Bu dönemler
tam bahar aylarına geldiği için havalar da güzelleşmeye başlamıştı. Nursen
genelde tüm gün evde kaldığından sıkılıyordu tabii. Günlerde uzadığından
akşamüzerleri çıkıp dolaşmak için ideal zamanlardı. Hemen hemen her akşam işten
geldiğimde Nursen’le çıkıp yürüyüş yapıyorduk. Bu yürüyüşler aynı zamanda
hamileliğin daha sağlıklı geçmesi içinde çok iyi oluyor. Bazen mahallemizde yürüyüşler
yapıyorduk, bazen Tunalı Hilmi Caddesi’ne gidiyorduk, bazen alış veriş merkezlerine.
Aklımıza neresi eserse.
Birde bu
zamanlarda Nursen artık karnı büyüdüğü için klasik hamile psiklojisine girip
kendini beğenmemeye başladı. “Çok kilo alıyorum”, “Karnım büyüdü”, “Giyecek
hiçbir şeyim kalmadı. Üzerime hiçbir kıyafetim olmuyor” gibi serzenişlerde
başladı. Çok normal bir durum ama bir
kadın için özellik hamile bir kadın için gerçekten bu unsurlar moralinin
bozulmasına sebep oluyor.
Aslında
Nursen moralinin bozulmasının yanı sıra duruma pek de inanamıyordu. Garip geliyordu
karnının büyümesi. Hâlâ gaz şişkinliği gibi geliyordu. Nursen’e moral vermek, rahatlatmak ve bunun
gaz olmadığının, Lâl’in büyümesi olduğuna ikna etmek için bayağı dil
döküyordum. “Lâl büyüyor, tabii ki karnın büyüyecek. Hele ki bana çektiyse ayvayı
yedin zaten” diyordum.
Ben 5,5 kilo
doğmuşum. Tosun gibi bir bebekmişim. Şimdi de farklı sayılmam. 1,93 cm boy, 110
kiloluk bir hacmim var. Gerçekten irilik konusunda Lâl bana çekerse sanırım Nursen
biraz sıkıntı çekecek. Kendinden 1 metre ilerde giden bir karnı olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder