Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

27 Temmuz 2012 Cuma

Hamileliğin ortasında doktorumuzu değiştirdik


Doktorumuza güvenimiz tamamen sarsılmıştı ve bundan sonrası için kuşku duymaya başladık. Nursen’le kısa bir fikir alış verişinden sonra doktorumuzu değiştirmeye karar verdik. Bu şekilde kendisi ile devam etmek istemiyorduk artık. Aynı durumu tekrar yaşayabilirdik ve daha önemli bir sorun da olabilir. O zaman gene doktorumuza ulaşamazsak daha büyük problemlerle karşılaşabiliriz. İşimizi riske atmamamız gerekiyor.

Aslında yolun yarısında doktor değiştirmek iyi olmayacaktı ama bu şekilde de olmayacaktı. Özellikle Nursen kendini rahat hissetmeyecekti. Keşke böyle olmasaydı. Bu günden sonra bir daha doktorla ne telefonla ne de yüz yüze görüşmedik.

Hiçbir gün telefon dahi açıp “Ne oldu? Neredesiniz? Kontrollere gelmiyorsunuz?” diye bile aramadı. O kadar ilgisizmiş meğerse. Günler geçip de bu durumu gördüğümüzde kendisi ile devam etmemekle ne kadar doğru bir karar verdiğimizi anladık.

Hemen yeni bir doktor arayışına başladık. Her zamanki gibi iğde ağacımızın altında otururken telefona sarıldık. Tüm bunlara 5-10 dakika içinde karar verip girişimlerimize başladık.

Önce gene benim gibi baba adayı olan iş yerimden bir arkadaşımı aradım. Daha önce ki konuşmalarımızda gittikleri doktordan çok memnun olduklarını söylemiş ve tavsiye etmişti. Tekrar konuşup detayları öğrenmek istedim. Hemen arayıp durumu anlattım ve bilgi istedim. Arkadaşım her konuda çok olumlu ve güven verici şeyler söyledi. Bizim de aklımıza yatmıştı aslında ama bununla yetinmek istemedik.

İşin başından beri bize destek olan, fikir veren, yol gösteren ve Lâl’in oluşumunu kendi elleriyle sağlayan Evrim’i aradık. Devamlı gittiğimiz doktorumuzla yaşadığımız son olayları anlattık kendisine. Evrim’in de hiç hoşuna gitmedi bu durum tabii. Kararımızda ne kadar haklı olduğumuzu söyledi. Sonra arkadaşımla konuştuklarımı ve onun tavsiye ettiği doktoru sorduk kendisine. Evrim direkt karşı çıktı o doktora. Şahsen tanımıyormuş ama sektörden adını biliyormuş ve hakkında hiç de olumlu düşünceleri yokmuş. Evrim’in söyledikleri arkadaşımın söylediklerinden çok daha önemliydi bizim için. Sonuçta işin içinde ve doktorları şahsen veya gıyaben tanıyor. Bize başka bir doktor adı söyledi ve kesinlikle tavsiye ettiğini belirtti. Bahsettiği doktor, çalıştığı tüp bebek merkezi ile de bağlantılı çalışıyormuş ve şahsen tanıyormuş.

Evrim’in bize verdiği bilgilere göre gerçekten çok iyi, işinde uzman, çok tecrübeli, iyi eğitimli, hastaları ile çok iyi ve sıcak ilişkileri olan biri olduğunu anlattı. Tam bize göre bir doktordu. Evrim’den bizim için konuşup randevu almasını rica ettik.

Fakat küçük bir sorun vardı. Nursen’in hamileliği 24. haftada olduğu için kabul etmeyebilirmiş. Ama Evrim, samimiyetini kullanarak konuşacağını ve kabul etmesini sağlamaya çalışacağını söyledi. Heyecanla Evrim’den telefon bekledik. Kısa bir süre sonra aradı ve doktorla konuşup ikna ettiğini, hatta bizim için tatil dönüşümüzden hemen sonraki bir tarihe randevu bile aldığını söyledi. İşte gene Evrim bizi kurtarmıştı.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Doktorumuza güvenimiz sarsılıyor


Nursen’in disk kaymasından dolayı ara sıra bel ağrısı oluyordu ama bir gün biraz şiddetlendi. Ağrı kesici veya benze bir ilaç alması iyi olacaktı. Hem ne yapmamız gerektiğini sormak için hem de hangi ilacı alabileceğimizi sormak için doktorumuzu aradık. Sabah aradık ama cevap vermedi. Denize gidip gene iğde ağacımızın altında oturduk. Orada zaman geçirirken, denize girip çıkıp, akşama kadar da aramaya devam ettik ama bir türlü cevap vermiyordu doktorumuz.

Sonunda akşam saatlerinde evde ulaştık kendisine. Ama o bize geri dönmedi biz onu aradık ve ulaştık. Gerçi o saate kadar kendi doktorumuza ulaşamayınca, kadın doğum uzmanı olan doktor arkadaşımı arayarak gerekli bilgiyi almıştık. İş işten geçmişti yani. Doktorumuz telefonunu açtığında telaşlı bir sesle acil bir durum olduğunu o yüzden cevap veremediğini söyledi. Tabii ki anlayışla karşıladık. Neyse ki bizim durumumuz çok acil değildi ve sonuçta gerekli bilgiyi edinmiştik. Durumu uzun uzun doktorumuza anlatmaya gerek duymadan kısa bir konuşmadan sonra kapattık.

Hadi ilk seferinde bunu yaşadık ve çok da önemli değildi. Birkaç gün sonra gene Nursen’de çok da acil olmayan ama merak ettiğimiz, doktorumuzu arayıp bilgi almamız gereken bir durum oldu. Açıkcası sorunun ne olduğunu ne Nursen ne de ben hatırlamıyoruz bile. O kadar önemsiz bir konu ama gene de kafamızın rahat edebilmesi için doktorumuzdan bilgi almamız gerekiyor.

Sabah çok erken olmayan bir saatte, sabah yürüyüşümüzü yaptıktan sonra evdeyken kendisine telefon ettik ama cevap vermedi veya veremedi. Hatta arayıp aramamakta tereddüt ettik. Yürüyüş yaparken karar verdik aramaya. Eve gidince ararız dedik.

Sonra kalkıp denize gittik ve her gün yaptığımız rutin günümüzü geçirmeye başladık. Gün içinde tekrar tekrar aradık ama hep aynı sonuç. Bir Nursen arıyor bir ben devamlı arıyorduk. Artık sıkılmaya başlamıştık.  Telefon çalıyor ama cevap verilmiyor.

Ertesi gün sabah aradık hâlâ cevap vermiyordu. Öğlene doğru sonunda ulaşabildik doktorumuza. Ben konuşuyordum kendisiyle. Benim aramama denk geldi cevap vermesi. Bana gayet sakin bir ses tonuyla “Aradığınızı geç gördüm. Telefon yanımda değildi. İçerideydi ve bakmadım” dedi. Hani bakamadım, acil bir durum vardı, bakacak durumda değildim, şöyle bir geçerli sebepten dolayı bakamadım falan demedi. Direkt “BAKMADIM” dedi.

Bu tavrına çok sinirlenmiştik. İlk görüşmelerimizde bize kendisini ne zaman istersek arayabileceğimizi, eğer cevap veremezse bile en kısa sürede geri döneceğini söylemişti. Ama son iki seferdir böyle olmadı. Neyse ki acil bir durumdan dolayı değil de sadece danışmak için aramıştık. Ama ya acil bir durum olsaydı ne olacaktı? Kendisine kesinlikle ulaşmamız gereken bir durum olsaydı ne olacaktı? Tamam belki arayabileceğimiz başka jinekolog arkadaşlarımız da var ama bizim kontrollerimi yapan, sürecin devamı bilen o doktor. Gerçi daha öncede bahsetmiştim her kontrole gittiğimizde elinde kayıtlar olmasına rağmen tekrar aynı şeyleri soruyordu ve aynı şeyleri konuşuyorduk. Ama sonuçta güvendiğimiz, Nursen’in hamilelik sürecini takip eden doktor O idi.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

İnsanımızın hamile duyarlılığı


Deniz kenarında çok fazla güneşte kalmaması gerekiyordu Nursen’in. Plajda şezlong ve şemsiyeler vardı gerçi ve onları kullanabilirdik. Ama biz daha güzel bir yer bulduk kendimize. Belediye’nin bir çay bahçesi vardı deniz kenarında. Orada oturmayı tercih ettik. Özellikle saat 11 ile 16 arasındaki tehlikeli güneş ışınlarından korunuyorduk. Sonra o çay bahçesinde bir iğde ağacı keşfettik. Hemen masayı, sandalyeyi iğde ağacının altına kurduk. Gölge ve serin oluyordu. Çok da keyifliydi. Ama sandalye üzerinde oturmak Nursen’i yordu. Çareyi sahilden şezlong getirmekte bulduk. Aslında oraya şezlong vermiyorlarmış ama hamilelik durumu olunca yardımcı oldular bize ve Nursen’in devamlı bir şezlongu oldu. O iğde ağacının altında saatlerce oturup sohbet ettik, gazete – dergi okuduk, kitap okuduk.

Gördük ki böyle küçük yerlerde bu tip durumlarda insanımız çok daha duyarlı oluyor. Ankara’da bunları göremiyorduk ve tatilden sonrada göremedik. Hiçbir yerde kimse ricamızı kırmadı. Hamile bir insanın rahat edebilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Her gittiğimiz yerde rahat edeceği koltuklar veriyorlar, pazara gittiğimizde tezgahtan ikramlar oluyor, bakkala alış verişe gittiğimizde Nursen için bir şey alacaksak eğer yoksa bile bulup getiriyorlar, her yerde her türlü kolaylığı sağlıyorlardı.

Bir sabah yürüyüşümüzde yeni açılan bir kafe – pastane tarzı yerin önünden geçerken mekanın sahibi olan bayan bizi davet edip ikramlarda bulundu. Nursen’e hamile olduğundan dolayı çok güzel ilgi gösterdi, bizim siparişlerimizin yanı sıra canın isteyebileceği şeyleri ikram etti, rahat oturması için en rahat koltuğu en güzel yere getirip koydu. Böyle küçük incelikler, duyarlılıklar Nursen’in moralinin çok daha iyi olmasını sağlıyordu.

Köy kahvesine gittiğimizde en gölge ve güzel yerde bize masa ayarlanıyordu, hatta eğer doluysa bile o masa oturan kişiler kendiliklerinden kalkıp başka masaya geçerek Nursen’e yer veriyorlardı.

Yemek yerken menüde esas sipariş edeceğimiz yemeğin haricinde eğer Nursen başka bir yemek içinde “Acaba onu mu yesem?” dediğinde canı çekti diyerek o yemektende tadımlık ikram ediyorlardı Nursen’e.

Bahsettiğim iğde ağacının altında otururken tost yemek istediğimizde çalışanlar tostu Nursen’in istediği gibi yapıyorlardı. Biraz daha fazla uğraşıyorlardı ama hamile olduğundan hiç üşenmeden sakınmadan yapıyorlardı.

Bunları görünce ikimizde çok şaşırıyorduk. Çünkü Ankara’da hiç yaşamadık bunları. Tabii ki gene de tek tük olsa da yardımcı olanlar oluyordu ama bu kadar değil. Küçük yerleşim yerlerinde, doğallığı bozulmamış insanlarımız kesinlikle çok daha duyarlı ve yardım sever oluyorlar. İleride Ankara’da bir hamile insana ne kadar duyarsız olunduğunda da bahsedeceğim. O zaman küçük yerleşim yerlerindeki insanlarımızla büyük şehirlerdeki insanlarımız arasındaki farkı göreceksiniz.

Komşularımızda aynı şekilde devamlı ilgileniyordu bizimle. Zaten evimizin bulunduğu sitede aile gibiyiz. Günün her saati gelip ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlardı. Çok güzel bir yaşamdı bu ve bizi çok mutlu ediyordu. Biliyorduk ki ne zaman bir şeye ihtiyacımız olsa gerek komşularımız, gerek çevrede bulunan esnaf, oranın insanları yardım edeceklerdi bize.