Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

12 Nisan 2012 Perşembe

Nursen “kuluçka”ya yatıyor, karıcığım 1,5 saatlik hamile


Nursen’in yumurtlamasından sonra artık transferi yapıldığına göre ve embriyo Nursen’in rahminde olduğuna göre artık kuluçkaya yatması gerekiyordu. Kuluçkada yatarak  yumurtanın rahime tutunmasını sağlayacaktı. Yaklaşık 12-13  gün boyunca sürekli yatması gerekiyordu “kuluçkada”. Hiç hareket etmeyecek, sadece tuvalet için kalkacak, devamlı dinlenecekti. 

Hepimiz gene seferber olduk. Yeter ki Nursen iyi olsun, her şey yolunda gitsin, bir aksilik olmasın. Ben ne gerekiyorsa yaparım. Nursen gak dese su guk dese ekmek önünde hazır oluyor. Sürekli kuluçkada, durumu merak edip arayanlara da “Kuluçkaya yattım ben” diye cevap veriyordu. Bir gıdaklaması kalmıştı ama onu doğası farklı olduğundan yapmadı neyse ki.

Beni arayanlara da transfer saatini dikkate alarak artık ne kadar zaman geçmişse ona göre; “Karım 1,5 saatlik hamile” gibi cevaplar veriyordum. Gerçekten öyleydi. Embriyo rahimdeydi ve Nursen potansiyel hamileydi artık. Normal hamileliklerde hafta sayılır, ay sayılır ben saat sayarak işe başladım. “1,5 saatlik hamile, 1 günlük hamile, 72 saatlik hamile” diye bayağı saat sayıyordum. Tabii bi yerden sonra ipin ucunu kaçırdım.

Artık embriyonun, rahim içinde tutunup tutunmayacağını beklemeye başladık. Bu “kuluçka” evresinde bunu sağlamamız gerekiyordu. Gerçi Nursen’de her şey çok iyiydi. Rahim duvarı tutunabilmesi için kalın ve elverişliymiş. Tutunmaması için hiçbir sebep yoktu aslında. Bir de embriyonun böyle bir rahimde ve böyle bir annede tutunmaması için biraz keriz olması lazım. Fıstık gibi yer ve fıstık gibi anne. Her şey onun için mükemmel, bütün şartlar sağlanmış durumda. Nursen de hareket etmeyerek onun sarsılmamasını sağlıyor. Daha ne olsun? Tutunacak tabii ki. Bizden olan bir embriyo tutunmayacak kadar keriz olamaz. Hele ki Evrim böyle güzel, kitaplara girecek kadar güzel bir embriyo yapmışken. Akıllı davranıp güzelce tutunacak, cenin haline gelecek, sonra fetüs olacak sonrada pörtleyecek ve kucağımıza gelecekti. Bizim embriyomuz budur işte. Daha o günlerde “Aman da aman bebeğimiz, Hadi tutun, büyü de gel kucağımıza” diye konuşmaya başlamıştık. Hani bebek anne karnında büyüdükçe konuşmak iyi geliyor ama biz abartıp bayağı erken başladık konuşmaya. Belki o konuşmalar da etkili olmuştur tutunmasında. Hiçbir işe yaramasa bile bize moral oluyordu ve kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyordu bu davranışlar. Hem de eğleniyorduk.

Nursen “kuluçka”daydı ama böyle yatmaya alışık olmadığından arada geliyorlardı gene. Kalkmak istiyor, bir şeyler yapmak istiyor, hareket etmek istiyordu. Kolay da değildi tabii devamlı hareketsiz yatmak. Her ne kadar engellemeye çalışsam da gene de arada kalkıp bir şeylerle uğraşıyordu çok hafif hareketlerle. Mesela tuvalete gideceğim diyerek kalkıp başka bir şeylerle uğraştığı oluyordu. O da olayın farkında ve ciddiyetinde olduğu için kendini kontrol ediyordu. O yüzden bende çoğu durumda bir şey söylemeyip müdahale etmiyordum.

“Kuluçka” dönemi boyunca annem 10 gün boyunca bizde kalarak  teşrik-i mesaide bulunuyordu. Son iki veya üç gün kalmadı sadece. Teyzem de gündüzleri gelip yardım ediyordu. Ben erkek başımla ev işlerinin ne kadar altından kalkabilirim ki? Tamam bayağı bir süre bekâr yaşadım, evi çekip çevirmeyi biliyorum ama evli olunca durum biraz daha farklı oluyor. Bekârken sadece kendimi idare edecek kadardı ev işleri ama evliyken artık karım da var evde ve o kadar yeterli olamıyordum. Annem sağ olsun çok yardımcı oldu her konuda ve hiç yalnız bırakmadı bizi. Teyzem de öyle her fırsatta geldi yardıma.

