bu durum güvenimizi sarstı tabii ki. O zamanları ileride daha detaylı anlatacağım.
Laf arasında
doktorumuz doğuma kadar toplam 3 yada 4 kere görüşeceğimizi söyledi. Daha
doğuma 7 ay var ve bu süre içinde bu kadar az görüşecek olmamız, yani kontrole
gidecek olmamız bize garip geldi. Çünkü daha önce doğum yapanlardan duyduğumuza
göre özellikle son 2 ay kontroller bayağı sıklaşıyormuş. Belki bu hamileliğin gelişimine
göre değişiyordur. O kadar fazla olmayabilir ama gene de o kadar az kontrole gidecek
olmamız bize pek ormal gelmedi.
Bunun üstüne
haziran ayından itibaren yaklaşık 1,5 ay Ankara’da olamayacağını, bu sürede
bizi beraber çalıştığı ve güvendiği, iyi bir doktor olduğunu söylediği başka
bir doktor arkadaşına yönlendireceğini söyledi. Ama gene de telefonla kendisine
ulaşabileceğimizi belirtti. Bu bizim için çok sorun olmayacaktı çünkü aynı
tarihlerde bizde tatilde olacaktık. Sonuçta telefonla ulaşabileceksek pek de
sorun değildi. Tabii ki ulaşabilirsek!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder