Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers
infertilite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
infertilite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Hamilelik tatili yapacağız


Artık tatil zamanımız geliyor. Daha önceden planları yapmıştık. Yazlığımızın olduğu Güzelçamlı’ya gidip bir aydan biraz fazla bir süre orada kalacaktık. Güzelçamlı, Kuşadası’na bağlı bir köy. Davutlar’dan hemen sonra. Aslında Antalya’ya da gidip Nursen’in ailesini de ziyaret etsek çok iyi olurdu ama Nursen hamile haliyle Antalya’nın o sıcağına ve nemine dayanamazdı. Maalesef Antalya ziyaretini ertelemek zorunda kaldık. Artık bir sonraki sene Lâl ile birlikte gideriz anneanne ve dedesini görmeye.

Tatile biraz erken çıkıyorduk ama böyle denk geliyordu ne yapalım? Daha geçe bıraksak hamilelik ilerleyecek ve hiç tatil yapamayacaktık. Hem de ikinci üç ay içinde yani hamileliğin en güzel zamanına denk geliyordu ve çok daha rahat ve zevkli geçebilecekti tatilimiz.

Güzelçamlı Nursen için daha iyi olacaktı. Hem Haziran ayında o kadar bunaltıcı sıcaklar olmaz, olsa bile nem neredeyse yok gibi olduğundan daha rahat edecek. Antalya’da ki gibi yoğun nemde nefes bile alınmıyor neredeyse. Güzelçamlı’da öyle bir sorunumuz olmayacak. Yaklaşık 40 gün kadar kalacaktık. Temmuz’un son haftasına kadar. Tam ikinci üç ayın bittiği zamanlar. Ankara’ya döndüğümüzde de üçüncü üç aylık dönem başlayacak ve hem doğum hazırlıkları hem bebek hazırlıkları, alış verişi ile uğraşacaktık. Plânlar tamamdı. Her şey yolunda giderse tıkır tıkır doğuma doğru gidecektik.

Tatilde özellikle Nursen bol bol denize girecek, denizde yüzebildiği kadar yüzecek, doğal sebze ve meyvelerle beslenecek, temiz hava ve bol oksijen alacak, deniz kenarında sabah ve akşam yürüyüşleri yapacak, böylece daha sağlıklı bir hamilelik geçirecekti. Tabii ki bunları tek başına yapmayacak bende her anında yanında olacağım Nursen’in. Bu tatilde yapacaklarımız Lâl’in gelişimi içinde çok iyi olacak.

Ankara’dan İzmir’e uçakla gidecektik. İzmir’den de araba ile Güzelçamlı’ya geçeceğiz. Biletlerimizi neredeyse 1 ay önceden aldık hatta. Otobüsle hemen hemen 10 saatlik yol çekilecek iş değil. Hele ki Nursen için. Bir de 22 haftalık hamile haliyle. Ama uçak için aklımıza takılan bir sorun vardı. 22 haftalık hamile için uçak tehlikeli olabilir mi? Uçağa alırlar mı? Rapor gerekiyor mu? 

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Detaylı Lâl görüntüsü..


Doktorun bize verdiği bilgiler gerçekten çok ilginçti. Öncelikle her şeyin çok güzel ve yolunda olduğunu, bebeğin gelişiminin çok güzel olduğunu ve hiçbir sorun olmadığını söyledi. Bakın şu midesi, şunlar böbrekleri, elleri burada ve parmakları tas tamam, ayakları bunlar ve kocaman, parmakları tamam, kemik yapısı gayet normal, kalbi yerli yerinde ve gayet düzenli atıyor, ciğerleri çok iyi diyerek hem gösteriyor hem anlatıyordu.

Daha sonra biraz daha detaylara girerek gözünde katarakt olmadığını, sindirim sisteminin çok iyi olduğunu, kan dolaşımının normal olduğunu söyledi. Bu kısmı bizi gerçekten şaşırttı. Anne karnındaki bebeğin gözündeki kataraktın olup olmadığını bile görebiliyordu. Ciddi hastalıkların tespiti için kullanılan nükleer tıp, bir bebeğin daha doğmadan hatta henüz 20 haftalık iken herhangi bir sorununun olup olmadığını da tespit ediyor. Bu anne ve baba için gerçekten rahatlatıcı bir kontrol. En azından biz öyle hissettik. Gerçi Allah korusun herhangi bir sorun olsa ne yapardık bilmiyorum. Acaba hamileliği sonlandırmaya bile karar vermemize sebep olacak bir durum olabilir miydi? Olsa ne yapardık? Bebeği o sorunlu şekilde dünyaya getirmek hem bebek için hem bizim için nasıl bir sonuç doğururdu? Bunları düşünmek bile çok hassas ve rahatsız edici aslında. Neyse ki bizim bebeğimizde hiçbir sorun yoktu ve bunları düşünmek zorunda kalmadık. En içten şekilde dilerim ki hiçbir anne – baba adayı da  bu duruma düşmesin ve bunları düşünmek zorunda kalmasın. Çok zor ve üzüntü verici bir durum. İhtimali bile çok rahatsız edici ve üzücü.

Lâl’imizin çok iyi olduğunu, gelişiminin çok güzel gittiğini, sağlıklı olduğunu gördük. Benden ve Nursen’den mutlusu yok. Heyecanla hayatımıza girmesi için sabırsızlanıyoruz. Zaman da hızla ilerliyor. 20 hafta geçti yani 5 ay. Hamilelik süreci hafta hafta ilerliyor ve böyle hesaplanıyor, planlanıyor. Ay hesabına çevrildiğinde ise tam tutmuyor. Mesela hafta olarak 5. ay bitmiş oluyor ama ay olarak bakıldığında 5. ayın bitmesine daha birkaç gün var. Bizde kendimizi hafta hesaplamalarına alıştırdık artık.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Dişi pehlivan geliyormuş..


Muayenehaneye girdiğimizde bekleyen 2 çift daha olduğunu gördük. Bir çift ise içeride kontroldeydi. Çiftlerden birisi bu kontrole ikinci defa geliyormuş. Yanlış anlamadıysam bir şeylerde daha net şekilde emin olabilmek için. Belki de gerekiyor birden fazla bu kontrolü yaptırmak.

Ben çok heyecanlıydım. Nursen’de de heyecan fena değildi aslında. Zaten ultrasonda bebeğimizi görmek bizi özellikle beni çok heyecanlandırıyor. Amniyosentez işleminden beri yani 3 haftadır hiç görmedik bebeğimizi. Bayağı büyümüş olmalı diye düşünüyoruz.  Nursen’in karnından  da anlaşılıyor büyüdüğü. Bir de böyle çok daha ince detaylara girerek daha fazla bilgi alabilecek olmamız daha da heyecanlandırdı beni. Diğer bekleyen çiftlerden ilk kez gelen çiftte de bariz şekilde heyecan fark edilebiliyordu.

Sıra bize geldi ve içeri, ultrason cihazının bulunduğu odaya girdik. Doktorda hemen arkamızdan geldi. Çok samimi ve bize yakın davranan bir doktordu. Hemen bizi rahatlatıcı şekilde konuşmaya başladı. Bir yandanda Nursen hazırlanıyordu. Hazırlık aşamasında değişik bir durum yoktu. Hani detaylı ultrason ya belki ekstra bir hazırlık gerekebilir diye düşünüyorduk ama her şey diğer ultrason kontrolleri ile aynı. Fark sadece ultrason cihazının çok daha gelişmiş ve detaylara daha çok girebilen bir cihaz olması.

Biz oradan buradan sohbet ederken doktor görüntülemeye başlamıştı bile bebeğimizi. Ben hemen her zaman yaptığım gibi cep telefonumun kamerası ile monitördeki görüntüyü videoya çekmeye başladım. Nursen’in daha sonra anlattığına göre, görüntü almak için karın üzerinde gezdirilen aparatı diğer ultrason kontrollerinden biraz daha sert şekilde bastırmış. Tabii ki canını acıtmayacak şekilde.

Doktor çok samimi ve cana yakın şekilde hem sohbet ediyor bizimle, hem açıklamalar yapıyor hem de şakalaşıyordu. Bu bizi daha çok rahatlattı. Bir yandan da bebeğimizi görüyorduk. Gerçekten kocaman olmuş. Hatta o farkında olmasa bile göz göze bile geldik. Tesadüfen kafasını çevirdi ve Nursen’in karnında gezinen cihaza baktı. Herhalde rahatsız oldu biraz. Sonra tekrar kafasını çevirip keyfine baktı.

Organları bayağı belliydi artık. Kafası, elleri, ayakları çok net görülebiliyordu. Bir ara ekranın tamamını ayağı kapladı. Kocaman bir ayak gibi duruyordu. Gerçi doktorun dediğine göre gerçekten normalden biraz daha büyükmüş. Hatta bebeğin daha önceki doktorun da dediği gibi normalden 1 hafta ileride yani daha iri olduğunu söyledi. Doktor “Dişi pehlivan geliyor” dedi. Bende “Eh iyi bari gülleci yapalım o zaman Lâl’i” dedim.

29 Haziran 2012 Cuma

Sıra detaylı ultrasona geldi


20. haftada detaylı ultrasona girecek Nursen. Bu işlem özellikle Evrim’in kesinlikle tavsiye ettiği ve mutlaka yaptırmamız gerektiğini söylediği işlem. Bir diğeride daha önce bahsetmiştim; amniyosentez. Her hamilenin kesinlikle yaptırmasına gerek yok bildiğim kadarıyla ama bizimki riskli gebelik grubuna girdiği için yaptırmamız gerekiyor. Bebeğin kontrollerinin çok hassas bir ultrason cihazı ile daha detaylı yapılmasını sağlıyor.

Ankara’da bu işlemi yapan bir çok doktor veya hastane vardır mutlaka ama bize iki tane isim önerildi. Bu konuda en iyi iki doktor bunlarmış ve çok daha sağlıklı sonuçlara ve bilgilere ulaşılabiliyormuş. Biz her iki doktoruda arayıp bilgi aldık. Tabii ki ilk öğrenmemiz gereken işlemin fiyatıydı. Pahalı bir kontrol olduğunu biliyorduk ama ne kadar olduğunu bilmiyorduk. İlk aradığımız doktordan fiyat aldık ve gerçekten pahalı olduğunu gördük. Muayenehanesi Gazi Osman Paşa’daymış. Yani Ankara’nın lüks semtlerinden birisi. Sanırım fiyatı etkiliyor. Çünkü diğer doktorun muayenehanesi Kızılay’da ve neredeyse fiyat yarısı kadar. Gerçi yarısı kadar olması bile pahalı ama hiç değilse diğerine göre bizim için daha ucuz. Burada demek istediğim sanırım birazda semte göre fiyatların da değişebildiği. Daha o kadar çok harcama olacak ki bizim için en ekonomik olanı seçmemiz gerekiyor. Sonuçta bize sadece bu iki isim önerildi ve önerenlerin fikirlerine gerçekten güveniyoruz.

Kızılay’da muayenehanesi olan doktordan randevumuzu aldık. Hafta içi öğlene doğru bir saatteydi randevumuz. Kapıya geldiğimizde doktorun adının altında “Nükleer Tıp Uzmanı” yazıyordu. Bağlantıyı net kuramadık aslında. Ultrason cihazı ile yapılan jinekolojik bir muayene ve bunu gerçekleştiren bir nükleer tıp uzmanı.

Nükleer tıp sayesinde hemen her organ sistemi ile ilgili yapı ve fonksiyonların görüntülenmesi sağlanıyor. Böylece o organ sisteminde ki herhangi bir hastalık tespit edilebiliyor. Görüntüleme için ise vücuda ve bebeğe zarar vermeyecek kadar çok küçük miktarda radyoaktif madde kullanılıyor. Sanırım doktor, bu görüntüleme sistemi ile jinekolojik bilgileri birleştirerek bebek hakkında detaylı bilgiler verebiliyor. 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Kocaman iğne ile amniyosentez yapılıyor!!


Hemen sonrasında içeri, muayene odasına geçtik. Nursen önce arka odaya geçip steril kıyafetleri giyip geldi ve muayene koltuğuna oturdu. Doktor, anneme siz şurada durun, bana dönüp sizde şurada durun diye yer gösterdi. Sanırım bizim heyecanımız ve paniğimiz doktoru sinirlendirmişti. Sanki biraz sert bir tavır takınmıştı. Umarım amniyosentez işlemini sakince ve iyi yapar. Doktorun yanında birde hemşire vardı. Onunla koordineli uyguluyordu işlemi. Ekipmanları hemşire hazırladı. İğne, enjektör, steril sıvılar gibi ekipmanlar.

Önce hemşire Nursen’e kalçadan iğne yaptı. Sonuçta ufacık bir operasyon ama her türlü ihtimale karşı iğneyle antibiyotik yapılması gerekiyormuş. İğnenin hemen ardından doktor ultrason cihazı ile işlemi uygulayacağı yeri tespit etmeye çalışıyordu. Ama şöyle bir bakınca ne kadar işinde uzman ve iyi olduğunu direkt belli ediyordu.

Doktor ultrason cihazı ile inceledi, yeri tespit etti ve hemşireden iğneyi istedi. Normalden bayağı uzun ve ince bir iğne. Bana kocaman bir iğneymiş gibi geldi. Ultrason cihazının monitöründen gözünü ayırmadan tespit ettiği yere iğneyi yavaşça batırdı. İğne girerken benim içim cız etti. Sanki bana batırmıştı o kocaman iğneyi. Nursen’e baktığımda ise gözlerini kapatmıştı ve donmuş bir şekilde duruyordu. Daha sonradan söylediğine göre gözlerini kapatıp kendini bir rüyada gibi hissetmeyi sağlamış. Annemde çok heyecanlı ve stresli şekilde izliyordu işlemi. Ama heyecanlanılmayacak gibi de değildi ki! Sonuçta çok riskli ve dikkat edilmesi gereken bir işlem. En ufak bir hata bebeğe zarar verebilir. Doktorun dikkati dağılmasın diye neredeyse nefes bile almıyorduk.

Monitörden iğnenin gidişini ve durduğu yeri görebiliyorduk. Bayağı battıktan sonra bir noktada doktor iğneyi batırmayı durdurdu. İğnenin ucu bebeğin hemen yanında görülebiliyordu. Doktor hemen tüpü istedi hemşireden. Hemşire tüpü iğneye taktı ve yavaş yavaş sıvıyı tüpe doldurdu. Sanırım 5 – 10 miligram veya belki birazcık daha fazla sıvı alındı ve hemen iğneyi çekerek işlemi bitirdi doktor. Toplamda 3-5 dakika sürdü amniyosentez işlemi ve bitti. Tekrar kontrol etti ve bebekte hiçbir sorun yoktu. Bu işlem sırasında bebek korkabiliyormuş ve kalbi durabiliyormuş. Bizimki gayet güzel içeride keyfine bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Doktor “tamam çok güzel şekilde ve sorunsuz bitti” deyince hepimiz çok rahatladık. Özellikle Nursen birden rahatladı ve sakinleşti. Her şey yolunda gitti ve oldu bitti işte.

Doktor içinde amniyon sıvısı olan tüpü gösterdi bize. Sıvının içinde biraz kırmızılıklar vardı. Bunların kan olduğunu söyledi doktor. Ama merak edilecek bir şey olmadığını, bu kanın, tüp bebek yöntemi uygulandığından  Nursen’in bu zamana kadar geçirdiği yumurta toplama, embriyo transferi gibi işlemlerden kaynaklanabileceğini söyledi.

13 Haziran 2012 Çarşamba

Bebeğimiz Nursen’i gıdıkladı


13. hafta ve 20. hafta arasında geçen sürede doktorumuza gitmedik. Zaten kendi doktorumuz Ankara dışında olacağı için ona gidemeyecektik. Diğer tavsiye ettiği doktora gitmek içinde sebebimiz olmadı. Aslında sebebimiz yoktu demek yanlış oldu. Sonuçta kontrollere gitmek zorundaydık ama emaneten bir doktora gitmek içimizden gelmiyordu. Acil bir durum olursa o zaman gideriz diye düşündük. Neyse ki her şey yolunda gitti ve ona da ihtiyacımız olmadı.  17. haftada amniyosentez yaptıracaktık ve anca o zaman görebilecektik bebeğimizi .

Bebek kendi kendine büyüyordu Nursen’in karnında. Artık hareketlensin diye beklemeye başladık. İçeriden kıpır kıpır bir şeyler hissetmek istiyorduk. Çok hevesleniyorduk hareketlerini hissedebilmek için ama bir türlü hareket yoktu. Aslında kontrollerde ultrasondan gayet hareketli olduğunu görüyorduk ama henüz Nursen bile hissedemiyordu o hareketleri.

Bir gün Nursen, annem ve teyzemle birlikte bir akrabamıza gideceklerdi. Gelip arabayla alacaklardı Nursen’i ve Ankara için uzak sayılabilecek bir mesafeye gideceklerdi. Evden çıkmadan önce Nursen telefonla aradı, konuştuk. Almaya gelmek üzerelermiş. Konuştuktan yaklaşık yarım saat kadar sonra Nursen tekrar aradı. Bu aramada müthiş haberi verdi. Karnında minicik bir kıpırdama hissetmiş. Sanki gıdıklanma gibi, gaz hareketi gibi bir şeydi dedi. Gıdıklanma tabiri daha güzel oldu, içeriden gıdıklamıştır belki bebeğimiz. Sesi çok heyecanlıydı ve kendisi çok şaşkındı. Bende çok heyecanlandım. Artık bebeğimiz varlığını hissettiriyordu.
Akşam evde görüştüğümüzde tüm gece boyunca gene hareketlenir mi acaba diye bekledik ama hiçbir belirti yoktu. Ufacık bir bebek tabii o kadar hareketten bile yorulmuş olabilir. Doktor arkadaşlarımıza ve tecrübeli annelere sorduğumuzda daha o kadar hareketli olmayacağını, ara sıra minik kıpırdanmalar olabileceğini, esas 20. haftadan sonra daha belirgin hareketler hissetmeye başlayacağımızı söylediler.

Gerçektende öyle oldu. 20. haftaya kadar sadece Nursen’in hissedebileceği kadar minik kıpırdanmalar oluyordu. Ben kesinlikle hissedemiyordum. Nursen hissettiğinde hemen bana haber veriyordu. Bende belki hissederim diye elimi koyuyordum ama hiçbir şey hissedemiyordum. Zaten çok kısa ve hafif oluyormuş hareketler. Ama bende artık hissetmek istiyordum. Sanırım biraz da sabırsız davranıyordum bunun için. Nasıl olsa hareketler artacak ve bende net şekilde hissedebilecektim.

İlk arabada hissetmişti Nursen hareketleri ve bundan sonrada her arabaya bindiğimizde gene ufak kıpırdanmalar oluyordu. Bebeğimiz illâ ki araba isteyecek doğduktan sonra diye düşünmeye başladık. 

12 Haziran 2012 Salı

Temizliğe gelen Zekiye Ablamız hamilelik teşhisini koydu


Artık Nursen’in karnı büyümeye başladı. Nursen’e göre bu şişkinlik gaz yüzünden oluyormuş. Gerçi kendine de çok mantıklı gelmiyordu böyle olması ama öyle düşünüyordu. Henüz niyeyse hamilelikten dolayı karnının büyüdüğünü, hafif hafif kilo aldığını kendine konduramıyordu. Ben ne kadar “Hayatım bak bebeğimiz büyüyor. Karnın büyüdü” desem de “Yok yok yaaa.. Gaz o gaz.. Ondan büyüdü karnım” diyordu. Fakat o gaz bebek doğana kadar hiç geçmedi aksine artarak devam etti.

Evimize 2-3 haftada bir yardıma ve temizliğe gelen Zekiye Ablamız var. Gene bir Pazar günü geldi. Biz de o gün arkadaşlarımızla bahar havasının güzelliğinden faydalanmak için kahvaltıya gideceğiz. Hazırlanırken ben Nursen’in karnını okşayarak “Bak nasıl da büyüyor bebeğimiz. Karnın bayağı fark etti. İyice büyümeye başladı” dedim. Nursen her zamanki gibi “Yok hayatım gaz o yaa” dedi. Ben Nursen ne derse desin “He” dediğim için o sıralarda “Yaa tabii gazdır. Doğru diyorsun” diyerek dalga geçiyordum.

O sırada Zekiye Abla da yanımızdaymış. Şöyle bir Nursen’in karnına bakıp “Ne gazı. Hamilesin, karnın büyümüş işte” dedi. O andan sonra artık Nursen bebeğin gelişmesinden dolayı karnının büyüdüğüne ikna oldu. Benim o kadar laflarım ikna edemedi ama Zekiye Ablamızın tek bir lafı direkt ikna etti.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Doktorumuzla son görüşmemiz


13. haftaya geldiğimizde Nursen’in kontrol zamanı gelmişti. Randevumuz öğlene doğru bir saatteydi. Daha önce bahsetmiştim bu günleri keyifli bir güne çeviriyorduk. Kontrol öncesi sabah gidip bir yerde kahvaltı ettik. Sonrada randevu saatimizde hastaneye gidip doktoru bekledik. Sıramız geldi ve doktorun odasına girip karşısına oturduk. Sanki bizi ilk kez görüyor gibiydi. Daha önce iki kere görüşmüştük aslında.

Hakkımızda ve hamileliğin gelişimi hakkında neredeyse hiçbir şey hatırlamıyordu. Sadece sima olarak bizi hatırlıyor gibiydi. Daha önce verdiğimiz bilgileri bir daha verdik duruma şaşırmış şekilde. Tekrar tahmini doğum tarihini hesapladı doktor. Biz bunları zaten biliyorduk. Bu kadar ilgisiz olması bizi çok şaşırtmıştı. Hadi tamam bir çok hastası vardır ve hepsini aklında tutması gerçekten zor olabilir. Ama bilgisayarına baksa o saatte bizim randevumuz olduğunu görecek. Gördüğünde de gene bilgisayarında ki kayıtlarından daha önce ne olmuş, ne bitmiş şöyle bir baksa karşısında oturan hasta için çok daha pozitif bir muayene günü olur.  Zaten bu muayene o doktorla son yüz yüze görüşmemiz oldu. Daha sonra anlatacağım, gerçekten çok önemli sebeplerden dolayı bir daha o doktora gitmedik.

Daha önceki gelişimi tekrar anlattık. Görüşmediğimiz zamanda olan gelişmelerden de bahsettik ve bunların üzerinde konuştuk. Doktorun fikri her şeyin normal göründüğü ve gelişimin gayet güzel gittiği oldu. Konuşmaların üzerine ultrason odasına geçtik. Bebeğimizi görecektik gene. Bu ikimizi de çok heyecanlandırıyordu.

Artık ultrason görüntülerinden bir şeyler anlayabiliyorduk. Biraz şekillenmiş bebeğimiz. Daha dikkatli bakınca ve doktor anlatınca çok daha iyi fark edilebiliyor bebeğin şekli. Ağzı, burnu belli oluyordu. Ayakları, elleri, vücudu görülebiliyordu. Süper bir görüntüydü bu. Bebeğimizi ilk kez bu kadar net görebiliyorduk. Monitöre sarılıp öpmek istedim. Nursen’de aynı şekilde şaşırmış bir durumda monitöre bakıyordu. Bir yandan bebeğimize bakıyor bir yandan da doktorun neler dediğini dinlemeye çalışıyorduk.

Doktorun söylediğine göre gelişimi çok güzelmiş. Her şey yerli yerinde ve şahane görünüyormuş. Esas önemlisi normalden daha iriymiş. Boyu 6,8 cm olmuş. Bir iki hafta kadar daha ileride seyrediyormuş gelişimi. Cinsiyetini öğrenmek istedik ama daha çok erken olduğunu söyledi doktor. Belli değilmiş henüz. Bu sıralarda yanılma payı çok yüksekmiş. 18. haftadan sonra ufak ufak belli olabilirmiş cinsiyeti.Ama kemik yapısından sanki erkek gibi dedi. Biraz iri bir bebek  olduğundan erkek gibi görünüyormuş. Tabii henüz kesinlikle belli olmaz. Bunu en iyi zamanı geldiğinde görebileceğiz ve en kesin sonucu ise amniyosentez yaptırdıkdan sonra öğrenebileceğiz.

Hiçbir zaman ne Nursen’de ne de bende kız ya da erkek olsun diye bir düşünce olmadı. Ne olursa olsun sonuçta bizim bebeğimiz olacaktı. İlk ve son olacağı için de hiç önemli değildi. Entuğ azından şimdilik ilk ve son bebeğimiz diye düşünüyorduk. Ama hayaller kurarken kız olursa şöyle yaparız erkek olursa böyle yaparız gibi düşüncelerimiz vardı. 

5 Haziran 2012 Salı

Hamilelik sırasında ilaç kullanılması


Nursen’in baş dönemsi ile ilgili bir rahatsızlığı var. Bir zamanlar gittiği doktor menier teşhisi koymuş ama sonradan başka bir doktordan öğrendik ki menier değilmiş rahatsızlığı. Orta kulaktaki kristallerin bozulması yüzünden şiddetli baş dönmesi oluyormuş Nursen’de.

Senede bir iki defa tutuyor ama tam tutuyor. Şiddetli şekilde başı dönüyor. Ayakta duramıyor hatta kafasını bile kaldıramıyor. Gerçekten çok sıkıntı verici ve zor bir rahatsızlık. Üstüne üstlük 2-3 gün devam edebiliyor.

Gene tuttu bu rahatsızlığı. İlaç alması gerekiyor ama hamilelik durumu yüzünden alamıyor. Ne yapsak derken bari doktora soralım diye düşündük. Önce kontrollere gittiğimiz doktorumuzu aradık. İlk aramada ulaşamadık. Biraz süre geçtikten sonra ki iki üç aramada daha ulaşamadık. Hani bize “Ne zaman isterseniz cep telefonumdan arayıp ulaşabilirsiniz” demişti. Bu ona ilk ulaşamamamız oldu. Çok daha sonra bize geri döndü ama iş işten geçmişti. Başka bir jinekolog arkadaşımı arayıp durumu söyledim ve gerekli olan ilacı kullanabileceğimizi söyledi. Bu ilacı alınca Nursen rahatladı. Gerçi bu rahatsızlık için hiçbir ilaç işe yaramıyormuş ama biz o zamanlar kesin rahatsızlığı menier olarak bildiğimizden ilacı aldık. Tabii gene faydası oldu ama geçici bir süre.

Hamilelik sürecinde mutlaka ilaç alınması gereken durumlar olabiliyor. Mutlaka ilaç alınması gerekiyorsa bunu önce doktora sormak gerekiyor. Alınacak ilaç anneye ve bebeğe zarar verici olabilir. Ancak ufak baş ağrıları, halsizlik gibi durumlarda alınabilecek tek ilaç içinde parasetamol içeren ilaçlar. İçilebilecek en zararsız ilaç bu. Bunu danıştığım tüm doktorların tavsiyesi üzerine söylüyorum. Yine de hamilelikte doktora danışılmadan hiçbir ilacın kullanılmaması gerekiyor.

Hatta sadece ağızdan alınan ilaçlar değil cilde sürülebilecek ilaçlar da buna dahil. Kas gevşetici, nemlendirici türü kremler gibi cilde sürülerek kullanılan ilaçlar bile direkt kana geçerek bebeğe zararlı olabiliyor. 

1 Haziran 2012 Cuma

Hamile işte, her şey kokuyor ve ben kovuluyorum


Bu süreçte olabilecekler için çok yakın bir arkadaşım beni uyarmıştı. O benden daha tecrübeli bir baba, aynı şeyleri o da yaşamış. Yapmam veya yapmamam gerekenleri tek tek anlattı bana ve çok faydasını gördüm. Gerçekten o anlatmasa ve durumu önceden bilmesem, yaşayacaklarım direkt yanlış anlaşılabilecek olaylardı ve çok daha büyük problemlere yol açabilirdi. Biliyorum ki hemen hemen her baba adayı bunları yaşıyor ve yaşayacak.

Bana dedikleri; karına çok kötü kokacaksın, sinir bir adam gibi görüneceksin, seni yanından kovacak, kokuyorsun deyip uzaklaştıracak, her dediğini yanlış anlayacak, bazen sana ağır konuşacak. Bunların hepsini birer birer yaşadım gerçekten ve her baba adayı da muhtemelen yaşayacak.

Her sabah yaz kış duş almadan evden çıkamayan bir adamım. Sonrasında deodorant, parfüm gibi tamamlayıcıları da kullanırım. Bunlara rağmen Nursen beni bir süre her akşam çok kötü kokuyorsun, saçın çok kötü kokuyor diyerek yanından uzaklaştırırdı. Daha doğrusu kovardı. Normalde bir kadın, kocasına bunları söylese direkt şiddetli geçimsizlik olur ve buna bağlı olarak da tek celsede boşanmaya kadar gider.

Akşam salonun bir köşesinde Nursen, ona en uzak olan diğer köşede de ben oturuyordum. Sonrasında gece odadan kovduğu bile oldu. Günün her saatinde çok kötü kokuyormuşum. Gerçi bu duruma kendide inanmıyordu. Bu konuda ne kadar titiz olduğumu çok iyi biliyor ama hamile işte. Gidip diğer odada yatmak zorunda kaldığım çok akşamlar oldu. Hele ki alkol aldıysam en baştan odaya bile giremiyordum. Direkt pılımı pırtımı toplayıp diğer odaya.

Nursen’in çok sevdiği bir parfümüm vardı. Bittiğinde Nursen’le beraber gidip tekrar aldık. Hatta Nursen’e koklattım ve emin oldu aynısı olduğundan. Çok seviyordu o parfümümü Nursen. Ama o bayıldığı parfüm birden iğrenç kokmaya başladı ve bir gün sokakta beni 10 metre önünden yürüttü. Bundan sonra da bir daha o bayıldığı parfümü hiç kullanamadım. Doğumdan sonra bile nefret etti kokusundan ve atmak zorunda kaldım şişeyi. Bir kere sabah işe giderken sürüp tekrar deneyeyim belki geçmiştir tiksinmesi dedim ama gördüm ki hiçbir şey değişmemiş. Kendiside şaşırdı o kadar çok sevdiği parfümden bu kadar nefret etmesine.

Bazı söylediklerimi o kadar yanlış yerlere çekiyordu ki benim dediğimle neredeyse alakası olmuyordu. Kendi kafasında kurup, değişik bir senaryo ile sorun haline getiriyor ve o senaryoya kendi de inanıyordu. Ondan sonrada “Hayatım ben öyle demedim. Böyle demek istedim” diyerek kırmadan, üzmeden düzletmeye çalışıyordum. Her zaman yaptığımız şakalar bazen tersten geliyor ve sorun oluyordu. Halbu ki daha birkaç gün önce aynı şakaya çok gülmüş oluyorduk ama o gün Nursen’in halet-i ruhiyesi diğer taraftan görüyordu o şakayı. Hamilelikte sanki devreler ters bağlanmış gibiydi.

31 Mayıs 2012 Perşembe

Karıcığım sanki benim aşık olup evlendiğim kadın değil


Bazen bakıyorsunuz “Bu benim aşık olduğum, evlendiğim kadın değil” diyorsunuz gerçekten. Bambaşka bir kadın oluyor, tamamen farklı bir insan olup çıkıyor neredeyse. Bu durum hamilelik sürecinde değişerek devam ediyor ama en zoru ilk 3  - 3.5 ayda geçen süreç. Daha sonrası hem karınız duruma alışıyor, hem vücudu duruma alışıyor, hem de siz durumu benimsiyorsunuz.

Nursen bazen “Hamilelik bu mu? Hastalık gibi bir şey. Hiç bitmeyecek gibi sanki” diyerek dert yanıyordu. Gerçekten çekilecek şey değil o ilk 3 – 3,5 ay ama bu da doğal bir süreç. Katlanılması gerekiyor. Hem anne adayının hem de kocanın katlanması gerekiyor.

Biz bu zamanlarda da her şeyi eğlenceye, şakaya vurarak geçiştirmeye çalıştık. Tabii ki her zaman bunu yapamıyorduk, ikimizin de çıldırmasına ramak kaldığı durumlar oluyordu ama genelde şakalaşarak rahat atlatıyorduk. Böyle olması diğer problemlere de olumlu ve şakacı bakmamızı sağlıyordu. Sonuçta hem Nursen, hem ben hem de bebeğimiz çok rahat ve huzurlu oluyorduk.

Bu yazdıklarımı karım da okuyacak ama olsun. Nasıl olsa hepsi gelip geçti ve o da sonradan farkına vardı nasıl bir dönem geçirdiğinin. Hatta ben bunları yazarken o günleri tekrar  hatırlayıp gülüyoruz.

Nursen arada “Hadi ya! O kadar kötümüydü?” diyerek şaşırıyor. O zamanlarda kendisi çok farkında olmuyordu tabii ki. Ama ben ziyadesiyle farkındaydım ve yaşadım. Ama çok her şeye rağmen çok güzel günlerdi. O şekilde yaşanması gerekiyordu ve yaşadık geldi geçti işte. O zamanlarda belki sıkıntı gibi oluyordu ama şimdilerde bizim için eğlence konusu oluyor.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Karıcığım hamile ama ben ne yapacağım?


Hamileliğin bu dönemlerinde hormonlar tamamen değiştiği için Nursen’de de bayağı değişiklikler oluyordu. Huyu suyu değişti resmen. Sevdiğini sevmez oldu, sevmediğini sever oldu. İyice huysuzlaştı, kafasına olduk olmadık şeyler takmaya başladı. Hiç alakasız konuları sorun etmeye başladı. Ufacık sorunları ise kafasında büyüterek daha büyük sorun haline getirmeye başladı. Bir de üstüne çapraz sorunlar oluşturmaya başladı. Çapraz sorunlar tabirini ben uydurdum. Demek istediğim alakasız iki sorunu bağdaştırarak daha alakasız başka bir sorun yaratıyordu.

Bu dönemde erkeğin davranışları çok önemli. Tamamen eş ne istiyorsa, ne diyorsa suyuna gidilmesi lazım. Her şeye “He” demek lazım. Tabii ki bu o kadar kolay olmuyor. O kadar kaprisi, huysuzluğu çekmek, devamlı her şeyi alttan almak gerçekten çok zor. Hormonlar değiştiği için o kadar alakasız, o kadar saçma sapan durumlar ortaya çıkıyor ki, kaprisler yapıyor ki eşiniz çıldırmamak elde olmuyor bazen. Ama sakın çıldıracaksanız bunu karınızın yanında yapmayın. İçeri başka bir odaya gidip ne yapıyorsanız orada yapın. Yastık mı yumruklayacaksınız? Bir şeyler mi ısıracaksınız? Bağırmak mı istiyorsunuz? Gidip odanın kapısını kapatın orada yapın, dışarı çıkıp bir yerlerde yapın, nasıl yaparsanız yapın ama sakın ola ki karınızın yanında yapmayın.

Ona hep güler yüzlü ve anlayışlı olun. Karınızın buna çok ama çok ihtiyacı var. Yaptıklarının, söylediklerinin neredeyse hiç biri normal bir insanın yapacağı, söyleyeceği şeyler değil. Sonuçta o hamile, karnında bir canlı var ve onu büyütmeye çalışıyor. Doğal olarak da bütün metabolizması, hormonları alt üst oluyor. Vücut, içinde barındırdığı bambaşka bir canlıya alışmaya çalışıyor. Düşünsenize, vücudun her hangi bir yerinde ufacık bir sivilce bile çıksa vücut nasıl tepkiler verir ve bazen size bayağı sıkıntı yaşatır.  Bir de bunu içinizde büyümeye çalışan başka bir canlı olduğunu düşünerek karınızı anlamaya çalışın.

En önemlisi karınızın içinde büyümeye çalışan canlı aynı zamanda erkeğinde yani sizinde bir parçanız. Karınız onu tek başına orada oluşturmadı. Yani o hamileliği sizinde yaşamanız gerekiyor. Bunu da en iyi karınıza sorgusuz sualsiz her şekilde destek vererek, onun yanında olarak, koşulsuz şartsız her durumunda yardım ederek, ona moral vererek, onu elinizden geldiği kadar değil elinizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıp mutlu ederek yapabilirsiniz. Bu hem karınızın daha güzel, rahat ve sağlıklı hamilelik geçirmesini sağlar hem de bebeğinizin daha sağlıklı ve güzel gelişimini sağlar.

Sakın “O daha anne karnında bir cenin. 1-2 santimetre boyu var. Ne anlayacak oradan ne olup bittiğini” diye düşünmeyin. O bebek, oradan her şeyi anlıyor ve farkında. Sizin ve eşinizin arasında geçen her türlü gerginlik, olumsuzluk onu da etkiliyor ve rahatsız ediyor. Bunu doğduğunda daha iyi anlarsınız. Bebeğin huzuru, usluluğu nasıl bir hamilelik sürecinden geçip geldiğini çok güzel anlatıyor.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Nursen, hem hamile hem “Aşermiyor(?)”


Arada alışveriş sırasında canı bir şey istediğinde veya yemesi gereken, faydalı bir şey gördüğümüzde alıp evde yapıyorduk. Ama hiç akıllanmamışçasına bir kerelik değil daha fazla alıyorduk nasıl olsa yeriz diye düşünerek. Tabii ki bir kere yapıp kalanını  derin dondurucuya koyduktan sonra bir daha yemeyerek orada unutup aylar sonra attığımız yiyeceklerde çok oldu.

Hiç aşermedi Nursen dedim ama sanki bir kere aş erme gibi bir durum oldu. Ama çok samimi söylüyorum ben daha çok aşerdim. Ya da bir şeyler yemek için kendime bahane yaratıyordum. Bir akşam üzeri televizyonda yemek programında zeytinyağlı yaprak sarma gösterdiler. Nursen “Canım çok istedi, olsa da yesem!” dedi. Öyle deyince ben dayanabilir miyim? Hemen fırladım, giyinip kendimi sokağa attım. Nursen “Dur boşver, gitme, gerek yok!” falan desede dinler miyim hiç? Bir yerlerden zeytinyağlı yaprak sarma bulacağım mutlaka. İyi ki oturduğumuz yer böyle şeyler için alternatifi çok olan bir semt. Tahmin ettiğim üzere, mutlaka olur diye düşündüğüm ilk gittiğim yerde buldum. Hemen yarım kilo alıp koşarak eve geldim ve Nursen’in önüne paketi koydum. Onun bayıla bayıla yemesini seyretmek bile bana nasıl bir keyif verdi anlatamam.

Gene televizyon karşısında bir akşam üstü pineklerken bu sefer kuru fasulye reklamı çıktı. Nursen “Offf yaaa ne güzel görünüyor. Ne giderdi şimdi?” dedi. İşte bana gene bir fırsat çıkmıştı. Akşam yemeği saatide geliyordu. Nasıl olsa bu akşam da her akşam olduğu gibi yemek düşünüp, bir kere yiyebileceğimiz bir yemeğe karar verecektik. Ya dışarıdan söyleyecektik ya da dışarı çıkıp yiyecektik. Madem hazır Nursen’in canı kuru fasulye istedi “Hadi kalk hazırlan. Çıkıyoruz. Kuru fasulye yiyeceğiz” dedim. Bu sefer hiç itirazsız “Tamam” dedi Nursen. Diyecek tabii, nasıl olsa bir şeyler yemeyecek miyiz? Çıkıp arabaya atladık ve Balgat’da ki çok meşhur bir kuru fasulyeciye gittik. Yalnız, sanırım televizyon seyretmek bayağı bir pahalıya patlayacak bize. Özellikle reklam ve yemek programları. Orada gördüğünü istiyor Nursen. Olmazsa sadece belgesel, haber programı falan seyredeceğiz yiyecek görmemesi için. Şaka bir yana Nursen’in böyle yemek istekleri olması beni çok mutlu ediyordu. Hiç değilse canının istediği bir şeyler görüp yiyebiliyordu. Zaten genelde tostla karnını doyurduğu için arada böyle değişik yemekler iyi oluyordu.

Bence bir durum yaşadık ki esas aşermesi o gündü. Durup dururken bir gün Nursen’e beyaz peynir ve domatesli sandviç kokmuş. Hadi canın istiyorsa gidip bir yerlerde bulup yiyelim hayatım dedim ama istemedi. Üstünede o günün gecesinde rüyasında beyaz peynirli, domatesli sandviç  görmüş. Sabah kalktığında rüyasından bahsetti ve canının çok istediğini söyledi. O gün de daha önce bahsettiğim doktor Sarp Bey’e kontrole gidecektik. Kontrolden sonra gidip bir şekilde bulup yeriz dedim.

Kontrolden çıktık ve hastane Tunalı Hilmi Caddesi’ne yakın olduğundan direkt gidip sandviç aramaya başladık. Birkaç pastane, simit kafe gibi yerlere sorduk ama şansımıza ya çıkmamış oluyor ya da yapmıyorlarmış. Araya araya caddenin Esat tarafına doğru yürüdük. En sonunda bir pastanede bulduk ve heyecanla oturup sipariş ettik. Gerçekten canı çok istemiş Nursen’in ve iki lokmada bitirdi neredeyse.

Aşermiyorum diyordu ama bu örnekler bariz şekilde aşerdiğinin kanıtı oluyor işte. Ama genede bunlarla sınırlı kaldı gibi. Gerçekten canının bir şeyi çok istemesi şeklinde çok fazla aşerme durumu olmadı. 

24 Mayıs 2012 Perşembe

İlk hamilelik problemleri: aş erme ve mide bulantıları


6. haftadan sonra artık Nursen’de hamilelik belirtileri başladı. Aslında daha önce olması lazımdı ama Nursen’de biraz geç  başladı. Hamileliğin en zor ve problemli dönemi bu zamanlar oldu. 26. Haftaya kadar yani 3,5 aylık olana kadar devam etti. Bu çok normal bir durum. Her hamilede 3. ay sonunda bu sıkıntılı dönem bitiyormuş. En fazla 3,5 ay olana kadar devam ediyormuş. Sonrası ise çok keyifli.

Hafiften mide bulantıları, canının yiyecek bir şeyler istemesi gibi durumlar bu zamanlarda başladı artık. Normali de bu zaten. Ama hamileliği boyunca bir iki şey dışında neredeyse hiç aşermedi. Ben hep canın ne istiyorsa söyle yaratırım sana diyordum ama öyle aman aman bir şeyler istemiyordu.

Markete alış verişe gittiğimizde özellikle şarküteri ve mandıra reyonlarında durup “Hadi bak şunlara. Canın ne istiyorsa alalım aşkım. Hamilesin sen, mutlaka canın bir şeyler istiyordur” diyordum. Ama her seferinde canının özel olarak hiçbir şey istemediğini söyleyerek oradan uzaklaştırıyordu beni. Bu durum benim içinde hayâl kırıklığı oluyordu. Çünkü şarküteri reyonu ve mandıra reyonundaki her şeye bayılıyordum ben. İçimden hepsinden birer parça alıp yemek geliyordu. Ama Nursen engelliyordu beni ki hâlâ öyle. Zaten iri yarı ve biraz fazla kiloluyum daha da kilo almamı istemiyordu. O zamanlarda Nursen’in canının istemesini bahane ederek alırız ve bende yerim diye çok hevesleniyordum ama Nursen hiçbirini istemeyince bende kös kös uzaklaşıyordum oradan. Fakat arada bir ben kaçamak yapıp gene de bir şeyler alıp yiyordum. Nursen de ilk başlarda bana eşlik edip yiyordu ama çok uzun sürmedi bu durum.

Bu sıralarda mide bulantıları da artmaya başladı Nursen’in. Gerçi o kadar çok olmuyordu ama gene de oluyordu. Özellikle bulantı sonrası çıkarma çok az oldu Nursen’de. Genelde sadece rahatsız edici bulantı şeklinde geçiyordu. Olduğunda da hiç alakasız, olmadık yerlerde baş gösteriyordu. Alış veriş esnasında koşarak dışarıya çıktığı oldu mesela. Alış verişi bitirip bende çıktığımda bir bakıyordum Nursen bir ağacın altında, eli karnında iki büklüm bir şekilde oturuyor oluyordu.

Yalnız, genelde hamilelerde bu bulantılar sabah saatlerinde olur ama Nursen’de akşam 16:00’dan sonra olmaya başlıyor ve 18:00 gibi tavan yapıyordu. Sanki bana gıcıklığına yapıyormuş gibi, tüm gün iyi iken benim işten gelme saatimde mide bulantıları, kendini kötü hissetmeler falan başlıyordu. “Hayatım senin devrelerin ters bağlanmış herhalde. Bunlar normalde sabahları olur sende akşamları oluyor. Bana mı gıcıksın?” diye dert yanıyordum artık.


İşin ilginç yanı Nursen’in yaşadıklarını bende yaşamaya başladım çok az da olsa. Nursen midem bulanıyor deyince bende etkileniyordum ve midemin bulandığını hissetmeye başlıyordum. Belki psikolojik olarak öyle hissediyordum belki de gerçekten bulanıyordu ama çok hafif de olsa bulanıyordu işte. Ben işteyken Nursen’le telefonla konuştuğumuzda eğer sıkıntılı bir durum varsa bende o sıkıntıyı yaşıyordum. Tamam Nursen kadar değil ama gene de yaşıyordum işte. Bunları tüm samimiyetimle söylüyorum ve gerçekten abartmıyorum. Dedim ya “Biz hamileyiz”.



Devam edecek...

21 Mayıs 2012 Pazartesi

İkili tarama ve diğer tetkikler


9. haftaya gelmiştik. İkili tarama sonucunu alma zamanımız gelmişti. Sonucu alacağımız gün için tekrar doktorumuzdan randevu aldık ve o gün gidip önce sonuçlarımızı aldık. Doktorun odasına girmeyi beklerken kâğıdı inceliyorduk. Ama hiçbir şey anlamadık. Kâğıtta renkli bir grafik, bir sürü değerler ve tıbbî olarak ne oldukları ve açıklamaları vardı. Bunları neden hastalarında anlayabileceği şekilde yapmazlar ki?  

Bu esnada sıramız geldi ve  doktorun yanına gittik. Sonuçları inceledikten sonra her şeyin gayet güzel olduğunu, riskli gruba girmediğimizi söyledi. Bu da bizi çok rahatlattı. İkili taramanın üzerine ileride üçlü ve dörtlü tarama da yaptırmamız gerektiğini söyledi. Ama eğer amniyosentez yaptırırsak bu taramalara gerek olmayacağını ve zaten her şeyin amniyosentezde görülebileceğinden bahsetti. Hatta bebeğin cinsiyetinin bile yüzde yüz öğrenebileceğini söyledi. Esas önemlisi, Nursen’in yaşından dolayı ve riskli gebelik grubunda olduğumuzdan dolayı amniyosentez yaptırmamızı da kesinlikle tavsiye etti.

Zaten çok daha öncesinde Evrim bize mutlaka yaptırmamız gereken iki kontrolün olduğunu söylemişti. Amniyosentez ve detaylı ultrason. Bunları mutlaka ve mutlaka yaptırmamız gerekiyormuş. Evrim böyle dediyse kesin yaptıracağız demek ki. En başından beri Evrim’in dediklerine ve önerilerine çok güveniyoruz ve uyuyoruz.

Yani doktorumuz bize amniyosentez yaptırmamızı tavsiye etmişti ama biz zaten daha öncesinden bunu yaptırmaya karar vermiştik. Bu kararımızı doktora söylediğimizde bu durumda üçlü ve dörtlü taramayı yaptırmamıza gerek olmadığını tekrar söyledi. Hatta detaylı ultrason yaptıracağımızı da söylediğimizde bunun da çok iyi olacağını belirtti. Amniyosentez ve detaylı ultrason ile ilgili de yeri geldiğinde baba gözüyle uzun uzun bilgi vereceğim.

İkili tarama sonucunu başka bir jinekolog arkadaşıma daha göstermek istedim. Hemen bilgisayara aktararak arkadaşıma e-posta ile gönderip yorumlarını sordum. Cevabı hemen geldi. O da sonuçların gayet güzel olduğunu ve endişelenecek bir durum olmadığını söyleyince daha çok rahatladık. Belki buna gerek yoktu ama doktorumuzun söylediklerinin teyit edilmesi bizim için daha rahatlatıcı oldu.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Hamilelik sürecinde alınması gereken notlar


Nursen’e son regl olduğu tarihi, yumurta toplanma tarihini ve transfer tarihini sordu doktor. Burası çok önemli, bu tarihlerin mutlaka not alınması lazım. Doktor değiştirme durumunda veya yapılacak başka kontrollerde bunları muhakkak soruyorlar. Küçük bir defter edinilip bu ve bunun gibi tarihleri, önemli noktaları not almakta büyük fayda var. Doktorumuz bu tarihler ile kabaca bir hesaplama yaparak doğumun Ekim ayının 3. haftası ile Kasım aynın ilk haftası arasında bir tarihte olacağını söyledi. Bu bizi biraz daha heyecanlandırdı. Artık tahmini doğum tarihini biliyorduk ve Nursen’in doğum tarihine yakın bir tarihte olacaktı.

Nursen’de disk kayması olduğu için ve zaten tüp bebek olmasından dolayı riskli gebelik grubunda olduğundan doğum sezaryen ile olacaktı. Normal doğum bu tip durumlarda riskli olabilirmiş. Hem anne hem bebek için. Bizimde kafamıza yattı, en güzeli sezaryen olacaktı Nursen için.

Bu konuşmaların üzerine doktorumuz bizi ultrasona aldı. Hamileliğimizin 8. haftasındaydık. Muayeneye göre çok güzel ve sağlıklı bir bebek olduğunu söyledi. Gene kalp atışlarını dinledik. Anlayabildiğimiz kadar, ekrandaki görüntüden bebeğimizi gördük. Daha birkaç milimetre büyüklüğündeydi. Gerçekten görüntüden neredeyse hiçbir şey anlaşılmıyordu ama orada bir canlı vardı işte ve o canlı bizim bebeğimizdi. Görerek pek bir şey anlamasak da kalp atışlarından ne olduğunu çok iyi anlamıştık.

Ultrasondan sonra tekrar odaya geçtik ve bize ikili tarama yaptırmamız gerektiğini söyledi doktorumuz. Bunun için Nursen kan verecekti ve bu kandan bebeğin down sendromu v.b. gibi hastalık riskine bakılacaktı. Hemen muayeneden sonra hemşire kan aldı ve 5 gün sonra sonucu alabileceğimizi söyledi. Tekrar muayeneye gelip doktorumuza sonuçları gösterecektik.


Nursen'in kolundan yanlış hatırlamıyorsam 2 tüp kan alındı. Fakat kan verdikten sonra Nursen'in kolunda normalden fazla kanama oldu. Bunun sebebi her gün yaptığımız kan sulandırıcı iğneler yüzündenmiş. Normal bir durum ve telaşlanacak bir şey olmadığını söyledi hemşire ve ufak bir müdahele ile kanı durdurdu.

Bu sıralarda Nursen’in bir arkadaşının getirdiği kitaplardan da yararlanıyorduk. Hafta hafta gebeliğin aşamalarını ve bebeğin hangi durumda olduğunu, annenin nelerle karşılaşabileceğini anlatıyordu bu kitaplar. Hep elimizin altındaydı ve her yeni haftada açıp o hafta neler olacağını okuyorduk. Hamileliğimizin ve bebeğimizin gelişimini bir de kitaplardan takip ediyorduk. Ben birde bilgisayarda tarihlerle birlikte hafta hafta gösteren bir tablo yaptım. Hangi tarihte kaçıncı haftada olduğumuzu oradan takip ediyorduk. Bu tablo öncesini hatırlamamız için de faydalı oluyordu bize. Hatta bu tablonun yazıcıdan çıktısını alıp buzdolabının kapısına yapıştırdık. Gerçekten aldığımız notlar gibi bu tablonun da çok faydasını gördük. 


Devam edecek...

18 Mayıs 2012 Cuma

Hamileliğimizin ilk doktoru


Oturduk karşısına, durumu anlattık. Tüp bebek olduğu için o da riskli gebelik grubunda olduğumuzu söyledi ve ona göre hareket edeceğimizi anlattı. İlk olarak her gün yaptığımız kan sulandırıcı iğneye devam edip etmeyeceğimizi sorduk. Hani bir umut belki bitsin artık keselim falan diye bekledik ama devam etmemiz gerektiğini söyledi. Ne yapalım her gün iğne yapmaya devam edecektik. Böylesi hem bebeğin hem Nursen’in sağlığı için çok daha iyi olacakmış.

Bize kartını vererek ne zaman istersek kendisini arayabileceğimizi de söyledi. Bu çok önemliydi bizim için, herhangi bir zamanda herhangi bir sorun olduğunda arayabilecek olmamız bizi rahatlattı. Ama aslında hiç öyle olmadı ve ulaşamadığımız zamanlar oldu. Bu durum güvenimizi sarstı tabii ki. O zamanları ileride daha detaylı anlatacağım.

Laf arasında doktorumuz doğuma kadar toplam 3 yada 4 kere görüşeceğimizi söyledi. Daha doğuma 7 ay var ve bu süre içinde bu kadar az görüşecek olmamız, yani kontrole gidecek olmamız bize garip geldi. Çünkü daha önce doğum yapanlardan duyduğumuza göre özellikle son 2 ay kontroller bayağı sıklaşıyormuş. Belki bu hamileliğin gelişimine göre değişiyordur. O kadar fazla olmayabilir ama gene de o kadar az kontrole gidecek olmamız bize pek ormal gelmedi.

Bunun üstüne haziran ayından itibaren yaklaşık 1,5 ay Ankara’da olamayacağını, bu sürede bizi beraber çalıştığı ve güvendiği, iyi bir doktor olduğunu söylediği başka bir doktor arkadaşına yönlendireceğini söyledi. Ama gene de telefonla kendisine ulaşabileceğimizi belirtti. Bu bizim için çok sorun olmayacaktı çünkü aynı tarihlerde bizde tatilde olacaktık. Sonuçta telefonla ulaşabileceksek pek de sorun değildi. Tabii ki ulaşabilirsek!!