5 günden sonra Nursen iyice sıkılmaya başladı yatmaktan. Buna ek olarak birde evde  bu kadar insana alışık değildi. Tamam bize yardımcı oluyorlardı sağolsunlar ama alışık olmayınca da zor oluyor. Nursen gene yaramazlık yapıp bir şeyler yapmaya kalkınca annem de müdahale ediyordu.

“Ne istiyorsun kızım bana söyle, ben yaparım, sen eğilme, kalkma, hareket etme” gibi uyarılar annemden Nursen’e gidiyordu. Annemin de elinde değil tabii. Kendini tutamıyor. Onda da ayrı bir heyecan var, torun sahibi olacak. Hem de ilk ve son torunu. Nursen bunlardan da sıkılıyordu biraz alışık olmadığı için.

“Tamam anneciğim, o tuttu tuttu hiç merak etmeyin. Tutundu kaldı orada” diye cevap veriyordu. 

Ama gerçekten o dönemde eğilmesi, doğrulması, ağır olmasa bile bir şeyler kaldırması, ani hareketler yapması çok tehlikeliydi embriyo için. Çok nazik bir embriyomuz var, en ufak bir harekette rahatsız oluyor.

Gerçi duyduğum kadarıyla bazı doktorlar hiç bu tip kısıtlamalara somuyormuş anneyi. Rahat rahat, istediği gibi davranmasını söylüyorlarmış. Bilmiyorum ne kadar doğru ama mantıken Nursen’in yaptığı gibi yatarak dinlenmesi  ve hareket etmemesi daha doğru gibi geliyor bana. Sonuçta tutunması gereken bir embriyo var ve o kadar hareket halindeyken nasıl sağlıklı şekilde tutunabilir ki?

 Annem, kesinlikle Nursen’i benden ayırt etmiyordu. “Bir oğlum vardı şimdi birde kızım oldu” der hep. Gerçekten çok seviyor Nursen’i, öz kızı gibi. Hatta birçok durumda benden bile önde tutuyor. Benim pabucum dama atılmış durumda. Her şey Nursen’e, ilgi Nursen’e. Kıskanmıyor da değilim hani.

Transferden sonraki cumartesi değil bir sonraki cumartesi kan testi ile kesin hamilelik durumunu öğreneceğiz. Yani 12 gün “kuluçka” döneminden sonra. Nursen yavaş yavaş ayağa kalkıyordu artık. Bir de biraz yalnız kalmak istedik doğal olarak. Canımız sıkıldıkça, aklımıza geldikçe sevgili embriyomuzla konuşuyorduk. Hatta ben abartıp Nursen’in karnına eğilip konuşuyordum. Ya anlarsa? Sonuçta canlı bir organizma o. Arada Nursen’e “Aaa karnın şişmeye başlamış galiba” diyerek dalga geçiyordum. O günlerde böyle konuşuyordum ama nasıl olsa olacaktı bunlar. Birkaç ay sonrasını söylüyordum. Kesinlikle tutacak ve Nursen hamile kalacak ya hani!

11 Nisan 2012 Çarşamba

Bonservisiyle embriyo transferi


Salı sabahı bayağı bir heyecanlı olarak kalktık. O büyük gün gelmişti. Nursen bugün potansiyel olarak hamile olacaktı.  Güzelce hazırlandık ve çıktık evden. Aslında “yumurtlama” işleminde de oluğu gibi ben Nursen’den daha heyecanlıydım. Nursen sakinliğini koruyordu. Sanki yumurta transferine değil marketten yumurta almaya gidiyorduk. Böyle olması daha iyi aslında. Nursen sakin, rahat, huzurluydu ve bu da işlemler açısından avantajımız olacak.

 Tabii ki annem ve teyzem de geleceklerdi. Gene bizi yalnız bırakmıyorlardı sağolsunlar. Onlarla tüp bebek merkezinde buluştuk. Gene cümbür cemaat gelen sadece biz vardık. Olsun daha iyi oluyordu. Hem bende yalnız kalmamış oluyordum. Yoksa o heyecanla ne yapacağım belli olmaz, zaman geçmez benim için.

Nursen’e daha önce transfere gelirken bol bol su içmesini söylemeyi unutmuşlar. Oraya gittiğimizde bunu öğrendik. Hemen sular geldi, Nursen bardak bardak su içip şişmeye başladı. Ama gene de yetmemiş bu içtiği sular ve transferden önce Nursen’e manuel olarak su takviyesi yapılmış. Nursen’in dediğine göre bu biraz canını da acıtmış. Keşke daha önce söyleselerdi de bizde ona göre bolca içip gelseydik. Bizde derken tabii ki ben de değil sadece Nursen.

Biraz süre geçtikten sonra hemşire gelip Nursen’e “Hadi bakalım gidiyoruz” dedi. Annem ve teyzem Nursen’le öpüşüp koklaşıp yukarı yolladı. Ben Nursen’le birlikte işlemin yapılacağı yerin kapısına kadar gittim. Sarıldım, öptüm ve içeri gönderdim. Kafam çok rahattı. Aysun Hanım ve Evrim yanındaydı. Onlara gerçekten çok güveniyorum. Onların yanında bizimle her zaman çok yakından ilgilenen hemşirelerde var. Hiç gözüm arkada değil. Onların da desteği ve verdikleri moral sayesinde hem Nursen hem ben çok rahattık.

Nursen içeride işlemde biz aşağıda bekleme salonunda heyecanla beklemeye başladık. Zaman geçmek bilmiyor. Aslında çok uzun sürmedi ama bana birkaç gün geçmiş gibi geldi. Gözüm devamlı merdivenlerde. Yukarıdan birisi inip “Bitti” diyecek diye bekliyorum. Sonunda merdivenlerde kırmızı steril kıyafetler giymiş bir çift bacak gördüm, indikçe “İşte geliyor hemşire” dedim ve fırladım. Gülerek bize gelip “Nursen Hanım çıktı. Odada istirahat ediyor” dedi. Ben merdivenleri beşer beşer çıkıp hemen yanına gittim. Yukarı çıktığımda Aysun Hanım ile karşılaştık. Yüzü gülüyordu ve mutluydu. Tedavinin başından beri, Evrim’in de yakını olduğumuzdan aramızda güzel bir samimiyet oluşmuştu. O da çok heyecanlıydı ve çok istiyordu olmasını. Hatta bir seferinde rüyasında bile görmüş. Nursen hamile kalamamış ve çok üzülüyormuş. Daha önce bahsettiğim uzun protokole geçiyormuş ve tedaviye devam ediyormuş. Derler ya; rüyaların tersi çıkarmış. Umarım bizimde öyle olacak.

Nur topu gibi embriyomuz
Bana hemen elindeki ultrason görüntüsünü gösterdi. Şu lisedeki biyoloji kitaplarında gördüğümüz gibi bölünmüş bir hücre resmiydi. Hiç bilmeden baksam o günlerdeki hiç sevmediğim biyoloji dersini hatırlayıp “Offf gene mi bu resimlerden” deyip atardım herhalde. Aysun Hanım heyecanla “Bakın Tuğkan Bey. Bu embriyonun ultrason görüntüsü. İşte bunu Nursen Hanım’a transfer ettik. Embriyo kitaplara konulacak kadar güzel ve sağlıklı. Çok çok güzel. Nursen Hanım’ın da rahmi bu embriyonun tutulması için çok sağlıklı ve iyi durumda. Çok başarılı bir transfer oldu. Her şey çok güzel gitti ve Nursen Hanım da çok iyi” dedi. İçimden “Eline sağlık Evrimcim ne güzel yapmışsın embriyoyu” diye geçirdim.  Nasıl sevindiğimi anlatamam. Aysun Hanım’dan embriyo görüntüsünü rica ettim. Saklamak istiyordum. Bebeğimizin ilk fotoğrafıydı sonuçta. Hâlâ da duruyor o görüntü “Vay bee.. O halden bu hale geldi” diyerek bir görüntüye bir kızımıza bakıp hayret ediyoruz.

Elimde embriyo görüntüsü ile birlikte koşarak Nursen’in yanına gittim. Yatakta öylece sakin sessiz yatıyordu. Yüzünde rahatlama ve mutluluk vardı. Çok güzel görünüyordu ve çok iyiydi. Gidip sarıldım, öptüm. Elimdeki görüntüyü gösterdim ve Aysun Hanım’ın dediklerini söyledim Nursen’e. Bunları duyunca daha da bir rahatladı. Artık potansiyel anneydi. Biraz sonra Evrim’de geldi yanımıza. Transferin çok başarılı geçtiğini ve her şeyin çok güzel olduğunu o da söyledi.
Transfer gerçekleştiğine göre bu tedavi ve işlemler için verdiğimiz ücret bu embriyonun bonservis ücreti oluyor bu durumda. İyi bir bonservis ücreti ile artık bebeğimiz olacaktı.
Yaklaşık bir saat kadar oda da dinlendi Nursen. Bu sırada annem ve teyzem gelip gördüler, Nursen’in ailesi aradı onlarla konuştuk. Herkes rahatlamıştı ve ayrı bir sevinç içindeydi. Nursen’in ailesi  başka şehirde olduğundan daha çok merak ediyordu. Uzakta olunca akılları bizde kalmıştı tabii. Güzel haberi alınca onlarda rahatladılar. Yanımızda olamasalar da oralardan verdikleri destek bile bize iyi geliyordu. Nursen’in kardeşi Çiğdem ve eşi de tesadüfen bu işlemler sırasında Ankara’daydı. Onlar da yanımıza geldiler. Nursen için daha da fazla moral oldu tabii.

