Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

25 Temmuz 2012 Çarşamba

İnsanımızın hamile duyarlılığı


Deniz kenarında çok fazla güneşte kalmaması gerekiyordu Nursen’in. Plajda şezlong ve şemsiyeler vardı gerçi ve onları kullanabilirdik. Ama biz daha güzel bir yer bulduk kendimize. Belediye’nin bir çay bahçesi vardı deniz kenarında. Orada oturmayı tercih ettik. Özellikle saat 11 ile 16 arasındaki tehlikeli güneş ışınlarından korunuyorduk. Sonra o çay bahçesinde bir iğde ağacı keşfettik. Hemen masayı, sandalyeyi iğde ağacının altına kurduk. Gölge ve serin oluyordu. Çok da keyifliydi. Ama sandalye üzerinde oturmak Nursen’i yordu. Çareyi sahilden şezlong getirmekte bulduk. Aslında oraya şezlong vermiyorlarmış ama hamilelik durumu olunca yardımcı oldular bize ve Nursen’in devamlı bir şezlongu oldu. O iğde ağacının altında saatlerce oturup sohbet ettik, gazete – dergi okuduk, kitap okuduk.

Gördük ki böyle küçük yerlerde bu tip durumlarda insanımız çok daha duyarlı oluyor. Ankara’da bunları göremiyorduk ve tatilden sonrada göremedik. Hiçbir yerde kimse ricamızı kırmadı. Hamile bir insanın rahat edebilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Her gittiğimiz yerde rahat edeceği koltuklar veriyorlar, pazara gittiğimizde tezgahtan ikramlar oluyor, bakkala alış verişe gittiğimizde Nursen için bir şey alacaksak eğer yoksa bile bulup getiriyorlar, her yerde her türlü kolaylığı sağlıyorlardı.

Bir sabah yürüyüşümüzde yeni açılan bir kafe – pastane tarzı yerin önünden geçerken mekanın sahibi olan bayan bizi davet edip ikramlarda bulundu. Nursen’e hamile olduğundan dolayı çok güzel ilgi gösterdi, bizim siparişlerimizin yanı sıra canın isteyebileceği şeyleri ikram etti, rahat oturması için en rahat koltuğu en güzel yere getirip koydu. Böyle küçük incelikler, duyarlılıklar Nursen’in moralinin çok daha iyi olmasını sağlıyordu.

Köy kahvesine gittiğimizde en gölge ve güzel yerde bize masa ayarlanıyordu, hatta eğer doluysa bile o masa oturan kişiler kendiliklerinden kalkıp başka masaya geçerek Nursen’e yer veriyorlardı.

Yemek yerken menüde esas sipariş edeceğimiz yemeğin haricinde eğer Nursen başka bir yemek içinde “Acaba onu mu yesem?” dediğinde canı çekti diyerek o yemektende tadımlık ikram ediyorlardı Nursen’e.

Bahsettiğim iğde ağacının altında otururken tost yemek istediğimizde çalışanlar tostu Nursen’in istediği gibi yapıyorlardı. Biraz daha fazla uğraşıyorlardı ama hamile olduğundan hiç üşenmeden sakınmadan yapıyorlardı.

Bunları görünce ikimizde çok şaşırıyorduk. Çünkü Ankara’da hiç yaşamadık bunları. Tabii ki gene de tek tük olsa da yardımcı olanlar oluyordu ama bu kadar değil. Küçük yerleşim yerlerinde, doğallığı bozulmamış insanlarımız kesinlikle çok daha duyarlı ve yardım sever oluyorlar. İleride Ankara’da bir hamile insana ne kadar duyarsız olunduğunda da bahsedeceğim. O zaman küçük yerleşim yerlerindeki insanlarımızla büyük şehirlerdeki insanlarımız arasındaki farkı göreceksiniz.

Komşularımızda aynı şekilde devamlı ilgileniyordu bizimle. Zaten evimizin bulunduğu sitede aile gibiyiz. Günün her saati gelip ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlardı. Çok güzel bir yaşamdı bu ve bizi çok mutlu ediyordu. Biliyorduk ki ne zaman bir şeye ihtiyacımız olsa gerek komşularımız, gerek çevrede bulunan esnaf, oranın insanları yardım edeceklerdi bize.

24 Temmuz 2012 Salı

“Hamile Terliği” ile yürüyüşler


Her günümüz çok keyifli geçiyordu tatilimizde. Sabahları erken kalkıp yürüyüşler yapıyorduk Nursen’le. Daha öncede bahsetmiştim hamilelikte çok önemli yürüyüşler. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere uzun uzun yürüyorduk. Bu sayede yüzmenin yanı sıra yürüyüş ile de beli çok rahat etti Nursen’in. Kaslarda çalışıp güçlendiği için, karnı şiştikçe Lâl’i taşıması daha rahat oluyordu.

Güzelçamlı’ya gelmeden hemen önce Ankara’da bir mağaza tesadüfen “hamile terliği” diye satılan bir terlik görmüştük. Daha sonra hemen internetten araştırdım. Şekillerle, resimlerle detaylı olarak ne olduğunu, nasıl olduğunu, ne gibi faydaları olduğunu öğrendim. Nursen’le beraber incelediğimizde gerçekten işe yarayacak bir terlik olduğunu düşündük. Hemen gidip aldık terliği. Nursen yürüyüşlerde o terliği giydi ve gerçekten çok faydasını gördü. Daha rahat yürüyor ve beli çok rahat ediyormuş. Hamileliğinin sonun kadar kullandı o terliği ve hâlâ da kullanıyor. Hamilelik sonrasında da kullanılabilecek çok ergonomik ve rahat bir terlik.

Sabah yürüyüşlerinde erkenden Güzelçamlı’nın ufacık limanına gidiyorduk. Balıkçıların dönmesini bekliyorduk. Saat 8’e doğru teker teker küçük tekneleriyle dönüyordu balıkçılar ve küçük kovalar içinde yakaladıkları balıkları tezgaha döküyorlardı. Artık ne çıktıysa. Bakıp beğendiğimizi alıyorduk. Beğenmezsek şansımızı zorlayıp bir sonraki balıkçıyı bekliyorduk. Taze taze balıklarımızı alıyorduk ve bol bol balık yedik. Balık zaten normalde çok faydalıdır. Hele ki hamilelikte daha da fazla gerekli. Nursen zaten balık yağı hapı alıyordu. Üstüne bir de taze balık yiyince vitaminler ve fosforla iyice besleniyordu.

Akşam yürüyüşleri ise alış verişe yönelik oluyordu genelde. Akşam serinliğinde önce sahilden uzun bir yürüyüş yapıyor ve bizim sitenin ilerisindeki markete gidip eğer gerekliyse alış verişimizi yapıyorduk. Alış verişe gerek yoksa gene sahilde uzun bir yürüyüşten sonra gene deniz kenarında bir yere oturup dinleniyorduk.

Bu yürüyüşlerde konumuz genelde Lâl oluyordu tabii ki. Doğduktan sonra neler yapacağız, nasıl bir düzen kuracağız, hayatımızda ne gibi değişiklikler olacak gibi soruları konuşarak kendimizce plânlar yapıyorduk. Odasını nasıl yapacağız? Neler alacağız? Nasıl hazırlıklar yapacağız? Hatta kreş, okul gibi plânları bile yapıyorduk. Aslında plân demek pek doğru olmayabilir. Genelde hayallerimizi konuşuyorduk. Çok güzel hayaller ve plânlardı bunlar.

Bakalım Lâl doğunca konuştuklarımızın ne kadarını gerçekleştirip hayata geçirebileceğiz? Artık tüm yaşam kaynağımız, heyecanımız, geleceğimiz, umudumuz her şeyimiz Lâl olacaktı. Hatta sanki olmuştu bile. Şunun şurasında 3 ay kadar bir süre kamıştı doğumuna. 

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Nursen ve Lâl doğal besleniyor


Nursen’in hamile haliyle denize ilk girdiğinde Lâl’in de çok hoşuna gitmiş olacak ki hemen hareket etti. Daha doğrusu hareket etmiş demem daha doğru olur, ben hissedemedim tabii ki. Denizin serinliği, suyun içinde hafiflemesi çok hoşuna gitmişti herhalde. Sonraki denize girişlerimizde de her zaman olmasa bile genelde Lâl hareket ediyordu. Özellikle Nursen yüzerken hareketleri artıyordu. Belki de Lâl Hanım’ı rahatsız ediyordu Nursen yüzerken yaptığı hareketlerle. Lâl doğduğunda suyu ve yüzmeyi, denizi sevecek diye düşünüyorduk.

Nursen, sırt üstü denizin üzerinde yattığında büyüyen karnı suyun üstünde küçük bir adacık gibi görünüyordu. Çok hoş ve eğlenilecek bir görüntü oluyordu. Böylece hem deniz suyu hem de güneş ışınlarının verdiği vitaminden yararlanıyordu Lâl.

Güzelçamlı’ya gelirken en büyük hayalimiz temiz hava, bol gıda ve doğal beslenmeydi. Çünkü burada her şey doğal. Pazartesi günleri köyün pazarı var. Köylüler bahçelerinde, tarlalarında yetiştirdikleri sebzeleri, meyveleri getirip satıyorlar. Büyük şehirde organik diyerek fahiş fiyatlarla satılan sebzeler ve meyveler bu pazarda çok komik fiyatlarla satılıyor. Mesela Güzelçamlı pazarında bahçede en doğal şekilde yetiştirilen domates  Ankara’da nasıl üretildiği belli olmayan domatesin fiyatının üçte biri fiyatına satılıyor. Onlardan alış veriş yapıyorduk, hem doğal hem ucuz. Böyle doğal olarak beslenmek özellikle Nursen için çok iyi oluyordu. Tabii ki dolaylı olarak Lâl için.

Birde bizim senelerdir sütümüzü getiren Mehmet Abimiz var. Kendi inekleri var, bahçesi var, arıları var. Geldiğimizde hemen bulduk Mehmet Abi’yi. Nursen’in durumunu söyledik ve bize bahçesinde ne yetiştiyse taze taze getirmesini istedik. Sağ olsun hemen her sabah artık o gün ne varsa getiriyordu. Domates, taze fasülye, biber, salatalık. En doğalından, en güzelinden. Nursen bunlarla beslendi bir ay boyunca. Kesinlikle çok çok faydasını da gördü. Lâl’in gelişimi içinde çok iyi oldu bu beslenme. Ankara’da olsak nerede ve nasıl yetiştiği belli olmayan sebzeleri, meyveleri yiyecektik. Gerçi sonuçta tatil bitecek gene Ankara’ya dönüp o yaşama devam edecektik ama hiç değilse bir ay boyunca bu şekilde beslenecekti Nursen ve Lâl.