Öne Çıkan Yayın

Tüp Babayım "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu"

Tüp Babayım  "Bir babanın gözünden tüp bebek yolculuğu" 9 Şubat'ta çıkıyor

Lilypie - Personal pictureLilypie Angel and Memorial tickers

29 Mart 2012 Perşembe

Bebeğimiz için ilk adımlar; tedavi başlıyor



Evrim bizi aynı tüp bebek merkezinde Dr. Aysun Hanım’a yönlendirdi. Kadın doğum uzmanı Aysun Hanım, esas ilk adımları atmamızı o sağlayacak. Aysun Hanım’ın kontrolleri, muayenesi sonucunda “Al bakalım Nursen. Bu iğneler, şu ilaçlar, böyle kullanacaksın, şöyle iğne olacaksın” diyerek 1 Kasım 2010’da tüp bebek tedavimizin ilk aşamasına başladık. Üç ay sürecek tedavi süreci.  Bütün tedavi ağırlığı Nursen’de olacaktı. İğneler, ilaçlar hep Nursen için.

Benim de bir takım yapmam gereken şeyler vardı. Öncelikle yaşam kalitemi arttırmam gerekiyordu. Sigara yok, alkol yok, beslenmeme dikkat edeceğim, yürüyüşler yapmam lazım, dar kot pantolon giymemem gerekiyor,  keçiboynuzu pekmezi içeceğim, kırmızı erik kurusu yiyeceğim, sağlıklı beslenmem lazım, yürüyüş yapmam lazım, uykuma dikat etmem lazım, badem, fıstık, fındık yiyeceğim, et yemem lazım, kırmızı sebze ve meyvalar çok önemliymiş onlardan da bol bol yemem lazımmış. Ben bunları yiyince varil gibi olurum ama!! Zaten iri sayılabilecek bir adamım bunlardan sonra yarma bir adam olurum herhalde. Benim yapacaklarım aslında önemli değildi. Böyle şeyleri yemeyi zaten severim sadece biraz miktarı artacak ve keçiboynuzu pekmezi denen o anlamsız, tatsız sıvıyı tüketecektim. Bir yanda da internette başka neler yapabilirim ve yiyebilirim diye araştırdım. Çok farklı şeyler olmasada ek olarak keçboynuzu suyu içmeye başladım. Yarım kilo keçiboynuzu 3-4 parçaya bölünecek, 1 litre suda haşlanacak, sabah akşam birer bardak içilecek. Tatsız, tuzsuz bir sıvı ama iyi gelecek, içmem lazım. Bunların hepsi sperm kalitesini arttırmak ve daha sağlıklı bir embriyo olmasını sağlamak için gerekli. Koca bir sepete fındık, badem ve fıstık doldurdum. Akşamları televizyon seyrederken çatır çutur yiyordum. Nursen arada kızıyor “Yeter yeme artık. Çok yedin” diye çıkışıyordu ama bahanem hazırdı; “Bebeğimiz için yemem lazım ama hayatım!”. İşin gerçeği bayılıyordum böyle şeyler yemeye. Domates de çok faydalı ama özellikle közlenmiş olursa daha faydalı oluyor. Bu anlattıklarım baba olmayı düşünen her erkeğin yapması gereken şeyler aslında. İllâ ki tüp bebek tedavisi için geçerli şeyler değil.



Bu arada ilginç bir durum daha yaşıyorduk aslında. Nursen, kadın çalışmaları uzmanı ve feminist düşüncelere sahip bir kadın. Tüp bebeği, kadına bir dayatma olarak görüyordu. Ama bir de baktı ki, tüp bebek merkezinde ve doktorun karşısında tüp bebek yapma hazırlıklarını konuşuyor.  Yaaa işte nereden nereye. Nursen daha sonraki günlerde iş güzergâhında olduğu için hep b tüp bebek merkezinin önünden geçtiğini ve “Acaba buraya kimler geliyor?” diye düşündüğünü söyledi. Sonra ikimizde gördük işte kimlerin geldiğini.