Artık çıkıp eve gitme zamanı geldi. Nursen kalktı, yavaş yavaş giyinmesine yardım ettim ve odadan çıktık. Arabaya binip doğru eve. 

10 Nisan 2012 Salı

Nur topu gibi embriyomuz var artık


Nursen’in yumurtlamasından ve benimde malzemeyi vermemden sonra evde heyecanla embriyo transferinin yapılacağı günü beklemeye başladık. Cumartesi günü yumurtladı, salı günü de transfer işlemi gerçekleşecek. Bu süre içinde de iş tamamen Evrim’de. Biz malzemeyi ona verdik artık o da embriyo haline getirip transfere hazırlayacak. Arada Evrim’den haber geliyor. Embriyoların hazır olduğunu, büyümesini beklediğimizi haber veriyor. Her şey Evrim’in kontrolü altında. İki gün sonra çok güzel iki tane embriyo olduğunu söyledi. Bizde heyecan katsayısı daha da artmaya başladı. Bu çok güzel bir haberdi, iki tane yumurta ve ikiside embriyo oluyor. Yani iki embriyo transferi olacak. Tabii hemen arkasından aklımıza gelen “Ahaa!! İkiz olacak galiba!”

Her şey çok güzel gidiyor. Nursen’in morali çok çok iyi. Keyfini yerinde tutmak için hepimiz seferber olduk. Bir dediği iki olmuyor, çok güzel dinleniyor, rahat, çok güzel besleniyor. Yani transfere çok güzel hazırlanıyor.

Pazartesi günü Evrim aradı ve embriyolardan birinin dejenere olduğunu ve daha zayıf göründüğünü söyledi. Birçok kişi de 10’dan fazla yumurta oluyor, tedavi süresince o yumurtaların neredeyse hepsi olgunlaşıyor, içlerinden dölleyecek birçok yumurta çıkıyor ama bizim şansımıza oluşan iki yumurtadan birisi iptal olmuş. Gerçi bazılarında o kadar yumurtadan hiç birinin işe yaramadığı da oluyormuş.  Hiç önemli değil. Aysun Hanım daha önce dediği gibi “Bir yumurta olsun ama kaliteli olsun. O bize yeter”. Bizimki de aynen öyle işte. Doğal köy yumurtası gibi güzel bir tane yumurtamız var.

İş artık tek embriyoya kalmış gibiydi. O tutacak nasıl olsa. Hem Aysun Hanım’ın söylediğine göre tutmaması için hiçbir sebep de yok. Nursen’de gereken her türlü şart çok çok iyi durumda. Embriyo’nun yeri hazır ve gelmesini bekliyor. Eklemem gereken bir şey; çok sonradan, bebeğimiz doğduktan sonra öğrendik ki meğerse yumurtalardan biri zaten en başta iptal olmuş. Evrim moralimizi bozmamak için bunu söylememiş.

Embriyo olarak, laboratuvarda da olsa artık potansiyel bir bebeğimiz var. Tüp bebek olduğuna göre sanırım “tüp”de büyüyor. İşlemin adı “tüp bebek” ya hani, anca bu kısımda tanımlayabildim veya bir yere oturtabildim. Tedavinin başından beri “tüp”le ilgili hiçbir şey olmadı, peki nereden geliyor bu “tüp bebek” adı?

Biz bir heyecan bir heves var ki çok acayip. Embriyomuzu çok merak ediyoruz.  “Gidip bebeğimizi görelim. Yazıktır yalnız kalmasın oralarda tüpün içinde” diye Nursen’le şakalaşıyorduk. Şaka falan ama aslında gerçekten merak da ediyorduk. Bu şakayı Evrim’e de  yapalım diye dayanamayıp aradık “Evrim biz gelip bebeğimizi görmek istiyoruz” dedik. O da güldü bu isteğimize. Sadece gülüp geçer diye düşünüyorduk ama “E gelin görün isterseniz” dedi. Bunu hiç beklemiyorduk. Birden afalladık. Haydaaaa!! Böyle bir şansımız var. Tabii Evrim’den torpilliyiz ya ondan. “Yok yok! Biz sadece şaka yapıyorduk. Görmeyelim. Nasıl olsa senin elinde. Gözümüz arkada değil. Sağol” dedik. Görsek sanki ne olacaktı ki? Hatta sanırım anca mikroskopla görülebilecek durumda.

Tek yumurtadan tek embriyo, hem de çok güzel gelişen bir embriyo. Şansımız çok iyi gidiyordu. Her şey yolunda olunca umudumuz daha da arttı.