Aysun Hanım’da bize tavsiyelerde bulunurken haftada 2 gün kırmızı et, 2 gün balık, 3 gün tavuk yememizi söyledi. Arkasından kredi kartını da verir diye bekledim ama vermedi J

 Benim bu yaptıklarım Nursen’in yapacakları ve yaşayacakları yanında devede kulak kalıyor aslında. Nursen hergün göbekten iğne olacak, ilaçlar içecek, hatta bazen günde iki tane iğne olacak, hele ki öyle bir iğne var ki haftada bir olacak ve profesyonel birinin yapması lazım. İşi çok zordu. Bu iğnelerin ve ilaçların hepsi hormon yüklü. Nursen’in bütün düzeni, metabolizması alt üst olacak ama ikimizde katlanacağız artık ne yapalım. Bu arada esas önemlisi o haftada bir olacak iğne hariç diğer tüm iğneleri ben yapacaktım. Her gün iğne yaptırmaya bir yerlere gitmek bayağı eziyet olacak tabii ki. İğnelerin nasıl yapılacağını çok iyi öğrendim. Hiç benlik iş değil ama yapmam lazım. Gerçi iğnelerde öyle süpürge sapı gibi upuzun, kocaman iğneler değil. Hani şu şeker hastalarının insülin iğnelerinden. Aman insanlar kendi kendilerine yapıyorlar ben neden yapamayayım ki? Bütün bu aşamaları sonuçta Nursen ile birlikte atlatacağız, iğne yapmak da işin bir parçası. Bir süre sonra zaten fenni iğneci gibi oldum ben. Elim o kadar alıştı ki tık tık hergün iğneleri yapıyordum. Bazen Nursen’in canı acıyordu, bazen hiç hissetmiyordu. Ama canı acıdığında gerçekten en az onun kadar benimde canım acıyordu. Bir de canını ben yaktığım için daha da üzülüyordum. Bu iğneler, ilaçlar yumurta toplama işlemine kadar yani 3 ay devam edecekti. Bir de bu süre içinde ikimizde alkollü içki içemiyoruz. Yasaklandı. Zaten haftada bir veya iki rakı keyfimiz vardı, bu sıkıntılı olabilecek süreçte o da yasaklandı. Ama sonucunun iyi olacağını düşündüğümüzde her şeye değer diye düşündük. 2010 yılbaşı gecesinde içki içememek en zoruydu. Herkes yılbaşı kutluyoruz diye içki içiyor biz Nursen’le kola içiyorduk. İlk kez bir yılbaşı gecesini alkolsüz geçirdik.

Arkadaşlarımızla da görüşmelerimiz biraz olsun kısıtlandı. Çünkü hemen hepsi sigara içiyordu. Evlerine gitsek sigara, dışarıda bir yerlere sigara içilen yerler oluyor. Böyle olunca da daha az görüşmeye başladık. Ne yapalım bizim durumumuz çok daha önemli. Ama arkadaşlarımız bizi anlayışla karşılıyorlardı.

En önemlisi tüm bu süreçte moralimizin yüksek olmasıydı. Her türlü durumu espriyle geçiştirmeye, dalgaya almaya çalıştık. Tabii her zaman olmuyordu ama genelde durum böyle oldu. Başka türlü geçmez bu sıkıntılı dönem. İğne yapma işlemleri sırasında bazen gülme krizlerine bile giriyorduk. Birbirimize maymunluk yapıyoruz, eğleniyoruz. Ama bu şekilde gülerek iğne yapınca Nursen’in canı biraz acıyordu. Ama ne yapalım gülme gelince de tutulmuyor ki! Dışarıda bir yerlere gittiğimizde çantamızda iğneler, ilaçlar. İğne saati geldiğinde yapacak yer aramalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder